6. Bölüm

21.9K 664 90
                                    

İç çekti. Uzun, tembel bir iç çekişti bu. Tek kolunu başının üzerine atmış, gökyüzündeki zararsız güneşe karşı kolunu siper etmişti. Diğer kolunu ise kıza dolamıştı. Prenses başını göğsüne yasladığı lordun kalp atışlarını duyabiliyordu, bir sinekkuşunun kanat çırpışı gibi. Nefesini titrek bir biçimde dışarı verdi.

"Eğer iç çekmeyi kesmezsen," dedi Celina sinirli bir sesle. Oysaki dudaklarında gülümsemelerin en tatlısı vardı çünkü böylece uzandıkları süre içerisinde etrafa en ufak bir öfke belirtisi göstermeyeceğine ant içmişti. "Delireceğim."

Edmund yalnızca güldü. "Öyleyse delir, kum zambağı. Duymadın mı, krallıktaki son moda bu."

İkisi bahçede, büyük bir örtünün üzerinde uzanıyorlardı. Piknik yapmayı öneren Celina'ydı, saray asilzadelerine formaliteler dışında da zaman geçirmeyi sevdiklerini (ki daha az sinirli olsaydı, Celina çelişkiye gülebilirdi) göstermek için mükemmel bir fırsattı bu. Edmund tembel, küstah—ve bir şekilde ona çok yakışan—gülümsemesiyle Celina'ya minik sandviçler yedirmiş ve geriye doğru uzanırken hiçbir uyarıda bulunmadan kızı da göğsüne çekiştirmişti.

Prenses çenesini genç adamın göğsünden hafifçe kaldırıp söyle bir kıpırdandı. "Ne demek istiyorsun?"

"Yeterince bariz değil mi?" Edmund'un sesinde şimdi öfke kırıntıları vardı. "Dışarıda insanlar ucu ucuna karınlarını doyururken ve ellerindeki malları olduğundan daha düşük fiyata satmak zorunda bırakılırken, kendisine karşı en ufak bir karşı koymada bulunan her insanı vatan haini ilan edip infaz eden, sonra da hiçbir olmamış gibi ziyafetler çekip eğlenen bir kralımız yok mu? Buna delilik denmezse ne denir?"

Celina sanki nişanlısı çok komik bir şey söylemiş gibi kahkaha attı ama konuştuğunda sesi korku doluydu. "Bu söylediklerini biri duyarsa başın baltanın ucunda demektir. Dikkatli ol."

"Her zaman öyleyimdir, küçük prenses."

"Astrum da Altınvadi'deki bu durumdan mutlu değil," dedi Celina ona aldırmadan. "Babam bizimle gelen gemilerden birini tamamen tahıl, yağ ve meyveyle doldurmuştu. Sırf halka dağıtmak için. Bir hafta önce aldığım mektubunda gemiyi düzenli aralıklarla tekrar göndereceğini söylüyordu."

Edmund ilk kez kolunu başının üzerinden çekti ve Celina'nın yüzüne baktı. Celina saray eşrafının, bu yaptıkları hayırseverlik yüzünden Astrum'un haddini aştığına benzer bir şeyler konuştuğunu biliyordu. Bir an için Edmund'un da benzer bir yorum yapacağını düşündü, omuzları gerildi.

"Bu kadar yardımsever olabileceğinizi tahmin etmezdim."

Celina yeniden rahatladı ve bu kez gerçek bir biçimde güldü, genç adamın göğsünden kalkarak yüz üstü uzandı ve dirsekleri üzerinde doğruldu. "Şaşırmamalıyım, benim hakkımda ne biliyorsun ki?"

"Hım..." dedi Edmund uyuşukça ve kızın upuzun saçlarına parmaklarını dolayarak oynamaya başladı. Celina ürperdi. "Bir bakalım. Sen Celina Lenora Woodville'sin, Astrum'un köklü ve soylu ailesi Woodvilller'den bir prenses. İsmin 'cennetin ayı' demek. Yirmi yaşındasın. Kehribar rengi, upuzun saçların ve kalp şeklinde bir yüzün var. Gözlerin safire yakın bir mavi ve zar zor fark edilebilecek kadar şehla. Çello çalabiliyorsun ve resim yapabiliyorsun, özellikle renklendirmede çok iyisin. Pek çok elbisen var, hepsini de çok seviyorsun ama en sevdiklerin beyazın farklı tonlarında olan elbiselerin. Nakış dikmede oldukça hünerlisin, özellikle de nakşınla bir şekil oluşturmada. Kağıt oynarken elinde güzel bir deste olduğunda sol ayağının topuğunu hafifçe yere vuruyorsun, biri seninle hoşlanmadığın bir şekilde konuşursa gözlerin her zamankinden daha fazla büyük görünüyor, öfkeli veya gergin olduğunda elini boynunda gezdiriyorsun. Şimdilik yeterli mi?"

GündönümüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin