14.Bölüm : Bahar Coşkusu

1.1K 78 274
                                    

Bu bölüm, bildiğiniz üzere dizinin saatinde gelecekti. İsteyen o vakitte okuyabilir. Ancak kraliçemiz Beren'in geçmiş doğum günü şerefine erkenden yayımlanmaktadır. Keyifle okuyunuz efendim! Medyadaki şarkı da, YağHaz sahnelerine ithaf edilmiş olup onların sahnelerinde dinlenebilir.

Candan Erçetin | Bahar
(Bahar Kutlu ve Bahar Tunç'un mekânları cennet olsun, söylemeden geçmemiş olayım...)

Gökhan ve Hilâl, dakikalardır oturuyorlardı öylece. Hilâl, söyleyeceklerini düşünürken Gökhan'a kahve sipariş etmişlerdi.

Bileğindeki lacivert saatinin deri kordonunu çekiştiriyor, soyulmuş dudaklarını inatla soymaya devam ediyordu. Hale'ye olan aşkıyla başa çıkmaya çalışırken gözüne yeni bir sorun kestirmişti yine.

Genç adam, duyacaklarının duymak istedikleri olmayacağını çok iyi biliyordu artık. Dakikalar geçtikçe buna iyice ikna olmuştu.

Hilâl, Gökhan'ın kahvesinin gelmesiyle artık konuşması gerektiğini anlamıştı. Boğazını temizledi ve genç adama bakmamaya özen göstererek konuşmaya başladı.

"Yağız..." dedikten sonra boğazının düğümlendiğini hissetti. "Onun hakkında öğrenebileceğin şeyler asla bitmez. O, bir okyanus gibi... İnan bana, onu tanımlamak da anlamak kadar zor. Ve onun da kendini tam olarak anlattığı söylenemez."

"Ama sen, bir şekilde o sana anlatmasa da biliyorsun. Görüyorsun, değil mi?"

Hilâl iyiden iyiye eğdi başını. "O bana kendini anlatmıyor, ama görüyorum, haklısın. Sözlerinde de gözlerinde de tek bir gerçek var. Ve aslında bunu sana söylemek istemiyorum."

"Benim de senin gibi anlamam gerekiyor, değil mi? Seni söylemek zorunda bırakmamam..."

Hilâl, şaşkın bakışlarını Gökhan'a kaldırdı.

Genç adam devam etti bu kez. "Sadece Yağız'dan bahsettin, ya Hazan?"

"Hazan'ı sadece iki kez gördüm, onu çok gözlemleyebildiğim söylenemez."

"Kocası olacak adam tarafından nikah masasında terk edilmiş biri için hızlı toparladı. Yağız'ın yalnızca iyi niyetle onun yanında durduğuna inanmalı mıyım? Yalnızca insanlık için?"

Daha bu soruyu sorarken cevabını biliyordu Gökhan.

Hilâl'in umutsuzca başını iki yana sallaması da cevabını kanıtlar nitelikteydi.

"Ve diğer kardeşin için üzgünüm ama, bu hislerin karşılıksız olduğunu düşünmüyorum Gökhan."

-

Ertesi sabah, gün süzüldüğünde Hazan'ın odasından içeri, genç kadın hayatında ilk defa böyle dinç uyandığını hissediyordu.

Annesi mışıl mışıl uyuyorken Hazan, sessiz adımlarla evden çıktı ve tertemiz havayı ciğerlerine çekerek evin iki sokak altındaki markete gitmek için yürümeye başladı.

Daha evvel evi idame ettirirken bu kadar para kazanmıyordu ve bir kez olsun annesiyle kendisini mutlu edecek birkaç parça yiyecek almayı hakkı görüyordu.

Güle oynaya iniyordu bayırı, yüzündeki o sarhoş tebessüm bir an olsun inmiyordu dudaklarından. Yağız büyü yapmıştı sanki ona. Efsunlu gibiydi mutluluktan sürekli gergin yanakları.

Hazan, hayatı boyunca hiç bu denli mesut olduğunu hatırlamıyordu.

O iki sokak, iki adım gibi gelmişti marketin önüne vardığında Hazan'a.

Bir ıslık tutturmuştu ki, Hazan'ı gören herhangi biri onu tamamen dertsiz tasasız sanırdı o sabah.

Markete girdi ve girişteki sepeti koluna taktı. Sarsak fakat kuvvetli adımları, reyonların arasında geziyordu. Hoşuna giden, ihtiyaçları olsun olmasın yemekten keyif alacaklarını düşündüğü şeyleri sepete koydu.

Ruh Sarmalı [YağHaz]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin