18. Bölüm

2.2K 122 30
                                    

Buraya bir bölüm eklememin üzerinden 5 yıl geçmiş, biraz duygusalım. :) Keyifli okumalar dilerim!

***

Ihlamur kokusu, cama vuran güneş ışınlarının kırılarak odada oluşturduğu oklar, kız volta atmaya devam ettikçe süregelen ipek elbisesinin hışırtısı... Illythia eliyle boynundaki kolyenin zincirini daha sıkı kavradı ve iç geçirerek kapıya baktı.

"Sakin ol canım." dedi William neredeyse sessizce. "Birazdan burada olurlar."

Sarışın leydi başını usulca salladı. Edmund, onlara sırtı dönük bir halde camdan dışarıya bakıyordu. Pozisyonuna olağanüstü bir tembellik hakimdi, ona bakan bir kişi genç adamın sonsuza dek o pencerenin önünde dikileceğini düşünebilirdi. Annabelle parmaklarını elindeki ıhlamur fincanında dolaştırarak dalgınca boşluğa bakıyordu. Annabelle'in hemen yanında oturan William'ın gözleri ise kendisine sabitlenmişti. Daemon ise on dakika kadar önce odadan çıkıp Celina'yı kendisinin getireceğini söylemişti. Beklemek Daemon'ı geriyordu. Kendisini de.

"Dışarıda onu görebiliyor musun Edmund?" diye sordu Illythia umutla. Edmund cevaben ağzından olumsuz bir ses çıkardı.

"Anlamıyorum," dedi Annabelle gözlerini boşluktan fincanına çevirerek. "Şimdiye kadar kaleye girmiş olmalıydı. Yanılıyor muyum?"

William gergince yerinde kıpırdandı. "Belki de yollar kalabalıktır. Belki de halkı selamlıyordur." Ne düşündüğünü anlamak istercesine en yakın dostuna baktı ama Edmund hala bir taş kadar kıpırtısızdı.

Bir an sonra kapının dışından gelen hafif bir gürültüyü Illythia net bir biçimde duydu ve çabucak ayaklanarak odadan çıktı, uzun holden geçerek odalarının giriş kısmına ulaştı. İşte Daemon oradaydı, satenden mavi gömleği ve solgun yüzüyle. Ve hemen arkasında da—

Illythia hızla ileri atılarak Celina'yı kucakladı, ellerini sıkı sıkı kıza doladı ve rahatlamayla bir nefesi dışarı verdi. "Nihayet Cellie, nerelerde kal—"

"Illythia, kral cadı avlıyor!"

Kraliçe halefi altın sarısı saçlarının hemen yakınına fısıldanmış bu telaşlı ve korku dolu cümle kızın tüm bedeninin buz kesmesine yetti. Geri çekilip Celina'ya baktı. Celina, kan kırmızısı elbisesine karşılık bembeyaz bir yüzle ona bakan ve delicesine ağladığı her halinden belli olan gözleriyle korkudan tir tir titreyen Celina.

"Ne?" diye tısladı Illythia soluksuzca. Midesi birdenbire tepetaklak edilmiş gibiydi.

Cadı avı.

Celina cevap vermek için ağzını açtı ama içeriden William'ın sesi "Illythia!" diye haykırınca prenses konuşmadı. Sarışın kız bir kuzenine, bir de içeriye baktı.

"Sonra konuşuruz." dedi Daemon alçak bir sesle. "Şimdi çok riskli. Haydi Celina, bekleyenlerin var."

Celina derin bir nefes verdi, ellerinin tersiyle gözlerini hafifçe kuruladı ve elbisesini düzelterek yüzüne en ciddi ifadelerinden birini yerleştirerek iç odaya ilerlemeye başladı. Illythia ve Daemon da onu takip ederken Illythia'nın midesi korkudan asitle kaynıyordu. Cadı avının ne olduğunu iyi biliyordu. Hem de çok iyi.

Odaya girmelerini takiben Illythia'nın ilk fark ettiği şey Edmund'un artık pencerenin önünde dikilmediğiydi. Genç lord kapının eşiğinde duran Celina'nın hemen önündeydi, kızın soğuk ve artık biraz nasırlanmış ellerini öpüyordu. Bir an sonra bakışlarını prensese çevirdi ve William ile Annabelle'in duyamayacağı kadar alçak sesle konuştu, Illythia kelimeleri yalnızca onun ağzını okuyabildiği için anlıyordu.

GündönümüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin