Bölüm günüyle ilgili yeterli fikir almadığımdan, bir süreliğine kafama göre bölüm atacağım. Sınav haftamda olduğum için inaktifliği mazur görünüz... Sevgiler ve teşekkürler!
Bol bol yorumlarınızı bekliyorum, keyifli okumalar!
Titriyordu Hazan, baştan ayağa. Uçsuz bucaksız bir impuls, vücudunu tutsak etmişti. Öylece duruyor, belki fark edilmeyi belki hiç fark edilmeyip orada çürümeyi bekliyordu.
Yağız, hareketlense de yetişememişti ona. Ne Sinan'ı koruyabilmişti söz verdiği gibi ne kendine karşı koyabilmişti. Az kalmıştı, itiraf edecekti neredeyse. Bu, iradesi boyundan büyük Yağız Egemen'e yakışmazdı. Kendi kardeşine verdiği sözü bıraksındı, Hazan gibi kendinden nefret eden bir kadına kendini n'asıl anlatabilirdi ki?
Bir adım daha atmaya korkuyordu. Aralarında, yarım metrelik bir mesafe vardı; bir adımda bu mesafe kapanırdı. Fakat Yağız'ın buna ne cesareti ne niyeti vardı.
Hazan, avuçlarına bastırdığı tırnaklarının tenini yardığını hissedebiliyordu. Acısı tazeydi, zaten tazeydi ve üzerine tuz basılmıştı. Gözlerinin önünde, bir türlü toz konduramadığı adamın aldatışının son perdesi sahnelenmişti ve Hazan, hâlâ hazır değildi kabullenmeye. Sinansız bir yaşamı kabullenmeye hazır değildi...
Bir an, gördüğü ve yaşadıkları öyle ağır geldi ki; her daim güçlü tutmaya çalıştığı bedeni sendeledi. Yağız'ın kapatmaya kıyamadığı, göz yumamadığı o mesafe, öyle hızlı kapandı ki Yağız, Hazan'ın ona çarpmak üzere olduğunu anlayamadı.
Kadın, onun varlığını unutup geriye doğru bir adım attı ve afallamış bedenini dengelemeye çalıştı. Fakat bu hamlesi, bedeninin Yağız'ınkine yaslanmasına sebep olmuştu.
Yağız'ın kısa ve heyecanlı nefesi Hazan'ın yanağına vurduğunda, Hazan vücuduna elektrik çarpmış gibi hışımla ve hızla ondan ayırdı tenini.
Yağız, o kısacık temasta kavrulan bedeninin aniden buz gibi olduğunu hissetti. Asla ulaşamadığı ve ulaşamayacağı tamamlanmışlık hissinin ne kadar uzak olduğunu bir kez daha bildi aklı ve kalbi.
İşte, Hazan Çamkıran ona yarım metre kadar yakındı ve daha sonra bir soluk kadar... Ama o kadar da uzaktı aynı zamanda, o temas anında bir ömür kadar, uzay kadar, zaman kadar...
Hazan, ellerini saçlarına daldırdı ve bir süre düşünüp aklında her şeyi tarttıktan sonra karşısındaki kadından ayrılıp afallamış olan Sinan'ın üzerine yürüdü.
Yağız, onun peşinden gitmemek için savaş veriyordu içinde. Hazan'ı durdurmak, onu engellemek için içi içini yiyordu. Fakat durdurdu kendine. Ona yakın olduğu anlar ona iyi gelmeyecekti. Uzakken de iyi değildi, ama şansını zorlamaması en hayırlısıydı. Zaten kimse onun varlığının farkında değilken, Yağız hemen spor salonunun arka sokağına park ettiği arabasına yürümeye başladı.
Eş zamanlı olarak Hazan, Sinanların yanına varmıştı. Kaküllü olduğunu yeni gördüğü kadın, dağılmış rujunu parmaklarıyla düzeltiyorken Sinan; kaşları çatık hâlde kadına bağırmayı planlıyordu. Fakat Hazan'ın gelişiyle tüm dengeler bozulmuştu.
"Hazan?" dedi Sinan telaşla. "Ne işin var senin burada?"
Hazan ilk başta gülümsedi, bu öyle iyi planlanmış bir gülümsemeydi ki Sinan buna derhal inandı. Hatta az evvel hiçbir şey yaşanmamış gibi o da gülümsedi.
Fakat Hazan, dişlerinin arasından konuşuyordu. "Ne işim olacak canım? İki hafta evvel beni düğün salonunda terk eden adamın başkasıyla ilişkisinin olduğunu görmeye geldim işte."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruh Sarmalı [YağHaz]
FanfictionHayatını Sinan Egemen'le birleştirmeyi yeğlemiş Hazan Çamkıran'ın hayatı, bir anda umulmadık şekilde değişti. Zira geçmişin karanlığından biri, ona gerçek olduğunu sandıklarının yalan olduğunu öğretti.