İlk şokunu atlattıktan sonra, Celina bu olayı halledene kadar soğukkanlılığını bir daha kaybetmeyeceğine dair kendi kendine yemin etti.
Sözünde durdu da, büyük çoğunlukla. Sabahları ağabeyinin koluna her zamankinden daha sıkı yapışarak kahvaltıya indi, kahvaltıdan sonra yarımşar saat kasvetli bir sessizlik içinde Edmund'la bahçede dolaştı, dikiş dikti, hanımlarla sohbet etti, kart oynadı. Onu en çok zorlayan şey ise, kralın gözlerinin içine bakarak, hiçbir şey bilmiyormuş gibi, onun kendisine ettiği iltifatları gülerek dinlemekti. Celina kralla muhatap olduğunda öylesine müthiş bir nefrete kapılıyordu ki, sinirden başparmağının tırnağını avucuna geçiriyordu, şimdiden hilal şeklinde bir iz oluşmuştu burada. Öyle anlarda gülümsemesi bir an bile titremeden başını kaldırıp kraliçeye bakıyor ve onu da ketum gözlerle kendisini izler halde buluyordu.
İlk hamlesini, Bahar Turnuvası'nın başlangıcından bir gün önce yaptı. O, Illythia ve Daemon; ağabeyinin yatak odasında oturmuş, Daemon'ın turnuvada giyeceği zırhla ilgileniyordu. Daha doğrusu; Daemon ve Illythia turnuvayla ilgili şakalaşırken, Celina süt beyazı dudaklarla onları izliyordu. Bir ara gözüne yarışacak beylerin adlarının yazıldığı kağıt parçası çarptı. Hepsini zaten biliyordu ama aklına bir fikir geldiği için kağıdı kaptı ve uzun uzun iç çekti.
Sonunda dikkatlerini çekmeyi başarmıştı. Bir altın, bir de bronz kafa ona döndü. "Ne oldu canım?" diye sordu Daemon merakla.
"Bir fırıncı," dedi Celina, sesinden memnuniyetsizlik akıyordu. "Demirci, pazarcı, han sahibi... Ne yani, bu alt tabaka insanlarla mı dövüşeceksin?"
"Neden bahsediyorsun sen?" dedi Illythia şaşkınlıkla.
Celina buz kadar soğuk gözlerle onlara baktı. "Bence neden bahsettiğim yeterince açık."
Illythia ağzını açtı. "Bu turnuvanın amacı da zaten şövalyelik isteyen beylerin—"
"Bir prens!" diye tısladı Celina. "Bir prens bu kadar alt tabakalarla dövüşebilir mi? İnsanlar ne düşünür? Daemon, turnuvadan çekilmeni istiyorum."
"Saçmalama." dedi Daemon alayla. Belli ki onu ciddiye almamıştı, belli ki her zamanki kaprislerinden birini yaptığını düşünüyordu. Ah hayır Dae, ne olursun beni dinle. "Tepede olan insanlar tepenin altındakilere el uzatmazlarsa bir düzen asla sağlıklı işlemez. Bu söz tanıdık geldi mi Celina? Çünkü bizzat sana ait."
Kız dudağını ısırdı. "Daemon," dedi yumuşak bir sesle. "Lütfen."
Prens ilk kez tüm dikkatini Celina'ya yöneltti ve şaşkınlıkla ona baktı. "Sen ciddisin."
"Elbette ciddiyim!" Celina masmavi gözlerini becerebildiği kadar masum bir bakışla doldurdu. "Kuzenimiz kraliçe halefi. Ben saygıdeğer bir lordla nişanlıyım. İnsanlar Astrum Prensi'nin böylesine düşük rütbeli bir turnuvada yarışmasına ne der? Yalvarırım turnuvadan çekil, söz veriyorum senin namına yakışan turnuvalara katılmana ses çıkarmayacağım."
Daemon tereddüt edince, bir an için kız sevinçten deliye döndü. Bitmişti işte, kazanmıştı. Bir turnuva olmadığı takdirde kral, Daemon'ın kılına bile zarar vermezdi, bir cinayet çok gürültü çıkarırdı. Ama elbette, burada söz konusu olan ağabeyiydi ve onunla ilgili olan hiçbir şey kolay değildi. Başını iki yana sallayınca, Celina kalbinin acıdığını hissetti.
"Belki haklısın ama yine de bu turnuvaya katılmak zorundayım. Bu bizzat kralın emri, üstelik yeni bir şövalyenin doğuşuna yardım etmek istiyorum." Gülümsedi. "Endişelenme Cellie, sizi utandırmayacağım. Şimdi siz hanımlar hiçbir yere kıpırdamayın, bir şişe şarap alıp hemen geliyorum. Turnuva şerefine içeceğiz." Neşeyle odadan çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gündönümü
Fiction Historique"Gece ve gündüz ebediyen yer değiştirecek." Küçüklüğünden beri bir kraliçe olmak için titizlikle yetiştirilen yirmi yaşındaki Celina'nın hayatı, kuzeninin veliaht prensle nişanlandığını öğrenmesiyle altüst olur. Yüreğinde taşıdığı ağır ihanet hiss...