Kısa bir direnmeden sonra kendimizi ellerimiz canlı kelepçelerle - hani bir muhafızın bana taktıklarından - asil siyah atlarının arkasında bağlı bir şekilde yürürken bulduk.
Arada bir gözlerim kararıyordu. Beslenme kısmını tamamen unutuyorduk. Gerçi buraya inmeden önce enerjimizi depolasak da galiba ben bu enerjiyi çabuk sindiriyordum.
Yeraltına indiğimizden beri ellerimle başkalarının - özellikle Leo'nun - enerjisini emme saçmalığım ortadan kalkmıştı. Ve şu aptal furilerden kurtulabilirsem o zaman bu durum da ortadan kalkacaktı. Çünkü içimdeki furileri de doyurmak için fazla enerjiye ihtiyaç duymak bir nevi kendini hamile gibi hissetmeni sağlıyordu. Fakat şurada bir anlaşalım. Onlara değer veriyor değildim. Tamam pekala bu hamile örneği biraz saçma olmuş olabilir.Evet her zamanki gibi gerginken çenem açılmıştı. İçsel gevezeliğim ayağımın sert bir şeye takılıp yüz üstü yere çakılmamla son buldu. Beni sürükleyen at iki adım daha attıktan sonra nihayet durmayı akıl edebilmişti. Yoksa beni sürükleyecekti. Bende suratımla bu siyah toprakların tozunu attıracaktım. Hadi ama !
Hemen önümde Leo arkamda Kevın vardı. Büyük yem demekki bendim. Her zamanki gibi... Beni ortaya alarak işlerini sağlama alıyorlardı. Tanrı aşkına bileklerimde ne olduğunu bilmediğim tuhaf kaygan solucan gibi ama bir o kadar da kuvvetli canlı kelepçelerle bir ata bağlıyken nasıl kaçabilirdim ki...
Adam atından inmeden bana bakıyordu. O kibirle bakan gözlerini orada çıkartmak istiyordum.Ona kendi '' özel süper Alex bakışlarımdan'' attıktan sonra muhafız anlamış olacak ki önüne döndü diye düşünmüştüm. O önüne dönünce bağlı ellerimden yardım alarak yerden kalkmaya çalışıyordum. Dizlerimin üzerine doğrulmuşken muhafız bilerek yaar gibi atı sürünce sırt üstü düştüm ve atın beni sürüklemesine sinirli bağırışlarımla karşılık verdim.
Leo ve Kevın aynı anda bağırarak :
- Kesin şunu !!!
Demeleriyle beni hayrete düşürerek u iğrenç muamaleye bir son verdiler. Tanrım !! Ellerim bağlı olmayacaktı. Eşit şartlarda olduğumuzda hepsinin canına okuyabilirdim şu anda. Benim gücüm ancak ben öfkelendiğimde alevleniyordu. Öbür türlü bu orduyla başa çıkmamın imkanı yoktu.Yinede bir şeyler yapabilirdim.Düşün Alex..Düşün...
Muhafız atından tek hamlede indi ve ağır adımlarla yanıma geldi. Tam bir piç gülüşüyle önümde eğildi ve benimle aynı hizaya geldi. Tekrar - bu sefer daha da büyük - bir sırıtışla bana bakarak yüzümü inceledi.
Bu hiç hoşuma gitmemişti gözlerimi ondan başka tarafa çevirdim. Fakat bu hareketim onu daha da eğlendirmişe benziyordu.Bu muhafızın yüzü diğer muhafızlar gibi iğrençti.
Soğuk buz mavisi bakışlarını üzerimde gezdirdikten sonra Parmağıyla çenemi tutup ona bakmamı sağladı.Zorla da olsa onun o hiç hoşlanmadığım mavi gözlerine bakmamı sağladıktan sonra
Muhafız- yazık ! oldukça güzelsin. Fakat Hades seni tartarus'un dibine postalayacak.
Hiç duraksamadan cevabı yapıştırdım.
Alex- bence sen dikkat et de senin o koca kıçını postalamayayım.
Muhafız o kibirli gülümsemelerinden birkez daha takınarak histerik bir kahkaha attıktan sonra tüm atlı küçük ordu bizi pür dikkat dinlediğini biliyordum. Ve bu kanımı donduruyordu. Bir küçük ordu dolusu ölü bizi seyrediyordu.Üstelik işin ironik tarafı karşımda da bir ölü vardı.Tanrım !
Muhafızın gülüşü birden donuklaştı ve başını yana çevirdi.Leo'yla göz göze gelip bana konuştu:
Muhafız- şu sarışın çocuk sana fena halde aşık değil mi ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş Perisi
FantasyBir peri ne kadar normal olabilir ? Peki ya perilerin arasında onu diğer perilerden de ayıran özellikler taşıyan Alex , kendini nasıl normal hissedebilir ? Normal kelimesinin söz konusu bile olmadığı bir dünya sizi bekliyor.Alex ilk ve tek Ateş peri...