BÖLÜM24"HAİN"

44 4 0
                                    

Üstümü giyip aşağı indiğimde Arınla Aden de kapıdan çıkıyorlardı. Biraz hızlanıp yanlarına
gittim:

"Nereye böyle?"

"Arını doktora götürüyorum. Bu konunun ilgini çektiğini pek düşünmüyorum"

"Aynen hadi kolay gelsin" diyip yanlarından hızlıca geçtim. Gerçektende ilgilenmiyordum. Bir rahatsızlık yani rahatsızlıkta değil delilik. Bu beni çok güldürüyordu. Küçük sincap iyileşemezdiki
korkuları onla iken. Ben güler vaziyette arabaya bindiğimde Ulu da hemen ön koltuğa bindi. Ardından:

"Neye gülüyorsun bakalım?" Dedi.

"He yok önemli birşey değil. Sen nereye böyle benim arabamla?"

"Hiiç bugün 2. Kardeşle günümü geçireyim dedim kendime." Ulu oldukça yakışıklı bir çocuktu o yüzden böyle demesi hoşuma gitmedi değil. Ama onun tam bir pislik olduğunu biliyorum bu sebeple ilgi alanıma girmiyor. Sadece Barlas'a yönelik bilgi almamı sağlayabilir.

"Ee hadi çalıştır" dedi.

"Tamam" diyip arabayı çalıştırdığımda Barlas'ın Adenin yanına gittiğini gördüm.
Tam yol üstünde konuşuyorlardı. Arabayı üzerlerine sürüp kornaya bastım. Adenin kızgın bakışlarını görebiliyordum ama umrumda değil bu sefer onun istediği olmayacak. Ulu:

"Yuh ne yapıyorsun kızım!"

"Alışkınsın diye biliyorum. Motoru çılgın gibi sürdüğünü duymuştum"

"Evet öyle ama insanların üzerine sürmüyorum yola sürüyorum" dedi. Birşey demedim. Oldukça savsak bir cümleydi. Siteden çıkmıştık. Otobana girdiğimizde:

"İlk sağdan dön, düz git"

"Saçmaladın" dedim. Ne yapıyor bu? Bana ayak işini yaptırıyor resmen.

"İşim var kızım"

"Bak bana bir daha kızım dersen çok kötü olur!"

"Tamam sakin" diyip elini yüzüme doğru getirdi.

"Yavaş canım" diyip arabayı sağa çektim ve "Hadi in" dedim.

"Senle uğraşırdım ama işim var canım" diyip arabadan indi. Sonra kapıyı açıp:

"Öpüyorum seni" dedim. Kapıya doğru uzanarak kapıyı kapattım. Arabayı tekrar çalıştırarak hızlıca oradan ayrıldım. Daha çok işim var! Okulun yoluna girip Tayfunu aradım.

"Alo"

"Sizin fakültenin orada buluşalım. Ablamla ilgili"

"Ablanla ilgili. Buna inanayım mı?"

"Neden inanmayasın?" Diyip telefonu kapattım. Bu çocukla nasıl yapacağım bilmiyorum. Aptal aşıktı. Vıcık vıcık midemi bulandırıyordu. Arabayı otoparka bıraktım. Edebiyat fakültesindeydiler bunlar galiba. Oraya gittiğimde Tayfun beni bekliyordu. Uzaktan yakışıklı biriydi aslında ama yakından aptalın tekiydi.

"Evet. Seni dinliyorum Benan" dedi.

"Seviyor musun?" Diye sordum suratına bakarak.

"Ne saçmalıyorsun gene sen?"

Derin nefes alarak: "Bu aralar biriyle takılıyor. Bunu biliyor musun Tayfun? Hemde bu kişi pek tekin biri değil. Ablamla dalga geçiyor ama bizimki bunun farkında değil. Bu yüzden ona yardım etmen gerekiyor. Gözünü açman gerek" dedim. Bu onu oldukça gaza getirmiş gibi duruyordu.

"Kimmiş?"

"Komşumuz ama daha fazlasını öğrenmek sana düşüyor. Ablam beş gibi evde olur. O saatlerde gelip sen sorarsın. Hem bu vesile de olur size he. Pardon senin minnoş aşkına" diyip yanından ayrıldım. Salak öylece kalmıştı. Eminim daha erken gelip ablamı çılgına çevirecekti. O onu sadece arkadaş olarak görüyordu ama Tayfun takıntılının teki olduğu için bir türlü bırakmıyordu Adeni. Ona bu lazım zaten. Hakettiği şey buydu. Babamın gitmesi onun suçuydu! Telefonumu çantamdan çıkartarak İdrisAli'yi aradım. "Uyy uşağum napaysun" dedim. İdris benim en iyi bilgi kaynağım o ev için. Çocuğun ağzında bir dakika birşey kalmıyordu. Barlasın tam tersi gibiydi. O hiç konuşmaz, sadece gözlem yapardı o güzel bakışlarıyla.

HÜKÜMSÜZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin