5. Bölüm

23.2K 712 59
                                    

Tuhaflık, bir kum zambağı ve yersiz bir öpücük ile başladı.

O sabah Kral Caladrian sabah kahvaltısının saray eşrafıyla yapılmasını emretmişti. Daemon kız kardeşinin yanına otururken dişlerini sıkıyordu çünkü sabaha kadar süren konsey toplantısı onun açısından maskaralığın önde gideniydi. Buzda dans ediyorsun, demişti Celina ona toplantıya gitmeden önce. Kızın mavi gözleri sıkıntılıydı. Ve biz ılık bir iklimden geliyoruz. Dikkatli ol. Daemon onun sözünü dinlemiş ve toplantıda krala veya kralın kararlarına ciddi derecede olumsuzluk bildiren yorumlar yapmamıştı.

Kral, kendi konsey toplantısına katılma gereği bile duymadığından, Daemon konsey üyesi lordların en azından bir parça daha rahat olabileceklerini ummuştu. Haklıydı da. Hazine başı olan Lord Robert Crawley, saraya yapılan mutfak harcamalarından kar edilebilmesi için, saray eşrafına hazırlanan yemeklerden arta kalanların halka dağıtılmasını önermişti. Yapılan yemeklerin her daim ihtiyacın iki katı pişirildiğini ve bunun sonucunda da fazlalığın bozulup çöpe gittiğini sarayda bilmeyen yoktu. Daemon dikkatle masadaki iki önemli adama bakmıştı: Lord di Sforza ve Prens William. Prensin yüzü sıkıntılıydı, sanki bu fikri onaylamak istiyormuş ama bir çekincesi varmış gibiydi. Zaten onun ağzını açmasına fırsat vermeden, bir fok balığının ciyaklamasına benzer bir sesle Lord di Sforza konuşmuştu.

"Tanrı korusun, asla olmaz! Nasıl soylu kralımızın aşağı tabaka halkla aynı yemeği yemesini düşünebilirsiniz lordum? Bu Majestelerinin kulağına gitmese iyi olur."

Daemon elinden gelen en sakin ve saygılı ses tonunu kullanmıştı. "Biz bu uygulamayı Astrum'da yapıyoruz, saygıdeğer enişte."

"Orası Astrum, burası Altınvadi," demişti Joseph enişte müthiş bir kabalıkla. "Gözünü aç ve nerede olduğuna bak."

Toplantının geri kalanı bir ton vızıltıyla geçmişti.

Daemon iç çekerek tabağına baktı. Bu sabah tabağına oldukça az şey almıştı: bir dilim siyah ekmek, iki parça kurumuş et ve bir yumurta. Oldukça sıradan ve makul bir kahvaltıydı ama dünkü toplantıdan sonra bunu bile yemek istemiyordu. Yanına bakınca Celina'nın aynı iştahsızlıktan muzdarip olduğunu ve aheste bir biçimde soğuk limonlu şerbetini yudumladığını gördü.

"Ne var?" dedi ağabeyinin dik dik bakmasına karşılık. "Bir prenses her daim ince olmalıdır. Midem mi sarksın?"

Daemon tam alaylı bir karşılık vermek için ağzını açıyordu ki aniden siyah bir baş hızla eğilerek Celina'yı yanağından öptü. Prens öfkeyle yerinden kalkmak üzereyken büyük bir şaşkınlıkla bunu yapanın kız kardeşinin nişanlısı Lord Edmund olduğunu fark etti. Tanrı aşkına, bu da ne şimdi?

"Prens Daemon." dedi genç adam ona kibar bir baş selamı vererek. Hemen ardından parlak, mavi gözlerini kocaman açmış, ona bakan Celina'ya döndü. "Ay ışığının ve kalbimin prensesi, bu senin için."

Arkasında tuttuğu elinde bir çiçek vardı. Daemon asla bahçecilikten anlayan bir tip olmamıştı ama lordun elindekinin kum zambağı olduğunu bir bakışta anladı çünkü bu Astrum'un meşhur çiçeğiydi. Kız kardeşi zambağı nişanlısının elinden alarak ona gülümsedi.

"Edmund, Altınvadi'de kum zambağı bulmayı nasıl başardın?" diye sordu prenses samimi bir şaşkınlıkla. Doğrusunu söylemek gerekirse bunu Daemon da merak ediyordu.

"Sabahın ilk ışıklarıyla şehre indim." dedi Edmud sırıtarak. "Esasında amacım esnafla konuşup hal hatır sormaktı..." Bunu söylerken yüzünden bir karartı geçti. "...ama bir çiçekçinin önünden geçerken bunu gördüm ve aklıma sen geldin. İmkanım olsa tonlarca alırdım ama yalnızca bir tane vardı. Biliyorsun, Astrum'dan buraya kadar gelmesi..."

GündönümüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin