14.Bölüm

3.2K 197 2
                                    

Miranda çayından yudum alırken günün bu erken saatinde gelen misafirleri sahte bir gülümseme ile selamlıyordu. Nişan balosundan sonra dedikodu yapmak için yanlarına gelen bir oda dolusu düşes, kontes ve bir çok hatırı sayılır leydide gözlerini gezdirdi. Annesiyle yanyana oturmuştu.

“Söyler misiniz Leydi Miranda, Ekselansları ile karşılaşmanız nasıldı?”

Miranda sağ taraftan gelen sesin sahibin ararken gözleri kocaman açıldı. Hangi unvan sahibinin bu cevabı merak ettiğini gözleriyle görmeliydi. Ne var ki soruyu Harrendal Kontunun kızı Leydi Daisy soruyordu. Kendisi bu sezon cemiyeti tanıtılmış bir bekardı. Sorusunun altındaki kıskançlığı Miranda çok iyi anlayabiliyordu. Yüzündeki tebessümü bozmadan nazikçe cevap verdi.

“İlk tanışma anım mı yoksa balodakini mi soruyorsunuz Leydi Daisy,” diyerek anlayışla ona baktı. Ama içinden sövdüğü kadar kimseye bu kadar söz söylememişti. ‘Ne oldu çok üzüldün değil mi? Ah değerli kısmet kaçırdın, yazık sana ufaklık!’

“İlk tanışma anı,” diyerek atıldı Daisy. Annesine benzer kızıl saçları bir tarafından aşağı doğru salınıyordu. Gözlerindeki derin bekleyiş Mirandayı gülümsetti. Odadakiler de bu konuşmayı çok merak ettikleri açıktı. Annesine baktığında yaşadıkları o korkunç anı anlatacağını düşündüğü için ihtiyatlı bir ifade vardı.

Ama Miranda beklenenden çok farklı bir şey yaptı. Güzel bir hikaye yazdı.
“Ah hayatımın en heyecanlı günüydü.” Ellerini birbirine kavuşturarak dua ediyormuş gibi tavana baktı. 

“Sevgili annemle Amerikadaki teyzemi ziyaretten yeni dönmüş arabadan iniyorduk. Birden yağmur bastırdı. Her yer su ve çamur, düşünebiliyor musunuz tüm elbisem leke oldu.” Misafirler arasından iç çekişler geldi. Bunlar hayatlarında elbiselerine küçük bir leke geldiğinde ortalığı yıkan kesimdi. Miranda gözlerini çarçabuk onlara kaydırıp Daisy’e çevirdi. 

“Ben daha fazla ayaklarımın kirlenmesin diye hızla yürürken önüme bakmadım ve bahçede yağmuru dinleyen biriyle çarpışarak dengemi kaybettim.” Misafirler heyecanla arkasından ne geleceğini bekliyordu. Öne eğilerek Miranda’nın söyleyeceklerine dikkat kesildi. Miranda ise içten içe onlarla dalga geçtiği için büyük bir keyif alıyordu. 

“Bir anda kendimi geriye doğru düşerken buldum ama o anda belimi taş gibi kollar koruyu bir kemer gibi narin vücuduma sarıldı. Başımı hızla o semsert göğse yaslarken nefesim kesildi. Daha ne olduğunu anlayamadığım için kendimi bir an da birine sarılırken buldum. Ah Tanrım utanç vericiydi!”

Miranda’nın gözleri annesine kaydı. Louisa boğazına kurbağa kaçmış gibi yemyeşil kesildi. Kızının hayalgücüyle her zaman dalga geçmişti ama şimdi neredeyse tüm İngiltereye dedikodu sağlayan şebekeye hayranlık dolu bir aşk hikayesi anlatıyordu.

“Sonra ne oldu Leydi Miranda? O çarptığınız kişi Dük müydü?” Soru sol tarafta oturan ve cemiyete tanıtalı iki sene olan Leydi Primrose dan geldi.

Miranda ona baktı. Bu kızı tanıyordu. Biraz saf bir görünümü vardı ama şeytana papucunu ters giydirecek sivri zekalık taşıyordu. Hikayesini ilgiyle dinlediğini fark ettiğinde daha da hoşuna gitti. Bu yüzden sözlerini abarttı.

“O anda bilemiyorum, çünkü narin vücudum çarpmanın etkisiyle kendinden geçmiş. Gözlerimi kaparken kulaklarıma çok karizmatik bir ses gelmişti. “Küçüğüm..” dedi. Kendimden geçtim.” Miranda sözlerini sarf ederken aslında bazı kısımların gerçek olmasıyla irkildi.Yine oynadığı oyun kendi elinde patlayacak gibiydi. Hemen hikayesine son vermesi gerektiğini düşünüyordu. Jason’ın ona Küçüğüm dediğinde ürperen vücudundaki çekiciliği ve kendini adama bırakma duygusunu çok iyi hissediyordu. Kafasındaki düşünceleri kenara itekledi. Geniş bir gülümsemeyle odadakilere baktı. 

KÜÇÜĞÜMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin