Bölüm 8 : kaçış

4K 174 15
                                    

İlk önce şu baş belası Kevin'dan kurtulmalıydım. Çünkü peşimden geliyordu. Aramızda taş çatlasa 5 metre vardı. Kevin gerçekten hızlıydı. Çantanın ağırlık yaptığını fark edip yere fırlattım. Şimdi aramıza daha çok mesafe koyabilirdim. Ani bir hareketle sola döndüm ve Kevin'a zaman kaybı yarattım. Şuan kaçmama en büyük tehtid Kein'dı. Diğer muhafızlar kolay lokmaydı ve kapsüllerle ormana dalmaları imkansızdı. Ağaçlardan birinin dalına zıpladım. oradan bir diğerine... bir diğerine...Fakat bu tehlikeli bir hareketti. Eğer hava veya toprak bükücüyse Kevin. İşte o zaman yanmıştım. Hava olmadığını umuyordum çünkü şimdiye kadar beni onunla etkisiz hale getirebilirdi. 

Hava benim karşı koymakta en zorlandığım elementti.Bir kere havayı göremiyordum. Ben soyut şeylere karşı mücadele etmekte çok zorlanıyordum. 

Korktuğum başıma gelmişti. Kevin hava elementiyle beni kendine doğru çekti. Parmaklarımı toprağa geçirdim ve ayaklarımın toprakta kaymasını engellemeye çalıştım. Fakat akım çok güçlüydü. Yanına gidice beni tam karşısında durdurunca sinirden ona sağlam bir yumruk çaktım. Aslında yumruğumdan kaçabilir ve kendini savunabilirdi ama nedense yapmıyordu. 

Kevin benden uzundu. Başım onun geniş omuzlarına denk geliyordu. Kısa olmaktan hep nefret etmişimdir. Evet Periler yapıca daha uzundur fakat ben normal bir İnsan boyutundaydım. Bu da periler arasında cüce muamelesi görmemi sağlıyordu. Bundan hiç haz etmiyordum. 

Başımı arkaya atıp ona baktım. Kevin gözlerime bakınca bir adım geriledi ve öylece kalakaldı. Nedenini bilmiyordum.

Kevin- Gözlerin...

Alex- ne varmış gözlerimde?

Kevin- şey..

Alex- söylesene be !

Kevin- değişmiş galiba.

O anda panikledim. Ucube olmak çok berbat birşeydi doğrusu. 

Alex- evet kehribar rengi gözlerim biliyorum çok tuhaf....!

Kevin- hayır değil. Kehribar değil...

O anda şu kas kafalıya bir tane daha patlatmak istediysemde kendimi tutmayı başardım. Göğsündeki avcı rozetinin parlaklığında gözlerime dikkatle bakıp çığlığı bastım.

Gözlerim alev gibiydi. Sarılar,turuncular ve araya serpiştirilmiş kırmızılar... Neler oluyordu ya hu !!

Alex- bu ne be !

Kevin- sanırım bunlara alışmalısın...

Alex- ben uyanıyor muyum ?? 

Sesim çok güçsüz çıkmıştı ve son kelimede sesim çatlamıştı. O an kendime döner tekme atmak istedim. Ben birçok şey olabilirdim ama zayıf değildim.

Kevin Beklenmedik bir hareketle elini yanağıma koydu ve baş parmağıyla okşadı. İrkilmiştim. Ne yapıyordu bu adam böyle. Beni yakalaması gerekmiyor muydu. Elini kızla çekti. Ve sıcacık yeşil bakışlarıyla tuhaf gözlerime baktı. Nasıl oluyorda benden korkmuyordu herkes gibi anlayamıyordum.

Kevin- Sana yardım edeceğim. 

Alex- kafan güzelmiş galiba senin. Kimse bana yardım etmek istemez.

Kevin- ben istiyorum.

Alex- neden ? sende yakalanırsan öldürürler seni. Gerçekten ne içtin sen ? Çünkü bende istiyorum o içtiğinden ...

Nedense paniklemiştim. Gözlerimi yerden ayıramıyordum. Çıplak ayaklarım toprağın neminden üşümüştü. 

Kevin hiçbirşey söylemedi sadece çenemi parmağıyla tutup beni ona bakmaya zorladı. Utanıyordum. Tam bir ucubeydim. 

Ateş PerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin