Bebekler dünyanın en güzel yaratıklarıdır şüphesiz. O küçücük parmaklarıyla size tutunmak için minik bir çaba sarf ederler.
Miranda tüm yorgunluğuna rağmen bebeğini kucağına doğru alırken bu ufacık canlının kendi oğlu olduğuna inanmakta zorluk çekiyordu. Doyasıya incelediği bebeğinden gözlerini kaldırırken hemen baş ucundaki hareketliliğe döndü.
“Sophie, neler oluyor?”
Genç hizmetçi kocaman gülümseyerek kucağında tuttuğu bir başka bebeği ona doğru uzattı.
“İkinci markimiz. Majesteleri, iki güzel oğlan doğurdunuz.”
Miranda yorgun göz kapaklarını kaldırmakta zorluk çektiği yetmiyormuş gibi, bir de rüya sandığı gerçekle karşı karşıyaydı. Doğum sırasında ilk bebeği dünyaya geldikten hemen sonra bir başka ağrı yüzünü göstermişti. O sıra acıdan fazla bir şey hatırlamıyordu. Gerçekten bebekleri ikiz miydi?
“O da erkek mi?”
“Evet Düşesim. İkisi de çok güzel sağlıklı erkekler.”
Miranda yattığı yerden doğrulmak istedi, fakat belden aşağısında çok büyük bir ağrı vardı. Halsizdi. Uyuyup dinlenmeye en az bebeklerini koklamak kadar ihtiyacı vardı. Kolunda uyuyan ufaklığa döndü. “Oğlum…” dedi. Öteki bebeği kucağına alamadan gözleri yorgunluğa yenildi.
***
Jason odaya girdiğinde gözlerini bir dakika olsun kırpmadan yatağa doğru yaklaştı. Miranda halen uyuyordu. Yanında her hangi bir isteğini gerçekleştirmek amacıyla Sophie duruyor, bebekler için bitişik odayı hazırlayan Emily ise bebeklere bakıyordu.
Herkes bir tane bebek olacağı için hazırlıkları ona göre ayarlamışlardı, ikinci bebek tamamen sürpriz eseriydi.
Jason ikiz oğulları olduğunu duyduğunda ne hissedeceğini bilmediğinden boş boş konuklarını karşılamıştı. İki bebeği olmuştu. İki oğlu!
Bunun birçok anlamı olduğu gibi yepyeni bir heyecana daha kollarını açıyordu. Ailesi artık kocamandı. Henüz göremediği bebekleri için heyecan doluyordu. Miranda’nın güzel gülümsemesini görmediği için biraz huzursuzdu ama dinlendikten sonra bol bol görüşeceklerini biliyordu. Doktorun zor bir doğumdan çıktıklarını söylediğini hatırına getirdi. Mirandasının iyice güç ve sağlık toplayıp güzel oğullarına birlikte bakmak için yanında olacağını iyi biliyordu.
Jason, bitişik odaya geçerken ayakları hafiflemiş gibi o kaldırmadan hemen bir sonraki adıma geçiyordu. Ara kapıdan ilerleyip diğer odaya girmeden önce başını hafifçe uzattı. Emily ve Louisa iki bebeği kollarında tutarak sallıyorlardı.
“Jason,” dedi Louisa. “Bak büyük oğlun.” Jason bakışlarını ona çevirdi. Louisa hareketlenerek yanına gelirken bir gözüyle Emily’e bakıyordu.
“Oğluna merhaba de.”
Jason beyaz örtüler içerisindeki kafası avucundan küçük oğlana bakarken şaşkındı. Hayatında ilk defa ürkerek bir şeye bakıyordu.
“Bu çok küçük ama…”“Hepimizin bir zamanlar bu kadar olduğumuzu unutuyoruz. Neyse ki soyumuz ilerliyor ve böyle güzel bebekler görebiliyoruz.” Tekrar Jason’a baktı. “Kucağına almak istemez misin?”
Jason afallayan ifadesini Louisaya kaldırdı. “Ben mi?”
“Babası olduğuna göre?”
Emily yanlarına geldi. Kucağındaki bebeği göstererek “Eminim bu küçük marki de babasını görmek ister.”