"Sinan, biz evleniyoruz... İnanamıyorum ben... İnanmıyorum."
Sinan, yüzünde şaibeli bir gülüşle Hazan'ın yanına yaklaştı. Onun gözlerine bakamıyordu. Ona olan aşkı kalbinden taşmak üzereydi, fakat onun yüzüne baktığında; tüm büyü bozulacakmış ve gerçek dünyaya dönecekmiş gibi hissediyordu. Altın renkli gümüş bir yüzükle sarılmış yüzük parmağını Hazan'ın işaret parmağına doladı.
"İnan sevgilim, biz aylardır bugünü bekliyoruz. Hak ettik, tüm bu mutluluğu hak ettik..."
Hazan, gülüşüne eşlik eden ufacık yaşlarla Sinan'ın göğsüne yasladı başını. Sinan, sağ elini daha yeni kestirdiği saçlarına daldırdı ve kısa saçlarının tuhaflığını garipseyip elini indirdi. Dalgalı saçları, şimdi önüne düşmüştü. Hazan'ın başına çenesini koydu ve derin nefesler almaya çalıştı, başaramıyordu. Bir gün evvel aldığı mektup, hayatını tamamen değiştirmişti zira.
Hazan en sonunda Sinan'ın bedeninden ayırdığında kendisininkini, Sinan gerçeğe en yakın tebessümünü yerleştirdi dudaklarına. Elini Hazan'a uzattı ve yutkundu. Yapacağı her şey için çok pişmandı, şimdiden...
Hazan, her şeyden habersiz; Sinan'ın elini kavradı ve gülümsedi. "Annemi en azından buna ikna edebildiğimiz için mutluyum, yoksa seni balayımıza kadar bile göremeyebilirdim."
Sinan, onun söylediğini duymadan; söylediği şeye tepkisizce kapıya bakıyordu.
Hazan, upuzun gelinliğinin eteklerini düzeltmek için eğildiğinde; kapı çalındı. Arkadaşlarından birinin gelmiş olduğunu düşünen Hazan, 'gel' komutu verdiğinde; umduğunun aksine Yağız girdi içeri.
Hazan'ın ezeli düşmanı...
Otel odası rezaletinin başrolü Yağız Egemen...
Hazan yutkundu, o geceye dair anıları birer birer boğazına dizilmeye başlamıştı. En mutlu gününde, bu adamın burada ne işi vardı? Bir f*hişe olarak gördüğü kadını kardeşinden ayırmak için mi buradaydı? Yoksa tebrik için mi?
Her hâlükarda Hazan, an itibariyle onu karşısında görmekten fazlasıyla rahatsızdı.
Lakin Yağız'ın gözlerinde ve ince dudaklarında öyle huzurlu bir parıltı vardı ki dışarıdan gören biri onların ezeli düşmanlar olduğunu asla anlamazdı.
Hazan, Yağız'ın söylediklerine pişman olup olmadığını asla bilememişti.
O gece, Yağız'la hayatının en kötü anlarını yaşadıktan sonra annesinin ölümüyle yüzleşen adam; tekrar Amerika'ya göçmüştü.
En azından Hazan, böyle duymuştu Sinan'dan.
Hâliyle Yağız'ı asla bizzat tanımamış, sadece ondan iğrenerek ona olan kinini her gün daha da beslemişti.
Fakat o an, Hazan; Yağız'ın gözlerinin içine kararlılıkla bakıp savaş boyalarını sürdüğü dudaklarından birkaç hakaret savuracakken Sinan, Hazan'ın elini bıraktı.
Hazan, anlamazca kaşlarını çatıp Sinan'a dönerken; aynı tepkiyi Yağız da vermişti.
Yeni kısa saçları akıllarda durgunluk yaratan genç, yakışıklı adam; sevdiği kadına döndü. Yüzünü buruşturdu ve gözlerine bakmaktan kaçındı onun.
"Özür dilerim," dedi iki büklüm olurken utanç ve hüzünden. "Ben yapamayacağım..."
Sinan Egemen, arkasında bıraktığı enkaza dönüp de bakamadan odadan çıktığında Hazan, onun peşinden çıkmaya niyetlendi başta.
Daha sonra bacaklarının tutmadığını hissetti, yer; ayaklarının altından çekilmişti ve tek yapabildiği gözlerinden buyruksuzca akan yaşların selinde boğulmaktı.
Bedeni bir hamur gibi yere yığılacakken yanındaki adamın Yağız olduğunu unutup kendine uzanan ele tutundu.
İkisi birlikte yere otururken felaket de mucize de başlamış oldu.
Ruhların tekinsiz kuyrukları birbirine dolandı ve bazıları yaralandı. Ruh Sarmalı, o gece başlamış bir oyundu. Ve ömürlük tiyatro o gece sahnelenmeye başlanmıştı. Bu oyunun sonunda illa birileri ölecekti, ya senarist ya bir oyuncu...
-
Yağız Egemen : Çağlar Ertuğrul
Hazan Çamkıran : Deniz Baysal
Sinan Egemen : Alp Navruz
Hâle Demirci : Adelaide Kane
Gökhan Egemen : Tolga Güleç
Hazım Egemen : Mahir Günşıray
Fazilet Çamkıran : Nazan Kesal
-
Daha ilk bölüm olduğundan kimseye ithaf etmiyorum, gelip okursanız bir de ufacık yorumlar bırakırsanız harika olur...
Yeni Not: Ana kadroda Hale karakterinin kastı değiştirilmiştir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruh Sarmalı [YağHaz]
FanfictionHayatını Sinan Egemen'le birleştirmeyi yeğlemiş Hazan Çamkıran'ın hayatı, bir anda umulmadık şekilde değişti. Zira geçmişin karanlığından biri, ona gerçek olduğunu sandıklarının yalan olduğunu öğretti.