ARKADAŞLAR ARADA YAZMAYA ÇALIŞACAĞIM. BU YÜZDEN NE ZAMAN YAZACAĞIM PEK BELLİ OLMUYOR. ASLINDA SEZON FİNALİNDE OLDUĞUNDAN DAHA YAZMAM İÇİN ERKEN AMA BULDUĞUM HER FIRSATI DEĞERLENDİRMEYE ÇALIŞIYORUM HALİYLE...
BU BÖLÜMÜ
Adele - Set Fire to the Rain Lyrics
ŞARKISI EŞLİĞİNDE OKUMANIZI TAVSİYE EDERİM.
Alex- yardım ...edin ..... o .... ölüyor....
Diyebilmiştim sadece ardından kısa bir rahatlama isteğiyle kandimi bıraktım. Üzerimde furi ve kevın'ın kanı ve ayrıca bunlara karışmış kendi kanım vardı. Ah lanet olsun o kadar yorgun hissediyordum ki belkide yorgunluktan ölüyor bile olabilirdim. Üstelik soğuk rüzgar tenimi yalıyor ve ürpermeme sebep oluyordu. Tshitümü Kevin'ın yarasına bastırmak ve kan akışını durdurmaya çalışmak için çıkartmıştım. Gözlerimi araladığımda birisinin beni taşıdığını fark ettim. Hafif bir şekilde sallanmak midemi bulandırmaya yetmişti. Tanrım iyice hassaslaşmıştım !
Gözlerimi kapatıyor ve tekrar aralıyor neler olduğunu görmeye çalışıyordum. Sanırım beni taşıyan Apollo'ydu. Tabiki o devasa halinde değildi. Ve bizde artık Olimpos'ta değildik sanırım. Neden bizi Olimpos'ta tedavi edemiyorlardı ki ! Hadi kendimi geçtim, Kevın az daha kollarımda - Olimpos kapısına kadar Kevın benden destek alarak daha doğrusu onu sürüklememe izin vererek gelmiştik - ölecekti.
Gözlerimi artık açamıyordum fakat bilincim tamamen kapanmadan önce bir şeyler duyabildim.
Birisi oldukça endişeli bir sesle
- O furi kanı mı ! Kendi kanına bulaşmamıştır umarım. ...
....
LEO'NUN AĞZINDAN...
Apollo bize haber yolladığında bir türlü uyumayı başaramadığım gecenin ortasındaydık. Herkes sessizdi. Kimileri uyumayı başarmış kimileri ise yatsa da uyumuyordu... Bense balkona çıkmış yıldızları seyrediyordum. Elimde Alex'in mor renkli tokası vardı ve durmadan tokayla oynuyordum. Sanki toka, Alex'le aramızdaki tek bağmış gibi hisse kapılıp duruyordum....Huzursuzca kıpırdandım ve dikkatle dinledim. İçeriden ses geliyordu. Ardından omurgamda bir elektriklenme olduğundan eve bir tanrı yada tanrıçanın geldiğini anlayarak - ki bu Apollo olmalıydı. - hızla herkesin olduğu odaya - büyük solana - gittim. İçeri girdiğimde herkes bana dehşete düşmüş bir ifadeyle bakıyordu. Bu sessizlik kanımı dondurmaya yetmişti. Bir şey olmuştu ve anladığım kadarıyla bu pek de iç açıcı bir olay değildi. Boğazımdaki yumruyu görmezden gelerek yutkundum ve konuştum.
Leo- ne... ne oldu...?
Kimse cevap vermeyince karşımda dikilen Apollo'ya baktım ve oldukça yüksek bir sesle Apollo'ya sorumu tekrarladım.
Leo- Ne oldu dedim !!!!
En yakınımda oturan Gwen sesimin fazla yükselmesinden dolayı fafifçe yerinden sıçramıştı fakat gözüm hiçbir şeyi görmüyordu.
Apollo başını yere eğdiğinde gözlerim kararmaya ve gözyaşlarım birikmeye başlamıştı.
Sessizliği bozan Allison'ın hıçkırıklarla salondan dışarı çıkmasıydı.
...
Apollo bizi özel perilerden olşan donanımlı bir hastaneye kadar eşlik etti. Alex'in odasının kapısının önündedurdum ve tam kapıyı açacaktım ki Apollo gergin bir tavırla bileğimden yakaladı ve beni kısaca uyardı.
Apollo- durumu gerçekten kötü... hazırlıklı olmalısın... güçlü kal ki grup güçlü kalabilsin...
Apollo bunu diğerleri duymadan söyleybilmişti.Bende acelece başımı sallayıp kapıyı ardınna kadar gıcırtı eşliğinde açtım.
Alex beklediğim gibi durmuyordu. Camsız bir odada beyaz duvarların orta yerinde bir sandalyede oturmuştu. Ve gözleri sıkıca kapalıydı. Elleri kucağına düşmüş dik bir şekilde oturuyordu.
Gözlerimden yaşlar süzülürken hızla ona doğru koştum fakat birşey bana engel oldu. Apollo... Apollo arkadan kolunu boğazımı saracak şekilde getirip benim kıpırdamamamı sağladı. Ona gözlerimdeki yaşlarla öfkeli bakışlar ataraf elinden kurtulmaya çalıştım. Ve Apollo kanımı donduran ve öylece bakıp kalmamı sağlayan cümleyi fısıldadı kulağıma...
Apollo- ona ulaşamazsın.
Apollo'dan hışımla uzaklaştım ve sorgulayan bir ifadeyleyüzünü süzdüm. Yüz ifadesinden de anlaşıldığı üzere dediklerinde gerçekten ciddiydi.
Gözyaşlarım bile bu cümleyi duyar duymaz elmacık kemiklerimde donup kalmıştı. Kazağımın koluyla yüzümü sildim. Ve boğazımdaki yumrunun gitmesi için defalarca yutgunsamda bir fayda etmedi. Yavaş adımlarla Alex'in olduğu yere ilerledim ve elimi ileriye doğru uzattım.
Bir şey elimin Alex'e daha fazla yaklaşmasına izin vermiyordu. Sanki Alex'in etrafında görünmez bir kalkan vardı. Elimi iyice bastırdım ve kalkanı aşmaya çalıştım fakat bu sefer elimi uyuturacak şiddette bir akım tüm koluma yayılınca inlemeyle elimi çekip birkaç adım geriledim.
Bu berbat bir şeydi. Alex gözlerimin önünde duruyordu, hatta gayet iyi bir şekilde duruyordu. Vücudunda sadece birkaç iyileşmeye çabalayan kesik vardı. Ve daha yeni fark ettiğim bir parlaklık vardı teninde. Bu da neydi böyle...!
Bakışlarımı Apollo'ya korkarak bir şekilde yöneltmemle Apollo'nun ne düşündüğümü anlaması bir oldu. Zaten akıl okuyabiliyordu.
Apollo yanıma geldi ve omzuma elini bir ağabey tavrıyla koyup bana güven vermeye çalışsada hiçbir şey umrumda değildi ....
Apollo- Furi kanı... Alex'in kanına karışmış... Bu peri dünyasında ilk kez olan bir şey... Ne apacağımızı bilmiyoruz.
Leo- o yüzden mi bö-böyle.... parlak...?
Apollo başını salladı ve elini omzumdan indirdikten sonra diğerlerini içeri davet etti. Tabi bunu yapmadan önce onlara durum hakkında kısa bir bilgi verdi. Böylece başta Allison olmak üzere kimse benim gibi Alex'e koşmaya kalkışmayacaktı.
....
Bir süre sonra Kevın'ın yanına giden gruptan ben ve Allison dışında herkes odadan ayrılmıştı. Kevın Alex'i kurtarmak için kendni feda etmişti, bunu Apollo bize Alex'in sayıkladıkları şeylerden söyleyebilmişti.
Allison'la birlikte Alex'in yeni görünümünü süzmeye ve iç geçirmeye devam ettik. Ne zaman uyanacaktı Alex...?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş Perisi
FantasiBir peri ne kadar normal olabilir ? Peki ya perilerin arasında onu diğer perilerden de ayıran özellikler taşıyan Alex , kendini nasıl normal hissedebilir ? Normal kelimesinin söz konusu bile olmadığı bir dünya sizi bekliyor.Alex ilk ve tek Ateş peri...