Dokuz bini de gördük! Maşallah Sarmaşıklar! Çok teşekkür ederim tüm desteğiniz için... İstek sahnelerinizin birkaçı bu bölümde, umarım hoşunuza gider. Keyifli okumalar!
Yağız, bedeni Hazan'dan ayrıldığında sarhoş gibiydi. Yalpalayabilirdi, yere düşebilir, çökebilir ve mutluktan ağlayabilirdi.
Fakat ilgilenebildiği tek şey, Hazan'ın saçlarından dudaklarına dolanan bir tutamı nazikçe çekip Hazan'ın saçları arasındaki yere katmak oldu.
Alık alık gülümsedi.
Hazan'ı, daha önceki hiçbir görüşmelerinde böyle şen gördüğünü anımsamıyordu. Ve an itibariyle bu mutluluğun müsebbibi olduğunu bilmenin tarifsiz mutluluğu öyle yerleşmişti ki dudaklarına, açıklamaya çalışsa kem küm edecek kadar oynatamazdı gülmekten gerilmiş iki dudağını.
Hatırlıyordu.
Hazan'ı Sinan'la birlikteyken gözetlediği belki yüz an hatırlıyordu.
Hiçbirinde böyle gülmüyordu Hazan, ağzı çatlayacakmış gibi. Hiçbirinde böyle bakmıyordu, gözlerinden birer beyaz güvercin kaçacak, Yağız'ın göğsüne konacakmış gibi...
O an, Hazan'ın başından beri sevdiği adam olduğunu düşledi. Hazan'ın parmağına ilişmiş bir alyans, kendi parmağında benzeri; el ele tutuşmuş zarif silüetleri...
Bir sarılma ve bir tebessümle böyle büyük hayaller kurduruyordu işte Hazan, Yağız'a.
Ve farkında değildi fakat Hazan anlamıştı. Hazan, yıllardır harap olmaktan bitap düşmüş kışlara mahkûm sinesine baharı getirenin Yağız olduğunu anlamıştı.
Onu yüreğine dahil etmenin ilk büyük adımıydı bu, anlamıştı.
"İçeri geçelim mi?" dedi Hazan, Yağız uzun süre konuşmayınca.
Genç adam bunu bekliyormuş gibi aceleyle başını sallayıp içeriye doğru elini uzattığında Hazan, o anın yakınlığından yeni yeni utanmaya başlamış olarak eteklerini topladı ve içeri girdi.
Yağız, o an fark etmişti Hazan'ın o gün ne denli güzel olduğunu.
O gün ilk kez etek giymişti Hazan. Ara boy, büyük fakat yumuşak renklerle beyaz kumaşın üzerine ilişmiş eflatun çiçeklerle süslenmiş eteğinin üzerine beyaz balıkçı yaka kazağını giymiş ve boynuna uzun ve zarif, beyaz çiçekli bir kolye takmıştı.
Yağız, saçlarını dalga dalga belinden aşağı sarkıtmış genç kadının o gün özellikle daha güzel göründüğünü fark ettiğinde, buna sebep olduğu için tekrar mutlulukla doldurdu göğsünü ve nefes alamayacak kadar heyecanlanmış hâlde Hazan'ın peşine takıldı.
Girişte onları Leyla karşıladı, üzerinde uzun ve bol paça bir tulum vardı, yeşil tulumla aynı renk farı ve turuncu dudaklarıyla göz dolduruyordu. Bir yandan da kendine has, turuncu ve permalı saçları, etnik desenli aksesuarları ile oldukça farklı bir tarza sahipti. Burçlara ve enerjiye inanırdı.
"Günaydın." derken o ikisini olası bir çift olarak hayal ettiğinden gülümsedi.
Hazan da Yağız da ona gülümserken Leyla, Hazan'ı içeri davet etmişti.
Yağız, Zeynep'in usul usul yanına yaklaşmasıyla yüzünde asılı gülümsemeyi ellemedi.
"Günaydın Zeynep." derken genç kadının siyah gözlüğünün kenarlarına dikmişti bakışlarını dalgınca.
"Günaydın Yağız Bey, sabah Sinan Bey buradaydı. Size bir şey bıraktı."
Yağız, kaşlarını çattı bu duyduğuyla. Anlamazca Zeynep'in gözlerine baktı bu kez. "Sinan? Sabah?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruh Sarmalı [YağHaz]
ФанфикHayatını Sinan Egemen'le birleştirmeyi yeğlemiş Hazan Çamkıran'ın hayatı, bir anda umulmadık şekilde değişti. Zira geçmişin karanlığından biri, ona gerçek olduğunu sandıklarının yalan olduğunu öğretti.