21. Bölüm

1.6K 114 26
                                    

Celina Woodville çilek kırmızısı elbisesiyle kuzeninin dairesine teşrif ettiğinde, Magnolia pencerenin önünde kitap okuyordu. Kız içeri girince onun direkt olarak Prenses Illythia ile konuşmasını bekledi ama Celina kuzenine şöyle bir bakma gereği bile duymadan doğrudan Magnolia'ya hitap etti.

"Leydi Lia," diye başladı prenses ve Magnolia onun kendisine bir takma adla hitap edecek kadar samimi davranmasına şaşırmamaya çalıştı. "Rica etsem hizmetçilerden Prenses Illythia'nın eşyalarını toplamalarını ister misiniz? Küçük bir eşrafla ne kadar olacağı bilinmez bir süreliğine Rosefield'a gidiyoruz."

Illythia beklentiyle kuzenine bakıyordu ancak Celina'nın gözleri hala Magnolia'nın üzerindeydi. "Sormamın mahsuru yoksa bu eşrafta kimler var, prenses?" diye sordu Magnolia sonunda.

"Elbette bir mahsuru yok. Zatıaliniz, kardeşiniz Richard, ağabeyim Daemon, ben, Leydi Annabelle ve elbette ki Prenses Illythia."

"Size katılmaktan şeref duyarım." dedi kız biraz mahcup olmuş bir halde.

Bu yorum her nedense Prenses Celina'yı gülümsetti. "Bir konuda daha sizi şereflendirebileceğimi umuyordum." Magnolia soru sorarcasına kaşlarını kaldırınca prenses devam etti. "Rosefield yolculuğunda yanımda at sürerseniz çok mutlu olurum. Yorulduğunuz an arabaya geçebiliriz."

"Oh." Magnolia ağzı bir karış açık halde şaşkın şaşkın kıza bakakaldığını fark edince utanarak toparlandı. "Elbette, prenses hazretleri. Çok mutlu olurum."

"Fevkalade. Lütfen bir an evvel hazırlığınızı yapın. Yarın sabahtan yola çıkacağız."

Celina dönüp çıkmaya hazırlanırken Illythia acele bir biçimde konuştu. "Celina, duydun mu? William iyiymiş." Sarışın kızın yüzünde heyecanlı bir gülümseme vardı.

Celina kuzenine o kadar soğuk ve alaycı bir bakış attı ki, Magnolia üşüdüğünü hissetti. "Sizin adınıza ne kadar mutlu olduğumu anlatamam, hanımefendi. Üzerinize saldığım lanetin yeterince tesir etmemesi sizin açınızdan ne büyük talih, benim açımdan ise ne büyük bedbahtlık."

Illythia'nın gülüşü hızla solarken, Celina başka hiçbir şey söylemeden odadan çıktı. Magnolia olduğu yerde rahatsızca kıpırdandı. Ne olduğunu sormaya can atıyordu ama elbette bunu yapmanın haddini aşan bir davranış olacağının bilincindeydi. O yüzden yine cam kenarına döndü ve Illythia Lancaster bir hüzün kuşu gibi mahzun bir halde uzanırken o da kitabını okumaya devam etti.

Ertesi sabah Prenses Celina yine Illythia'nın odalarına geldi. Üzerinde bu kez yumuşak bir turuncu renginde, çeşitli yerlerine danteller işlenmiş güzel bir elbise vardı, kafasında da kocaman beyaz bir şapka. Dün akşam Magnolia'ya da bir tane göndermişti. Şapkayla birlikte yolladığı notta "Birlikte at sürerken o güzel çehrenizin bunalmasını önler." yazıyordu ve Kartepesi leydisinin bebek mavisi elbisesine çok yakışmıştı.

"Eşyaların yüklenimi tamamlandı." dedi Illythia'ya, dün takındığı o mağrur ve soğuk tavrıyla. "Richard ve Daemon olası tehlikelere karşı arkadan atla geliyorlar. Sen ve Annabelle at arabasıyla seyahat edeceksiniz. Ben ve Leydi Lia da sizin önünüzde at bineceğiz. Yolu biraz uzatıp Taççiçeği Patikası'nı kullanacağız."

"Niçin?" diye sordu Magnolia merakla.

"Diğer senaryoda halkın yoğun olarak yaşadığı yerlerden geçmemiz gerek ve herkes Yeşilçayır'ın yasını tutarken bir avuç soyluyu seyahat ederken görmelerinin pek de sağlıklı olmadığına kanaat getirdim." diye açıkladı Celina. Yeşilçayır olayının hatırlatılması Magnolia'nın omuzlarının titremesine neden oldu. "Her neyse, hadi gidelim."

GündönümüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin