Gözlerimi yavaşça açtığımda yanımda huzur içinde uyuyan Jungkook'u gördüm.Demek ki gerçekten uzun süre uyuyamamıştı.
Kıpırdamama engel olan kolları yüzünden nefes alanım azalıyordu.Eğer biraz daha sıkarsa sanırım azıcık olan nefes alanımda kalmayacaktı.Ne kadar kolunu itmeye çalışsamda uğraşlarım boşa gidiyor sıkı olan kolunu daha da sıkılaştırıyordu.
Derin bir nefes verip Kafamı yüzüne doğru çevirdim.Melek gibi uyuyordu.
Zaten bir melekti değil mi? Kasap et derdinde;Sibel Can ...
Bu durumda bile benliğimi konuşturmam lazım.Yoksa... her neyse biz konumuza dönersek onu nasıl uyandıracağını düşünmekle meşguldüm.
"J-Jungkook" Neden sesim titremişti ki ? Tepki vermeyince onu dürttüm.
"Hmm" Baya cevapladın beni Jungkook."Jungkook Eğer beni biraz daha sıkarsan Sanırım oksijenim yok olucak.Yani demek istediğim Aslında oksijenim var oksijen hayatta çok bulu.."
Sözümü kesen yumuşak dudakları dudaklarımın üstündeydi.Eh haliyle kollarını gevşetmişti.Ayrıldığımızda nefeslerimiz birbirine değiyordu.Elini bel boşluğumdan aşağı hareket ettirdi.Şimdi de bir eli bacağımdaydı sadece orda dursa iyi okşayıp, üstünde daireler çiziyordu.
"J-Jungkook hadi kalkmamız lazım." Gözlerini araladı Ve aşık olduğum irislerini bana doğrulttu.
"Tamam hadi kalkalım zaten seni geri götürmem gerek." Geri götürmek mi?
"Ne geri götürmesi Jungkook? Ben hiç bir yere gitmiyorum."
"Taehyung daha fazla kalamazsın.Gitmemiz gerek onlar dönmeden hadi kalk."Sözleriyle yüzüm düşerken düşünmüştüm.Eğer gidersem tekrar görüşürdük değil mi?
Yataktan kalktım Jungkook'un bana getirdiği siyah uzun,dizlerinde yırtıkları olan bir pantolon,üstüne gri sweatshirt ve siyah yumuşacık bir mont'u köşeye çekilip giydim.
Hazır olduğumda odanın kapısından dışarı çıkıp Jungkook'u aramaya koyuldum her ne kadar gitmek istemesemde burası biraz korkutucuydu.Merdivenlerden aşağıya adımlarken o da yukarı adımlıyordu.
Ortada durduğumuzda irisleri yüzümü geziyordu.
"Hazırsan hemen çıkalım." Kafamı sallayıp onay verdim.Neden hemen beni burdan göndermeye çalışıyordu anlamıyordum.
Ama ona ayak uyduruyordum.Her zaman yapmaya çalıştığım gibi.Belki onun izinden gidersem mutlu olabilirdik.
Arka çıkışa ilerlediğimizde Ajumma bana göz kırpıp el salladı.Gülüşüne karşılık verip bende el salladım.Pek uzun sürmedi Jungkook'un aceleciliği yüzünden.
Evin arkasındaki ormanlık alana geri döndüğümüzde hatırladım.O gülünç anları, ona ulaşmak için verdiğim unutulmaz anları.
O anıları bir tarafa bırakıp Karşımda bir hamlede büyük siyah kanatlarını açan Jungkook'a baktım.Gözlerim hayranlıkla ona bakıyordu.
Büyülenmiştim onun tarafından.Kafasını benden tarafa çevirdiğinde heyecanlanmıştım.Her zamanki gibi ne zaman onun yanında olsam kalbim günlük hareketinin daha fazlasını ortaya koyuyordu.
Elini uzattığında ellerimi ellerine koydum.Hiç beklemeden birleşen ellerimiz bizim simgemizdi.
Arkasını dönüp hala birleşik olan ellerimizle beni arkasından sürükledi.Düşündüm.Onu ve beni.
Sadece takip ediyordum her ne olursa olsun.Ona güveniyordum.Havaya baktığımda havanın siyaha dönmesiyle yerimde kalakaldım.
Durmamla o da durup bana doğru dönmüştü.Havaya baktığımı görünce kafasını yukarı çıkarıp gülümsemişti.Ağaçların arasından çıkan yüzlerce ateş böceği havayı aydınlatmış gözlerimizin birleşmesini sağlamıştı.
Gülümsedim..
Sadece gülümsemek değildi.İçinde bir çok duyguyu içinde biriktirmiş onu bırakmak isteyen birinin gülüşüydü.Benim gülüşüm.
Gülümsedi..
Sade bir gülüş değil içindekileri dökermişçesine parıldayan irisleriyle birlikte gülmüştü.Onun gülüşü.
Zaman durmuş Bizi izliyordu.Biliyordu ki iki bedenin içindekiler birleştiğinde imkansızlıklar gerçekleşir ne olursa olsun onları birleştirirdi.
Ateş böcekleri gideceğimiz yol doğru giderken onlara eşlik ediyorduk.
Yanyana yürüyen bedenlerimiz.Her adımımızda bize eşlik eden Ateş böcekleri,karanlık ormanda tek ışığım olan sen ...
Dağın en yüksek noktasına geldiğimizde bize eşlik eden Ateş böcekleri yukarı,gökyüzüne dağılmıştı.
O zaman anladımki artık ayrılma vakti gelmişti.Daha onun özlemine doyamamış ben sadece bekliyordum.Onunla tekrar birleşeceğimiz noktayı merak ediyordum.
Çünkü Ne olursa olsun bu iki beden bir noktada birleşirdi.
Benden iki adım uzaklaşıp kanatlarını gökyüzüne sunmuştu.Kendini havalandırıp bedenini Kanatlarına bırakmıştı.Büyüleyiciydi.
Aynı bir kuş gibi havada süzülüyordu.Yüzündeki mutluluğu görmek herşeye değerdi.Yukarı olabildiğince yukarı uçuyordu.Ellerini kendi etrafına açıp Kafasını geriye bırakmıştı.
Rüzgarla birlikte uçuşan koyu kahverengi saçlarına eşlik eden irisleri herşeyi anlatıyordu.
Geriye attığı Kafasını düzleştirip aşağıdaki büyülü gözlerle baktığım irislerime odaklanmıştı.
Kırmızı dudakları açılıp söylenmişti.
"Seni seviyorum herkesten herşeyden daha çok unutma ki ben her zaman yanında olacağım meleğim.."
Kulağıma ninni gibi gelen sözlerinin ardından gelen yüksek ışık gözlerimi kamaştırmıştı.
Kırpıştırdığım gözlerimle her hareketini takip ediyordum.Ama yoktu.
Gözlerimin kapanmasıyla kendimi beni kucaklayan bedene bıraktım.
Merhaba YİNE BEN biraz gecikmiş bir bölümle karşınızda bulunuyorum 😅
Bölümü nasıl buldunuz?
Gününüz nasıl geçiyor? Umarım iyisinizdir.
Gelecek bölüme kadar hoşçakalın ...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my angel ✘ vkook
Fanfiction"O kendinden kaçmak için koşardı hep, ben ise nefesim kesilene kadar ona koşardım."