Son 3 bölüm. :)
***
Daemon bugüne kadar gerçekten bir insanı öldürmenin nasıl bir şey olabileceğini pek düşünmemişti. Kılıç kullanmakta bir numara olmakla o kılıcı bir insana gerçekten zarar vermek için kullanmak arasında keskin bir fark vardı. Ayrılmalarına az bir zaman kala, yakın zamanda bir insanı öldürmek zorunda kalabileceği fikrini zihninin etrafına sarmaya çalıştı.
"Ya da belki öldürülürüm." diye mırıldandı kendi kendine.
"Eğer gerçekten öldürülürsen seni kendi ellerimle boğarım." dedi Celina'nın kızgın sesi.
Daemon gülerek döndü, eylülün turuncusunda yeşillere bürünmüş Celina'yı nazikçe kendine çekerek saçlarının tepesini öptü. "Beni mezarımdan çıkarıp bir kez daha öldüreceğinden şüphem yok, evet."
"Mezar falan deme. Uğursuz kelimeler kullanmanı istemiyorum." Kız kardeşinin sesi endişeli ve mutsuzdu. "Senin için Safir Nehir'i bile kuruturum Daemon. Yeter ki sen iyi ol, yeter ki güvende ol."
Prens hafifçe gülümseyerek onun yanağını okşadı. "Kendi ağzınla söyledin Cellie. Savaştayız. Kimse güvende değil ama hepimiz elimizden geleni yapmak zorundayız."
"Ama..." Celina derin derin iç çekti. "Sen benim ağabeyimsin. Ebediyen koruma altında olman gerek."
"Keşke her şey sizin istediğiniz gibi olsa, küçük güzel kraliçe." diye takıldı Daemon. Celina gülümsediğinde kalp şeklindeki yüzüne ışık doldu, inci dişleri avlunun havasını parlattı. "Sana hayran olmamak elde değil. Bu konuda çok kavga ettik, ben seni istemeden de olsa haksız yere yargıladım, sen beni istemediğim bir biçimde yanlış anladın... Lakin şimdi geldiğimiz noktaya bak. İstediğin şeye gerçekten kavuştun." Daemon iç çekti. "Bazen geleceği görebildiğini düşünüyorum."
"Geleceği falan görmedim, Dae." diye mırıldandı Celina. "Ben hep umut edim, hep diledim. Umut beni ya öldürecekti ya da mutluluğa kavuşturacaktı. Neticeyi hiç bilmiyordum ama yine de umut etmekten vazgeçemedim. Ve şimdi, dediğin gibi, buradayız." Kız sevimli bir tavırla iç geçirdi ve yorgun bir gülümsemeyle ona baktı. "Her şey daha yeni başlıyor. Keşke gönül rahatlığıyla mutlak zaferin bizim olduğunu söyleyebilseydim ama daha çarpışmamız gereken çok muharebe var."
Daemon başını sallayarak onu onayladı, içinde hüzünle karışık bir heyecan vardı. Bir süre sessizlik içinde beraber avluda dikildiler. Prens vaktinin daraldığını biliyordu ancak bunu Celina'ya nasıl nazikçe söyleyebileceğini bilmiyordu. Sonunda kız kardeşi uzun uzun iç çekerek başını kaldırdı, safir mavi gözleri yaşlarla parıldıyordu.
"Ah Celina..." dedi Daemon çaresizce. Böyle ayrılmamayı dilerdi.
Celina küçük bir hıçkırıkla ellerini ağabeyinin yüzüne dayadı, onun gözleriyle histerik bir kararlılıkla buluştu. "Beni dinle. Mutlaka geri dönmen gerek, anlıyor musun? Çünkü—çünkü daha yeni evlendin! Kızcağız seninle evlenmek için bu kadar uzun süre bekledikten sonra şak diye ölürsen Magnolia sana epey gıcık olur. Hem, güzel bebekler yapmanız gerek daha! Şunu söylemeden de geçmeyeyim, kızın olursa ve ona benim adıma benzeyen bir isim koymazsan seninle çok kötü bozuşuruz."
Daemon kendini durduramadan ağzından bir gülüş fırladı. İçten, mutlu ve umutlu bir gülüştü. Hafifleyen kalbinin neşesini dışa vurduğu bir gülüş. Celina da kendi iki damla gözyaşının arasından çatlak bir sesle güldü, elinin tersiyle nemlenen burnunu fütursuzca ovuşturdu.
"Ayrıca, geri dönmen için başka bir sebep olarak..." Kız kardeşi hafifçe gülümsedi ama konuşunca sesi çatladı ve yüzüne daha fazla gözyaşı damladı. "Benim sana ihtiyacım var. Tahmin edemeyeceğin kadar fazla, hiç kimseye duymayacağım kadar fazla. Sen benim ateş şövalyemsin, ağabeyimsin, en yakın arkadaşımsın, canımın yarısısın. O yüzden lütfen, yalvarırım, bize geri dön."
![](https://img.wattpad.com/cover/15891650-288-k346186.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gündönümü
أدب تاريخي"Gece ve gündüz ebediyen yer değiştirecek." Küçüklüğünden beri bir kraliçe olmak için titizlikle yetiştirilen yirmi yaşındaki Celina'nın hayatı, kuzeninin veliaht prensle nişanlandığını öğrenmesiyle altüst olur. Yüreğinde taşıdığı ağır ihanet hiss...