4. Bölüm

23.3K 774 50
                                    

"Bir şarkı daha Leydi Hazel!" diye bağırdı küçük kalabalık hep bir ağızdan.

Kartepesi'nin yaşça daha büyük olan leydisi utangaç bir tavırla piyanoda yeni bir şarkıya geçerken, Celina Woodville başını tekrar yaslandığı pencerenin camına dayayarak belki de beşinci kez ölmeyi diledi. Illythia başının ağrıdığını bahane ederek erkenden yatmaya gitmişti. Gençlerden oluşan asilzadeler kendi aralarında eğleniyordu ama Astrum prensesinin onlara katılmak gibi bir arzusu yoktu.

Tekrar iç çekti. Kaba, ruhsuz yaratık. Pek sevgili nişanlısıyla yemek boyunca ancak üç cümle konuşabilmişti ("İyi akşamlar." , "Dilerim iyisinizdir lordum." ve "Yemeğiniz soğuyacak prensesim.") ki bu üç cümlenin hepsi de kurşun ağırlığında ve buz soğukluğundaydı. Edmund şu anda—yapması gerektiği gibi—Celina'yla ilgilenmek yerine Prens William ile geniş salonun bir köşesinde gülerek sohbet ediyordu.

Normalde olsa, Celina bunu dert etmezdi. Annesi ona daima "Bir erkeğin ahbaplarıyla sohbetini mümkün olduğunca az kısıtlamalısın çiçeğim, aksi takdirde başka şeylere yönelirler." derdi. Lakin nişanları ilan edileli henüz sadece beş gün olmuştu ve bahçedeki tartışmalarından beri Edmund onunla iletişime girmek için en ufak bir çabada bulunmamıştı.

Ve bir de şu aptal dedikodular vardı. Saray eşrafının fırsatını buldukları her an zavallı prensesin hayatının mahvolduğunu, ömrünün geri kalanını mutsuz bir eş olarak geçireceğini, Lord Blackwood'un o narin kızı heba edeceğini konuşmaları Celina'yı adeta çileden çıkarıyordu. Ağrımaya başlayan başını ihtiyatla cama dayadı.

"Kardeşim," diyen endişeli sesini duydu Daemon'ın. Başını kaldırınca onun endişeyle üzerine eğilmiş olduğunu gördü. "İyi görünmüyorsun. Hasta mısın?"

Celina boğazını temizleyerek gülümsemeye çalıştı. "Hayır, canım. Sadece bunaldım."

Birden, hor gören bir gülüş sesi duydular. "Yoksa sizi sıkıyor muyuz?" diye haykırdı bir kadın sesi. Woodville kardeşler irkildi ve dönüp bakınca Baharkoyu Leydisi Elisabetta'nın yapmacık üzüntülü yüzüyle karşılaştılar. "Baksanıza, şimdiden, kendi deyiminizle, 'bunalmışsınız' prenses."

"Ah hayır leydim, kastettiğim o değildi." dedi Celina zorlama bir gülüşle. Ağabeyiyle arasındaki konuşmayı dinlediği için kızın dişlerini sökmek istiyordu oysa ki. "Bugün hava biraz fazla kapalı. Ben de alışkın olmadığım için hava bana 'bunaltıcı' bir tesir etti. Yalnızca bunu belirtiyordum."

Elisabetta hain bir tavırla ona baktı. "Çok yazık!"

"Anlayamadım?" dedi Celina kafası karışık bir biçimde ve aynı anda, hafif bir dehşetle, herkesin onları dinlediğini fark etti. Hazel çalmayı bırakmıştı. Ah, bir bu eksikti.Bu seviyesiz kızla laf dalaşına girmek. Daemon çok yavaş bir biçimde destek olurcasına kız kardeşinin kolunu sıktı.

"Çok yazık, çünkü bundan sonra Çığlık Bayırı'nda yaşayacaksınız." dedi kız kirpiklerinin arasından ona bakarak, sanki onun çoktan bunu bilmesi gerekirmiş gibi hafif azarlar bir tonda. "Lord Edmund size yapay bir güneş alsa iyi olur. Ne de olsa orada hava daima kapalı ve durmadan yağmur yağıyor!"

Celina'nın gözleri istemsizce nişanlısının oturduğu yere kaydı ve kız şaşkınlıkla kalakaldı. William ve Edmund da konuşmayı bırakmış, iki kız arasındaki laf dalaşını izliyorlardı. Prens her zamanki gibi ilgisiz görünürken, Edmund'un gözlerinde daha çok düşünceli bir ifade vardı. Gözleri buluştuğunda Celina'ya çok hafifçe gülümsedi.

"Karım isterse ona gerçek güneşi bile alırım." dedi lord umursamaz bir tavırla. Prenses şaşkınlıkla haykırmamak için kendini zorladı. Edmund beni mi koruyor? "Lakin buna gerek olacağını sanmam. Bir prenses her koşula uyum sağlayabilir. Özellikle bu prenses Celina kadar cesur ve zekiyse."

GündönümüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin