Edmund cenazelerden ciddi anlamda nefret etmeye başlamıştı.
İçinde bulundukları bazilika; kraliçeyi son defa iyi dilekleriyle uğurlamak isteyen herkesin içine sığabileceği kadar büyüktü. Ne var ki kralın histerik öfke nöbetleri sonucunda, halktan gelenler ancak soylulardan sonra bazilikaya girebileceklerdi. Merhum kraliçe halk tarafından o kadar seviliyordu ki, hemen hemen herkes cenazeye katılmak istemişti ve Kral Caladrian gibi bir tiranın bile halkın bu isteğine karşı koyabilmesi imkansızdı.
Kral, merhum karısının cenaze törenine katılmamıştı. Edmund onun nasıl deli gibi üç gün boyunca karısının bedeninin yanında nöbet tuttuğunu biliyordu. Kraliçe Isobel, ipek kumaşlarının üzerinde, altından saçları güzelce serbest bırakılmış bir halde, tüm yüz kaslarındaki rahatlamış huzurla edebi uykusundayken; Kral Caladrian, gözleri kırmızı nara dönmüş halde ve yüzünde endişe verici bir boşlukla hemen onun başucunda oturuyordu. Gerekli cenaze işlemlerinin yapılması için gelindiğinde kral bir-iki talimat vermiş, kurşuni gözleri akmamış gözyaşlarıyla parlarken karısını son kez öpmüş ve kendini odasına hapsetmişti.
Yanında oturan William, neredeyse duyulamayacak kadar hafif bir sesle iç çekince, Edmund onun kolunu destek olurcasına sıktı. Diğer yanında Annabelle sessizce ağlıyordu. Cenazeden bir önceki akşam, babasının ölümünün ardından giydiği ve daha yeni dolabına kaldırdığı simsiyah yas elbisesini çıkarırken dayanamayıp yine ağlamıştı. Edmund onun sorduğu sorunun ağırlığını hala tam kalbinin üzerinde taşıyordu: "Ne kötülük yapmış olabilirim ki Tanrı tüm sevdiklerimi birer birer benden alarak beni cezalandırıyor?"
William'ın diğer yanında, vücudundan tüm kanı çekilmiş gibi solgun ve mutsuz görünümlü Leydi (Prenses, diye düzeltti Edmund kendini) Illythia vardı. Illythia'nın yanında ise Celina oturuyordu, tek eliyle kuzeninin elini tutuyordu, diğer eli ise ağabeyinin elinin içindeydi. Sıranın en sonunda Daemon vardı, ağzının aşağı eğilmiş şekliyle ve kaşlarının arasındaki kıvrımla, ne denli üzgün olduğunu bir hayli belli ediyordu ki esasına bakılırsa, bu herkes için geçerliydi. Herkes delicesine üzgündü ve kimse bunu saklamak adına bir çabada bulunmuyordu.
Kraliçenin öldüğü akşam Edmund bembeyaz bir yüzle William'a bunun bir suikast olup olmadığını sormuştu. William adeta görmeyen gözlerle boşluğa bakıyordu, solgun elleri gün ışığına karşı çırpınan göz kapaklarını andırır bir halde titriyordu. "Hayır," demişti ağlamaktan kısılmış bir sesle. "Suikast değil. Annemin ailesinden dolayı sahip olduğu bir kalp rahatsızlığı vardı, daha önce de birkaç kez böyle kriz geçirdi. Bu seferkini atlatamadı."
Rahip, merhume kraliçeyi son kez kutsamak için onun tabutuna eğildiğinde herkes ayağı kalktı. Edmund boğazına sertçe oturan ve nefes almasını neredeyse imkansız hale getiren yumrudan yutkunarak kurtulmaya çalışarak içinden Kraliçe Isobel'e –ona her daim bir anne şefkatiyle yaklaşan zeki ve zarif o güzel kadına— dua etti. Şimdi o Tanrı'nın berrak ırmağında yıkanarak kötülüklerden temizleniyor, ince ruhu bütün ulvi güzelliklerle sarmalanırken en güzel melekler onu yeni evine buyur ediyor. Huzur içinde uyu, Kraliçe Isobel.
Gözünün kenarından sola doğru bakınınca Celina'sını gördü. Sevgilisi upuzun saçlarını kalın bir örgü halinde örerek boynunun bir tarafına atmıştı, simsiyah elbisesinin içinde solgun görünüyordu. Mavi gözlerinden iri damlalar güzel yüzünü ıslatırken, dudakları tıpkı William'ın elleri gibi titriyordu, Edmund onun çığlık çığlığa ağlamamak için kendini sıktığını fark etti. Dua ederken birleştirdiği ellerini bağrına öyle sıkı bastırmıştı ki, parmağındaki yüzüklerin kırmızı bir iz bırakacağı aşikardı. Görüşü aniden bulanıklaşınca Edmund kendisinin de ağlamaya başladığını fark etti ve sessizce burnunu çekerek önüne döndü.
![](https://img.wattpad.com/cover/15891650-288-k346186.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gündönümü
Historical Fiction"Gece ve gündüz ebediyen yer değiştirecek." Küçüklüğünden beri bir kraliçe olmak için titizlikle yetiştirilen yirmi yaşındaki Celina'nın hayatı, kuzeninin veliaht prensle nişanlandığını öğrenmesiyle altüst olur. Yüreğinde taşıdığı ağır ihanet hiss...