Sabah uyandığımda omzumdaki yaralar hala açıktı ve kanamıştı. Yatağımda kan görünce bir an donakaldım. Banyoya gidip omuzlarımı inceledim.
Yara iltahaplanmış ve sulanmıştı. Gerçekten berbat görünüyordu. Ve ben bunu gidip revire gösteremezdim. Ne diyecektim. Amphitrite adındaki tanrıça beni suda boğmak için tırnaklarını omzuma geçirdi hadi kolay gelsin. Sen biliyorsun işini mi diyecektim hemşireye.... Leo'yada söylemek onu telaşlandırmak istemiyordum. En iyisi geçmesini beklemekti.
İnleye inleye soğuk bir bezle yarayı temizlemeyi denedim. Ve bunu nasıl saklayacağımı düşünüyordum. Tamam tshirtüm yarayı kapatmasına kapatırdı ama ya tekrar kanar ve iltahaplanırsa. O zaman tshirtüme geçen kan lekesini kimse görmeyecekti sanki... Üstelik bunu Leo'dan saklamak daha zor olacaktı. Ve öğrendiğinde ona hemen söylemediğm için çılgına dönecekti. Leo'yu tanıyordum.
Uzun kollu bir body ve üzerime de ne olur ne olmaz diye kalın bir hırka almıştım. Tekrar banyoya gittim ve saçımı at kuyruğu yaptım. Tanrım başım felaket ağrıyordu !
Banyodan çıkmak için arkamı döndüğümde Bir an Brayde'i gördüm sandım ve ayağımın altından yerin çekildiğini hissettim. Lavabodan tutunarak sertçe diz üstü yere düştüm. Közlerim kararmıştı. Brayde'i gördüğümü sandığım yere bakıyordum fakat hiçbirşey göremiyordum. Gözlerim kararıyordu. Elimi şakağıma koydum ve parmaklarımla burun kemerimi sıktım. Gözlerimi kırpıştırmaya başladım. Bir sür sonra görüşüm düzeldiğinde titreyen bacaklarımla zor zar yerden kalktım. Bu avlanmadığımdan kaynaklanıyordu. Ve bugün yatakhaneye dönemiz gerekmeyecekti. Hafta sonu olur olmaz Leo'yla mecburen ava çıkacaktım. O zamana kadar dayansam yetecekti...
Kapım çalındı ve hızla kanlı çarşafımın üzerine yorganı örttüm. İki bayan görevli kapıyı açtı ve benimle göz göze geldi.Neler oluyordu ?
Görevlilerin arkasından Turuncu parlak saçları görünce istemeden gözlerim doldu. Aklıma Brayde gelmişti. Fakat sadece kızıl saçlı olan biz değildik ya ... Belkide başka birisiydi. Ben bunları düşünürken Brayde kapıdan içeri girdi. Mavi ışıldayan gözleriyle bana bakıyordu. Bende ona bakıyordum. Görevlilerden birisi bakışmamızın içine ederek konuştu.
Görevli- bu senin yeni oda arkadaşın.Brayde Wagner...
Ve ardından cevap vermemizi beklemeden kapıyı kapattılar. Brayde çekingen ve özlem dolu gözlerl bana bakıyordu. Bir adım attım ona doğru. Ve tekrar gözlerim karardı. Yere sert bir şekilde düştüğümü hissettim. Sonrası karanlıktı.
...
Gözlerimi açtığımda beyaz bir tavana bakıyordum. Ve hep iğrendiğim ilaç kokusu burnumu mahvediyordu. Kevin'la Leo'nun kavga ettiği gün beni resmen sorguya çeken rehberlik öğretmeni Adeline başımda dikiliyordu. Tanrım kadın zencilerin en güzeliydi galiba... Kirpikleri yanaklarına yelpaze gibi iniyordu. Kalın dudaklarında şeftali tonunda bir parlatıcı vardı. Ve yine kendini beğenmiş havaarında manikürlü tırnaklarıyla oynuyordu. Böylece benimde içimden o tırnakları tek tek sökmek geliyordu. Bu kadından hiç hoşlanmıyordum. Yükse bir enerji yayıyordu. Ve bunu o an fark edebilmiştim. Fakat bir peri değildi. Perilerden daha farklı bir enerjisi vardı.
Adeline- Alexandria ? yine revirdesin ve yine seninle vaktimi harcıyorum.
Ağrıyan başıma aldırmadım ve :
Alex- Zorunda değilsiniz.
Adeline- evet değilim.
...
Yattığım sedye gibi bir şeyden doğruldum ve heryerin beyaz olmasının verdiği göz rahatsızlığıyla huzursuzca kıprdandım. Beyaz rengi sevmiyordum.Beyaz bana hiçliği andırıyordu. Farklılığı andırıyordu. Her regi içinde barındırmasına rağmen hiçbir renge benzemiyordu beyaz... Bana beni hatırlatıyordu. Farklılığımı yüzüme vuruyordu adeta... Yada ben fazla paranoyak olabilirdim tabi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş Perisi
FantasyBir peri ne kadar normal olabilir ? Peki ya perilerin arasında onu diğer perilerden de ayıran özellikler taşıyan Alex , kendini nasıl normal hissedebilir ? Normal kelimesinin söz konusu bile olmadığı bir dünya sizi bekliyor.Alex ilk ve tek Ateş peri...