12.Bölüm

3.8K 193 8
                                    

Jason çoğunluğu erkeklerin oluşturduğu büyük kalabalığı ikiye ayırarak büyük uğraşlar sonucu merdivenlerin başına vardı. Ayakları o basamakları kat ederek yukarı çıkmayı reddetse de on basamak yukarıdaki hanımefendinin yanına gitmesi gerektiğini biliyordu. İlk gördüğü andan itibaren bu elbiseyi giymemesini ona en az yüz kere tembihlemişti. Sert bir üslupla giydiği takdirde çıkabilecek rezaleti ona anlatarak gözünü korkutmuştu. Tabi yaşadığı en büyük hayal kırıklığıydı. Miranda asla söz dinlemezdi. Söz dinletirdi. Şimdi yine dik başına kalkıştığı kararlarını Jason ödemek zorundaydı. Bu kız bir Dük ile evleneceğini bilmiyor muydu?

Jason merdivenleri ağır adımlarla çıktı. Maskesi gözlerini ve burnunu kapatıyor yakıcı gülümsemesi ve dolgun dudakları bekar bayanların ilgisini çekip evli bayanların iştahını kabartıyordu. Miranda’nın yanına geldiğinde sahte, küçük bir tebessüm yerleştirdi dudaklarına. Öfkeli olduğunu başkalarının görmesine izin vermeyecekti. 

Miranda Jason yanına gelince ışıltılı gözlerini ona çevirdi. Dudaklarındaki öpülmek için bekleyen kışkırtıcı bir gülümseme vardı.
“Leydi Isabel?” dedi Jason. Miranda’nın ağzı şaşkınlıktan küçük bir değişim geçirip tekrar eski haline döndü. “Elbiseniz gerçekten göz kamaştırıyor.”

Miranda vakur duruşuyla reveransını yaptı. Jason’ın gördüğünden daha farklıydı elbise. Uzun bir gece kadar siyah elbisenin straplez yakası biraz kapatılmıştı. Göğüsleri eskisine nazaran daha kapalıydı. Bu Jason’ı durdurmaya yetmeyecekti. Gözlerini koluna çevirdi. Kurşun izi geniş siyah bir tül ile sarılmış koskoca bir fiyonk tutturulmuştu.

“Akıllıca,” dedi Jason yarasını kapattığı için takdir etti. Ama gözleri ölümcül kızgınlığıyla bakıyordu.
“Teşekkür ederim Lordum,” dedi ve kolunu ona uzatan Jason’a gülümsedi. Başını onu ilgiyle ve kıskançlıkla izleyen topluluğa döndü. O sırada arka taraftan bir duyuru yapıldı. 

“ Evet Bayanlar Baylar, saatlerin ilerlemesiyle balomuz asıl amacına ulaşıyor.” Tüm başlar sunucu olarak mikrofonun başına geçen merdivenlerin başındaki kişiye kaydı. Bu kişi Bryandan başkası değildi. Halkı yakışıklı gülümsemesiyle selamlayarak konuşmasına boğazdan gelen karizmatik sesiyle devam etti. “Gecenin karanlığında kalpler birbirlerine söz verdi. Kimselerin duymadığı sadece onların bildiği koskoca bir duygu ile üzerlerine yağdı. Tıpkı yağmurun çorak toprakları hayata ulaştırdığı gibi…”

“Bu da ne?” diye sordu Miranda dudaklarındaki gülümsemeyi silmeden yanındaki adama yaklaştı. Koskoca bir cemiyet gözlerini kırpmaksızın onları izliyordu. Aynı şekilde Jason ona yaklaştı. 

“Neyse ki senin beni çileden çıkartma oyununa bende kendimce birşeyler hazırlamıştım.” Jason sesinde alay vardı. Miranda başını ona çevirdi.

“Bu da ne demek?”

“Yine kılıçlarımızı çektik küçük leydim,” dedi Jason. Sonra başını çevirip ağzının suları akan leydileri izledi.

Bryan konuşmasına devam ediyordu. “Küçük bir kalp koskoca yaralı bir kalbi tekrar hayata bağladı. Yağmur’un dayanılmaz kudretiyle zavallı kalp yaralarını sardı. Ve şimdi sevgili izleyiciler size o iki kalbin Yağmurun toprağa olan aşkını, birlikte geçecek ömürlerine bu nişan ile başlangıç yapan çok değerli bir çifti sunuyorum. Bayanlar bayler, karşınızda Altamines Dükü Jason Michael Castillo ve müstakbel Düşes Menfield Kontesi Miranda Burnet Forcastell! Tebrikler bu aşk dolu çift için!”

Geniş salonda alkış patlaması yaşanırken Miranda’nın başından aşağı soğuk sular döküldü. Jason’ın kolunda duran eli onun kaslı kolunu sıkarken dişleri arasından tısladı.

“Aşk dolu çift mi?”
“Beğenmedin mi? Halbuki bize yakışır diye düşünmüştüm.”
“Aşk konusunda senden kati bir rest aldığımı sanıyordum.”
“Reklamın iyisi kötüsü olmaz derler…”

Miranda ona baktı. “Çok mutlu görünüyorsun,” derken Jason kimsenin görmediği alay dolu sırıtmasını ona gösterip tekrar başını çevirdi. “Öyle hissediyorum.”

Miranda bunun altında kalacak değildi. Asla aşk konusu arasında geçmeyen çiftlerden olacaklardı. Şimdi başkalarına birbirlerini seviyormuş izlenimi vermek de neyin nesiydi? Sinirleri saçlarına çıksa ancak bu kadar öfkelenebilirdi. Dükün canını yakmak için sözcüklerini özenle seçti.

“Eski karınızın acısını çok çabuk unutmuş gibisiniz. Ah çekiciliğimin kötü bir anıyı ortadan kaldırması ne hoş…” derken üzerindeki Metres Isabel kostümünün hakkını vererek konuşuyordu adeta. 

Jason öfkelenen kızdan her şeyi bekliyordu ama eski karısına laf etmek için kendisini yüksek görmesini beklemiyordu. Yakıcı yağlar üzerine boca edilmiş gibi teni alev alev yanıyordu. Miranda’nın kolunu üzerinden silker gibi elini hızla çekti.

“Düşesin adını ağzına almayacaksın bir daha!” derken Miranda onu gerçekten sinirlendirdiğini biliyordu. Sesini alçak tutuyordu ama sözleri Miranda’nın tenini yakıyordu. “Onun güzelliğinin yarısı bile etmeyen yüzün ve giydiğin ikinci sınıf fahişe elbisenle asla gerçek Altamines Düşesi olmayacaksın küçük domuzcuk!” 

Miranda’nın midesi bulandı. Başı acayip dönüyordu. Bu kadar hakareti hak edecek kadar ağır mı konuşmuştu? Hayatında ilk defa bu kadar ağır sözler işittiği ve haklı olduğu için kendisinden nefret etti. Etrafındaki herkes onu kıracak sözler sarf ediyordu. Annesininkini hak etmişti ama bu sefer ki fazla ağır olmamış mıydı? Yeşil gözleri küçük küçük pırıltılar ile doldu. Maskenin alanı dar olduğu için gözleri net görünmüyordu ancak yakından bakılınca bir şeyler belli oluyordu. Miranda arkasını dönüp tekrar geldiği yöne gitmek istedi ama bunu yapamadan Jason kolunu sıkarcasına tutarak onu aşağıya indirdi. Eteklerine takılmamak için zor eğildi. Konukların arasına katıldıklarında tebrikleri almak üzere Miranda’yı bıraktı. 

İki saatin sonunda Jason Mirandayı görmesi gerektiğini düşündü. Ne de olsa resmi olarak artık nişanlısıydı. Yanlış şeyler yapmadan onu engellemek göreviydi. Kendi şöhretine gelebilecek herhangi bir zarardan sorumlu olacaktı. Ona o kadar kızgındı ki güzel başlayan günü yine kötü bir şekilde bitecekti. Neden sürekli canını acıtmak için yer arıyordu bu kız? Neden iyi geçinemiyordu? Dengesiz olduğunu düşünmeye başladığı sırada gözleri perdelerin arkasına takıldı. Orada bir çift duruyordu. Simsiyah kostümüyle bir kadın ve onu öpmek için üzerine eğilen bir adam…


***

Miranda tüm geceyi tatsız bitireceğini düşünse ‘bu mümkün değil’ derdi. Çünkü kişiliği mutsuz olmak için yaratılmamıştı. Sürekli olarak bir gülümseme amacıyla doluyordu. Ama tüm gece berbat bir huysuzlukla kaplanmıştı. Amacı Jason’ı deli etmekti. Başka hiçbir isteği yoktu. Sonucunda deli olan kendisi olarak günü kapatıyordu. 
Bir çok tebrik almış, reverans yapmaktan bacaklarına ve beline ağrılar saplanmış olmasının yanında Jason’ı bir kere bile görmemişti. Küçük bir an güzel bir leydiyle dans ederken ve annesi Altamines Düşesi Serrina ile konuşurken görmüştü ama saniyelik olduğu için yine ruh halini anlayamamıştı. Hala kızgın olduğunu düşünüyordu yoksa mutlaka onu bulurdu. 

“Leydi Forcastell,” diyerek sol yanından biri yaklaştı. Miranda başını çevirdi. Metres Isabel kılığına girdiğinden beri suratına yerleştirdiği baştan çıkarıcı gülümsemesiyle neredeyse hiç durmadan dans etmişti. Yine birini karşılamak üzereyken başı döndü. Olduğu yerde sendeleyince adam kollarının arasına alarak onu düşmekten kurtardı. Şaşkınlık hissedilir derece de olduğu için adamın yaptığı hareketi ve vücuduna dokunan ellerin rahatsızlığını hissedemedi.

“Ah, ben…”

“İyi misiniz leydim?”

“Ben iyiyim,” dedi adama bakarak. Sonra hızla toparlandı. Kendisini tutan kollarından hızla sıyrıldı. 
“Dans etmek beni çok yordu sanırım. Tekrar teşekkür ederim Lordum,” dedi Miranda. 

Adam önünde eğilirken gözlerini ondan ayırmıyordu. Elini kibarca uzattı.
“Salonun boğucu havasından çıkmak ister misiniz? Balkondaki manzarayı görmeniz ve biraz da olsun temiz hava almanız bu durumdaki en iyi seçenek. Eşlik etmeme izin verir misiniz?”

Miranda gözlerini kırpıştırdı. Adamın onunla flört etmeye çalıştığını anlıyordu. Giydiği kostümü detayıyla inceledi ama maskesi yüzünden kimliğini anlayamıyordu. Konuşmasından çok iyi eğitim aldığı belli oluyordu. Dük’ün konuşmasına benzer vakur bir görünümü vardı. Bir an aklına Jason’ında kılık değiştirip aynı misilleme ile karşısına çıkabileceği gelse de bu düşünceden hemen kurtuldu. Karşısındaki adam Jason olamayacak kadar kibardı. Jason ise kabaydı. Hem de katıksız!

“Memnuniyetle,” diyerek uzatılan eli tuttu. Adamın koluna girdi ve neredeyse bomboş olan balkonlardan birine çıktılar. Kimliksiz adamın dediği gibi gerçekten temiz hava onu ferahlatmıştı. Ciğerlerine bolca çekebildiği kadar çekti. Rahatlayan hücrelerini bir süre bu şekilde şımarttı. 

“Çok yorulduğunuz belli oluyor,” dedi adam karizmatik sesiyle. 
Miranda başını eğdi.

“Tatlı yorgunluklar,” derken gülümsüyordu ama Jasonla yaşadığı konuşmadan sonra tatlısının acı suyu aktı. 
“Castillo çok şanslı biri.”

“Onu yakından tanıyor musunuz?”

“Tanıyorum ama yakın arkadaşı değilim.”

Miranda başını salladı. Jason’ın bir çok tanıdığı olduğuna şüphe edilmezdi. Her ne kadar bu kaba adamla nasıl arkadaşlık kurduklarını bilmese de.

“Düğün ne zaman?” diye sordu adam. 

“Henüz tarihi belli değil,” dedi Miranda. Nedenini bilmediği bir şekilde bu adamın davranışlarından hoşlanmamaya başladı. Fark etmiyormuş gibi davranıyordu ama her konuşmada biraz daha yaklaşıyordu kendisine. Başını çevirerek farklı bir noktaya bakmaya çalıştı.

“Eski karısının hikayesini biliyor musunuz?”

Miranda’nın kulakları sözcükleri radar gibi çekerek tüm ilgisini o tarafa yönlendirdi. 
“Anlamayamadım?”
“Eski Altamines Düşesinin ölümünü diyorum,” diyerek açıklamaya çalıştı adam. “Aslında öldürülmüş.”

Miranda duydukları karşısında şaşkınlığını saklamadı. Hayatında hep uçarı bir kız olabilirdi ve de zeki ama bazı zamanlarda aptallığı su götürmezdi. Adamın ona sır verecekmiş gibi yakınlaşmasına izin vererek biraz daha sokuldu.

“Siz bunu nereden biliyorsunuz?” diye sordu. Adam neredeyse onu tek eline almıştı. Çok az bir yakınlaşmadan sonra müstakbel yeni düşes tam kollarının arasında kalacaktı.

“Güzelliğiniz…”diye başladığı konuşması başka bir adamın onun kolunu kıvırmasıyla son buldu.

“Jason?” diye bağırdı Miranda gelen kişiyi gördüğü için çok şaşırmıştı.
“Castillo, seni görmek ne kadar güzel,” diye tısladı canı acıyan adam.
“Dumort, seni gördüğüm için aynı şeyi söyleyemeyeceğim, sanırım kollarının iyi bir derse ihtiyacı var ne dersin?” derken Jason adamın kolunu biraz daha kıvırdı. 

Miranda telaşla atıldı. 
“Jason lütfen bırak, Lord …” Jason konuşmasında ne demişti? “Dumort ile önemli bir konu üzerinde konuşuyorduk. Hem biri görürse skandal çıkar, lütfen…”

Jason onun kolunu biraz daha kıvırdıktan sonra sertçe bırakarak kapıya doğru itekledi.
“Gece boyunca karşılaşmamak üzere Dumort,” dedi tiksinti dolu bakışlarla.

Miranda neredeyse çığlık atacaktı. Jason’ın bu adama bu kadar kaba davranmasını anlamıyordu.
“Sen ne yaptığını sanıyorsun?” diye sordu. 
Bozulan pelerinini düzeltmeye çalışan Jason omuz silkti. 
“Uygunsuz bir konuşmayı engelledim Leydim,” derken sesinde duygudan eser yoktu.
“Onunla bir konuda konuşuyorduk,” diye karşı çıktı Miranda.
“Vücut diliyle mi?” diyerek karşılık verdi Jason öfkeli bir sesle. 

Balkonda yalnız olmalarının verdiği mahremiyetle Jason öfkeyle üzerine yürüdü. Tabi ilk olarak Miranda ona dikleniyordu.
“Bana dokunmadı. Tam heyecanlı bir şey diyordu ki…”
“Eminim göğüslerinin ne kadar dolgun olduğundan, dudaklarının tadına bakabilmek için balodaki tüm erkeklerle -özellikle de Castillo diye bahsettiği benden- düelloya tutuşacağından bahsediyordur.”

“Sen..” dedi Miranda dudakları ince bir çizgi halini aldı. “Dayanılmaz bir insansın! Ayrıca ahlaksızsında..”

“Neden?” diye sordu Jason ona doğru bir adım daha attı. “Sonuçta vücudumu teşhir etmek için uğraşmıyorum. Sen ise tüm erkeklerin sana bakması için uğraşıyorsun.”

Miranda geri adım atınca kazandığını düşünen Jason onun üzerine yürümeye devam etti. Ama bilmediği bir şey vardı Miranda ona vurmak için kendine alan hazırlıyordu. Jason ağzını açtığı sırada ayağına sert bir tekme yedi.
“Seni daha farklı biri sanmıştım. Böyle ucuz numaralarla tüm ilgileri…Ahh!” Jason geriye doğru sıçradı. “Sen… ne yapıyorsun?” diye tısladı. Canı sandığından daha fazla acıdığı için boğazından kısık bir ses duyuldu.
“Senin gibi terbiyesiz bir adama haddini bildiriyorum. Ben bu kıyafeti seni sinir etmek için giymiştim ama bakıyorum ki ucu bana da dokunuyormuş. Her neyse…” Jason’a son bir bakış atıp arkasını döndü. 

Jason “Gidip üzerine domuz kıyafetini giy hemen!” diye seslendi. Miranda omuzunun üzerinden başını salladı.
“Giyemem. Metres Isabel çok beğenildi. Tüm kadınlar bunu konuşuyor,” dedi. Ama gerçeğinde onun ne kadar basit bir kıyafet olduğunu, üzerinde güzel bir görünümü olsa da fazlasıyla vücudunu ön plana çıkardığını söylenip duruyorlardı. Miranda birkaç dedikoduyu gizlice dinlediği için sinirlerine daha fazla hakim olamayarak kazara meyve sularını eteklerine boca etmişti. Eh heyecandan eli ayağına karışıyordu. Mazur görmeleri gerekirdi değil mi?

Jason burnundan garip bir ses çıkarttı.
“Eğer balonun geri kalanına bu elbise ile devam etmeye karar verirsen kötü şeyler olacak Miranda, bu sana ilk ve son uyarım!”
Jason’ın sesi o kadar sertti ki Miranda onun sözünü dinleyeceğini düşündü. Ama o Mirandaydı. İtaatkarlığı kendi kararlılığı ile belli noktaya kadar anlaşabiliyordu. Başını salladı. Hiçbir cevap vermeden kapıdan içeri geçip balosuna devam edecekti.

Yapamadı!

Jason o daha kapıya varmadan onu kolundan tutarak karanlıkta kalan duvara çekti. Miranda’nın karşı koymalarını elleriyle savuşturdu.
“Ne yapacaksın bana? Dokunma vücuduma..”

Jason elbiseyi eliyle yoklayarak fazla açık kalmayacak şekilde elbisenin kenarlarından tutup tüm gücüyle ikiye ayırdı. Çıkan yırtılma sesi Miranda’nın hayret nidalarıyla süslendi.
“Se… Sen ne yaptın? Elbisemi yırttın, ah!” 

Mirandanın gözleri eteğinin süs olan dantelli kısmına indi. Eliyle yırtılan kumaşları tutarken neredeyse ağlayacaktı. “Elbisem..” dedi acınası çıkan ses tonuyla. “Yırttın!”

“Sen Altamines Düşesi olacaksın. Benim yanıma yakışan şeyler giymen gerekiyor.”

“Zorba!”

“Sözümü dinlemen konusunda anlaştığımızı sanıyordum.”

“Kaba!”

“Dün aramız çok iyiyken birden neden tüm bağlantılarımızı koparttık?”

“Barbar!”

“Yeter!”

Miranda’nın gözleri doldu. “Ben böyle baloya devam edemem. Ah halime bak, rezil oldum. Bu balkondan çıkınca kesin hakkımda kötü düşünecekler. Düğünü beklemeden kendini balkonda verdi diyecekler. Ah şöhretim, ah nişan günümde kirlendim!”

Miranda’nın kendi kendine döktüğü ağıtlar Jason’ı çileden çıkarıyordu. Karşısında iyi bir eğitim almış nüfuzlu bir ailenin kızı değil de taş evlerde büyümüş cahil bir köylü kızı duruyordu. Sinirlerinin yine rayından çıkması sebebiyle artık onu dinlemeyeceğine karar verdi. Ona bakmaksızın dönüp kapıya doğru ilerledi. Ama Miranda sandığı kadar aptal değildi. Aynı ona yapıldığı gibi kapıya gitmeden kolundan çekip kendisine bakmasını amaçlamıştı. Ama uyguladığı orantısız güç ile adamın denge mekanizmasını bozdu. Bir den dönen ve tam dengesini toparlayamadığı için sendeleyen Dük genç kızın eteğine sertçe basarak büyük bir cayırtının kopmasına neden oldu.

Miranda yere oturdu. Jason ise hala basılı duran eteğin üzerindeki ayağına bakıyordu.

“Oh Tanrım!” diye haykırdı Miranda bu sefer sesinde ağlamak yoktu. Şok geçirdiğini belli eden o duygusuz ton vardı. “Eteğim?” derken sesinde bir çatallaşma oldu.

Jason istemsiz bir şekilde eteğini belinden sökercesine yırttığı için Miranda’nın üzerinde sadece çamaşırı ve jüponu vardı. Gözleri kocaman açıldı. 

“Ben…” diye başladığı sözleri yarıda kaldı.

“Pisliğin tekisin, zorba adam! Seni nasıl Dük yapmışlar? Şu eteğimin haline bak! Bir de tüm kadınlar sana bakınca eriyorlar, tanısalar eminim nefret ederler, Tanrım kiminle evleniyorum? Vazgeçiyorum seninle evlenmem ben, Ah eteğim… Güzel Isabel’im…”

Jason her sözcük de daha fazla şaşırıyor ve bir kızın öfkesini kusuşuna tanık oluyordu. Miranda bir leydiye yakışmayacak sözleri sarf ederken o hala eteğe basıyordu. İlk olarak ayağını çekti. Sonra yerde hala oturup eteğine ağıtlar yakan kıza baktı. Hızla yere eğildi. Kolunun altından tutup ayağa kaldırdı.

“Bağırıp durma biri duyacak.”

“Duysunlar! Senin nasıl kıskanç bir adam olduğunu duysunlar! Sırf güzelliğime bakıyorlar diye eteğimi parçalayışına tanık olsunlar!”

Miranda’nın konuştukça daha fazla çıkan sesini engellemek için eliyle ağzını kapadı. Kulağına eğilerek “Eteğini yırtmak istememiştim. Af edersin ama eğer bağırmaya devam edersen sabrım taşacak!” dedi. Elini yavaşça çekti. Miranda’nın susacağını düşünüyordu ama hayır kız devam etti.

“Sabrın taşmadı mı? Ne kadar yazık, benim…” Jason tekrar elini ağzına kapattı. Gözlerini aşağı çevirdi. Miranda sanki canından bir parça taşıyormuş gibi iki eliyle eteğine sımsıkı sarılmıştı. 

“Biraz sakin olur musun?”

Miranda başını iki yana salladı. 

“Eğer konuşmaya devam edersen sana yardımcı olamam. Beni anlıyor musun?”

Miranda ağzı kapalıyken de bir şeyler söylemek için bağırıp duruyordu. Jason’ın sabrı taştı taşacaktı.
“Seni burada bırakırım, balo bitene kadar şu köşede oturup durursun. Şansın varsa içkiyi fazla kaçıran sapık birileriyle karşılaşmazsın. O zaman seni ben bile zor kurtarırım.”

Miranda o zaman sustu. Birkaç saniyelik sessizliğin ardından Jason elini çekti. “Seni odalardan birine götüreceğim. Orada eteğini geçici olarak düzeltebilecek miyiz ona bakarız. Şimdi sen şu kenarlarından tut ve koluma gir. Bende “ Eteğin arkasındaki dantelli kısmı kendi tutarak Miranda’ya kısa anlığına da olsa elbisesinin kapanmasına yardımcı oldu. “Buradan tutup insanların arasından geçeceğiz. Sadece gülümse ve kim seni durdurmak isterse bir yere gitmemiz gerektiğini söyle, tamam mı?”

Miranda öfkeyle soludu. “Canavarsın, elbiselerimin canavarı!”

“Tamam küçük leydim, şimdi sakinliğimi toparlamışken yine beni çileden çıkartma, şimdi yürü bakalım.”

Mirandanın koluna girmesiyle dikkatlice yürümeye başladılar. Baloya girdiklerinde ortamın daha fazla kalabalık olduğunu görülüyordu. Sanki insanlar kabarık kıyafetleriyle bir avuç odaya doluşmaya çalışan karga sürüsü gibiydiler. Jason Miranda’yı seri manevralarla insanların arasından geçirip balonun çıkışına doğru götürdü. Kendilerine ait boş bir oda bulmak umuduyla tüm odalara baktılar. 
En sonunda boş bir masanın bulunduğu küçük bir kütüphaneye benzer odaya girerek kapıyı arkalarından kapadılar. Jason eteği bırakınca Miranda’nın bir tarafı açık kaldı.

“Bırakırken söyleyebilir misin?” diye çıkıştı Miranda. Hemen toparlandı. Eteği beline tutturabilmek için süs niyetine tutturulan firketeleri çıkarttı.

“Şu halime bak, tüm mahremiyetim gözler önünde,” dedi homurdanarak.

“Senin aksi ruhun yüzünden.”
“Aksi olan ben değilim. Sensin! Sırf kıskançlığından dolayı her yerimi perişan ettin, ah Tanrım biri beni böyle görürse kesinlikle iyi olmaz!”

Jason kapıda durarak birinin ani açmasına karşın odanın müsait olmadığını söyleyecek ve geleni engelleyecekti. Kollarını göğsünde kavuşturdu.
“Seni kıskandığımı mı düşünüyorsun?” diye sorarken sesi eğlenir tonda çıkıyordu.

“Düşünmüyorum, öyle diyorum.”

“Hayal gücünün kuvvetli olduğunu söylemişlerdi.”

“Kim?”

“Bilmiyorum, duydum!”

“Doğru ama senin hakkında şu kadarcık,” parmağının ucunu gösterdi. “bir şey kurmadım. Seninle hayallerim ancak zindanda geçerli olur!”

“Zindan mı?”

“Evet, sen zincirlerle bağlı ben de parmaklıklar arkasından sana acır gibi bakıyorken hem de!”

“Bana karşı düşmanlığının bu kadar kuvvetli olduğundan haberim yoktu.”

Miranda gözlerini eteğine çevirdi. Jüponu olmasa kesinlikle fahişeler gibi görünüyordu. Birileri görse Dük’ün ona dokunmadığını inkar edecek kanıtı bile olmayacaktı. Başı döndü. Gözlerine yaşlar hücum etti. 
“Eteğimi yırttığından beri katilin bile olabilirim,” diye söylendi. 

Eğlence buraya kadardı. Jason’ın aklına birkaç gün önceki kaza ve kaçırılma olayları gelince tekrar eski katı haline büründü. Miranda’nın yanına geldi. Eteğine şöyle bir bakarak kızın nasıl tutturmaya çalıştığını gördü.

“Eteğim mahvoldu. Ben bununla nasıl dışarı çıkacağım?” Dük bir süre düşündü. İğnelerle tutturmak istiyordu ama bu çok uğraş gerektiriyordu. Aklına daha akıllıca bir fikir geldi.

“Domuzcuk kıyafetini nerede çıkardın? Geri kalan saati onunla geçir.”

Miranda ona ters ters baktı. “O kıyafeti giymek tüm günümü aldı. Ayrıca ben onu kiraladım. Annemin bile haberi yoktu. Eminim domuzcuk olarak gördüğü kişinin kızı olduğundan haberi yoktur. Olsa sinir krizi geçirirdi.”

Jason kontrolünü kaybetmemek adına sakin bir nefes çekti. Düşünmeye zorluyordu kendini. Konu kadınlar ve onların gereçleri olunca pek tecrübeli olduğu söylenemezdi. Bir erkek olarak sorunu en basit şekilde çözüme ulaştırması gerekiyordu. Matematikte çok zeki olduğu bir gerçekti. Ne var ki Miranda söz konusuysa hiçbir zekilik işe yaramıyordu. 

“Arkanı dön,” dedi Jason düz bir sesle. Miranda ona döndü.
“Nedenmiş?”
“Elbisenin eteğini tutturup gecenin sonuna kadar sıkıntı yaşamak istemiyorsan ne yapacağımıza bir bakmamız gerekiyor da ondan. Eğer her yaptığım hareketi sorgulayacaksan buradan başka bir kıyafet ile ayrılman gerekecek. Çünkü ben daha fazla bu sıkıntıya maruz kalmak istemiyorum.”

Miranda yutkundu. Yanında başka kıyafeti yoktu. Domuzcuk kıyafetini terziden birkaç saatliğine kiralayıp çıkardıktan sonra geri verdiği için giyemezdi. Kendini eteğinin katiline teslim ederken dudaklarını büzüştürdü.

Maskesinin altında suratının ifadelerini göremiyordu. Sadece Miranda’nın büzüştürüp aşağı doğru sarkıttığı dudaklarını görüyor ve gördükleri karşısında hiç de mutlu olmuyordu. 
“Tamam” dedi o kırmızı dudaklar. Jason gözlerinin odağından rahatsız olarak “Ne tamam?” dedi saf saf.

Miranda ona baktı. “Eteğimi düzeltmende soru sormadan dediklerini yapacağım.”

Jason gözlerini ayırdı. “Doğrusunu yaparsın.” Miranda’nın arkasına geçti. Eteği inceledi. Elindeki firketelere baktı ve elbiseye döndü. Birkaç analiz sonucunda “Elbisenin üstünü çözmem gerekiyor. Bu geçen ki elbise ise içeriden tutturmalıyım.” Dedi.

Miranda “Sırtımdan ipleri bollaştırabilirsin,” dedi. Sırtını yine ona döndü. Bu adama arkasını dönmek katilin sırtından bıçaklayacağını bildiği halde aptal cesaretine girmek demekti. Suratını sallandırdı. Şu an yapabileceği maalesef pek bir seçenek yoktu. Yine dermanı Dük’te bulmuştu.

Jason çarçabuk ipleri bollaştırdı. Miranda ister istemez laf çarpma isteği ile doldu. “Bu kadar çabuk çözebildiğinize göre kim bilir kaç kadını soyarak tecrübelerinize tecrübe katmışsınızdır Dük hazretleri,” dedi. 

Jason ona cevap vermedi. “Uzman parmaklar iş başında…” diye devam ederken tenine değen el yüzünden nefesi içine kaçtı. 

Jason prova günü yaptığı gibi elini tam beline kadar indirdi. İçeriden iğneyle sıkıca tutturduğu eteği ile on dakika sonra yeniden dikilmiş gibi düzeldi elbise. Miranda geri çekilip eteğe baktı. 

“Oldu sanırım,” dedi Jason. Miranda eteği kontrol etti, bakışlarını kaldırdı. “Oldu, hem katil hem doktor!”

Jason ters ters ona karşılık verdi. Sonra Mirandayı kolundan ittirip tekrar önüne çevirdi.
“Arkanı dön hemen, büstiyerinin iplerini bağlayıp bir an önce bu odadan çıkmak istiyorum!” diyen Jason’ın sesi boğuk bir kalınlıkta çıkıyordu. Miranda’nın tenine dokunmak istemiyordu. Bu içinde istemsizce oluşan huzursuzluğun kaynağıydı. Yardımcı olmak amacıyla ona dokunmuştu ama şu an sıkıntılı anlar yaşıyordu. 

Miranda önüne döndü. Göğüslerini hizalayarak “Bağlayabilirsin,” iznini verdi. 

Jason üstten başlayıp ipleri teker teker çekerek sıkıyordu. Sonlara yaklaştıkça düşüncelerinin arasından o kadar hızlı çekti ki Miranda nefessiz kalarak ağzından garip bir ses çıkardı.

“Ölüyorum,” dedi sıkışan kaburgalarının arasından. Boş masaya ellerini dayayarak iki büklüm oldu. “Çöz…şunu…”

“Fazla mı sıktım?” diye sordu Jason o kadar sert sıkmadığını düşünüyordu. Birkaç düğümü yukarı doğru bollaştırdı. 

“Ah… Çöz.. Ah…nefes alamıyorum…ııhhhhh… Daha çabuk.. Ciğerlerim.. Ahh… Çabuk ol, hadi…” Miranda öne doğru biraz daha eğildi. Kaburgaları çok acıyordu. Jason’ın elleri hiç nazik değildi. Sanki sakinleşen boğayı bağlıyordu.

“Tamam yapıyorum, bağırma!”

“Nefes alamıyorum, daha önce çok çabuk yaptın, neden şimdi yavaş yapıyorsun. Hadiii çabuk ol…Ahhh….”

Kapının açılıp şaşkınlıkla ona bakan çift ve masaya eğilen Miranda ile onun tam arkasında yerini alan Jason donup kaldı.

“Af edersiniz, biz burayı boş sandık. Lütfen devam edin,” dedi adam. Yanındaki leydiyi çekerek hızla kapıyı kapattı. 

Miranda başını çevirip omuzunun üstünden arkaya baktı. Jason’ın kasıkları kendi kalçasının hizasında duruyor ve pozisyondan ötürü hiç de masum durmuyorlardı. Hızla kalkınca göğüsleri fazla sıkılmadan ötürü yukarı doğru dolgunlaştı. 

“Sen arkamda ne yapıyorsun?” Jason maskeyi yukarı doğru sıyırdı. 
“Tek kelime edersen ipleri kendin bağlamak zorunda kalırsın!”

Miranda ona düşman hattındaki ucube gibi bakarak arkasını döndü. Jason ipleri bağladı. Maskeyi tekrar gözlerine indirdi. Kapıya ilerlerken aklına bir şey gelmiş gibi döndü ama bu sefer de öfkesi tam şakağından atmaya devam etti. Miranda’nın sergilediği görüntü tüm erkeklerin hoşlanacağı bir görsellik taşıyordu.

“Eve gidiyorsun Miranda,” dedi kati bir kararla. Miranda şaşırdı. Başını hızla iki yana salladı.
“Hayır gitmiyorum, elbisem de artık yapıldığına göre…”
“Bu kıyafet ile seni dışarı çıkartmam.”
“Senden izin almayacağımı daha kaç kere söylemeliyim”
“Bu haldeyken çıkamazsın. O yüzden eve gidiyorsun ve buna karşı koyamazsın.”
“Halim de ne var?” diye sordu Miranda başını aşağı eğerek eteklerini kontrol etti. Her yeri kapanmıştı. 
“Göğüslerin…”dedi dük dişlerinin arasından. Miranda oraya baktı. Gerçekten güzel görünüyorlardı. Normalde fazlasıyla küçük oldukları için hiçbir zaman dolgunluklarını görememişti. Ancak balolarda …
“Hayır kıyafetim gayet uygun ve ben böyle çıkacağım…”
Jason başka hiçbir şey söylemedi. Mirandayı kolundan tuttuğu gibi tekrar balo salonuna girmeden en yakın kapıdan dışarı çıkardı. Yolda giderken Bryan ve eşi Olivia ile karşılaştılar.

“Jason,” dedi Bryan. “Nereye gidiyorsunuz?”

“Bizim gecemiz bitti, bu yüzden eve gidiyoruz. Anneme ve Menfield Kontu ile Kontesine sen haber verirsin.”
“Hayır, Lordum.. Beni zorla…” Jason onun ağzını kapattı. 
“Tabi veririm ama..” Bryan’ın konuşmasını bitirmesini beklemeden hızla kapıdan dışarı çıktı. Miranda’yı arabaya bindirirken büyük bir karşı koymayla karşılaştı. Kız ayaklarını merdivene dayayıp arabaya binmeyi reddediyordu.

“Beni zorlama ve bin!”

“Hayır, binmeyeceğim!”

“Karşı koyma bana Miranda.”

“Sende karşı çıkma. Kimse senin kadar sapık düşünceli değil, balo bitmeden gitmem.”

Jason kapıda durmuş onları merakla izleyen çiftleri görünce daha fazla dayanamadı ve Mirandayı öyle sert bir şekilde itti ki kızın koltuk ile yapışık kalması kaçınılmaz oldu. İki büklüm uzandığı yerden öfkeyle doğruldu. Jason’a karşı koyup dışarı atlamak üzereyken hızla arabaya bindi ve kapıyı kapattı. Araba harekete geçti. 

Mirandayı yanına çekti. Kızın sürekli onunla savaşması durumunda öfkeyle soludu. Kucağına oturtup bacaklarını kendi bacaklarıyla kıstırdı. Kollarının hareketini kesmek amacıyla sıkıca sarıldı. Bir süre Miranda’nın sakinleşmesini bekledi. Yaptığı engel akıllıcaydı ama en büyük aptallığı içinde barındırıyordu. Kucağına oturduğu için boyu biraz daha uzadığından kızın davetkar göğüsleri tam ağzının kenarında duruyordu. Fark ettiği anda onu itmek istedi. Ama Mirandayı bıraktığı anda tekrar eski vahşiliğine döneceğini biliyordu.

“Sakin ol,” derken sesi hiç olmadığı kadar boğuk çıktı.
“Dokunmandan tiksiniyorum,” dedi nefretini kusarcasına.

Jason’ın kalp atışları yükseliyordu. Miranda bir süre daha ona karşı koydu ama sonra gücü tükendiğinden savaşmayı bıraktı. Kesik kesik soluklarının arasından Jason’a döndü. Hala gözlerinde maskesi vardı. Karanlıktan pek bir şey anlaşılmıyordu ama gözlerinin bir yere baktığını çok iyi anlayabiliyordu. Onu takip etti ve bir yerde son buldu. Aslında bulmak için fazla uğraşması gerekmemişti. Dişiliğini yine üzerine giyindi. Dükten intikam almak ve onu kışkırtarak oyuncağı haline getirmek istiyorsa bir şekilde başarılı olabilirdi. O da bunu yaptı. Hafif bir kıpırtıyla dudaklarına yaklaştı. Derin bir nefes alarak daha fazla şişirdi göğüslerini…

“Yapma…” dedi Jason boğuk bir şekilde.
“Kendini tutuyor musun?” diye karşılık verdi Miranda baştan çıkartan bir fısıltıyla.
“Küçük oyununa kanmayacağım domuzcuk.” 
Miranda’nın yine ense kökünden bir şey batıyormuş hissiyle boynuna ağrı saplandı. Domuzcuk lafını ona yedirtmek için daha fazla cesaret buldu. Bu sefer daha fazla göğüslerine güç verdi ve ağzına dayadı. Başını çevirse de Jason daha fazla kayıtsız kalamadı. Küçük öpücüklerle açıkta kalan alanı öptü. Bir süre sonra Miranda’nın kolları serbest kaldı. Jason’ın başını daha fazla bastırarak adamı kışkırttı. Kendi nefesleri düzensizleşirken ondan iki kat beter olan adamı gördükçe büyük bir haz alıyordu. Büstiyerin ipleri bollaşırken Miranda haince sırıttı. İntikam çok güzel bir histi ve Dük artık ağlardaydı…

KÜÇÜĞÜMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin