Öğlen 2 civarındaydı. Hıçkıdık meşhur koltuğuna oturmuş, başına buz koymuştu. Köydekilerden biri kafasına kiremit düşürmüş. Sakince gözlerini dinlendiriyordu. Eirik ise Dişsiz ile oynuyordu. Bende akşam yemeği için sebzeleri yıkıyordum. Birden eve Balıkayak girdi. Telaşlıydı.
"Hıçkıdık, köye bir kadın geldi. Seni tanıdığını söylüyor."
Hıçkıdık'ı tanıyor mu? Nasıl, nereden?
Ölümcül bakışlarımı Hıçkıdık'ın üzerine diktim. Ama o da bir haber görünüyordu. Bana dönüp yalvarır gibi baktı.
"Astrid neden sen ilgilenmiyorsun? Hem ben de biraz daha dinlenmiş olurum?"
Kafamı tamam anlamında salladım. Balıkayakla birlikte ejderhalarımıza binip sahile uçtuk. Siyah saçlı güzel bir kadındı. Hıçkıdık'ın bu kadınla ne ilgisi olabilirdi ki?
Bir süre gözlerini üzerime dikti.
"Yoksa.. Astrid? Sen misin?"
"Evet. Ama.. Sen kimsin?"
"Hadi ama tanımadınız mı? Benim Heather."
Gözlerim yerinden fırlayacak gibi gibi acıldı. Benimle birlikte aynı tepkiyi Südüklü, Balıkayak ve ikizlerde verdi.
"Senin burda ne işin var?"
Gözleri birini arıyordu, umarım tahmin ettiğim şey değildir.
"Hıçkıdık nerede? Beni karşılamayacak mı?"
Gözlerimi kıstım ve sorusunu cevapladım.
"Evde dinleniyor, reis olmak onu çok yoruyor artık."
"Ah! Reis mi oldu? Zebella ona verdi mi?"
"Aslına bakarsan Zebella öldü." diye cevapladı Tersceviz.
Şaşırdığını belli eden bir kaç hareket yaptı.
"Peki geliş sebebin neydi?"
"Sadece nasıl olduğunuzu merak ettim."
Hadi ordan! Seni pis yalancı! Hıçkıdık için burda olduğu bari belliydi. Bakalım gelişen bir kaç olayı daha duyunca tepkin ne olacak.
"Anneeee! Anne, Dişsiz beni yine yaladı!"
Ah benim akıllı oğlum. Tam vaktinde geldin!
Suratımdaki sırıtışla ona döndüm. Gözlerini kısmış, bir şeyleri anlamaya çalışır gibiydi.
"Ne yani Südüklüyle mi evlendin?" Diyerek gülümsemeye başladı.
Ah tabii ya! Südüklü tam yanımda duruyordu. Ne salaksın kızım! Oğlum tamda babasının kopyasıydı. Ama sen kendini avutmaya devam et.
İkizler ve Balıkayak gülmeye başladı. Südüklü iğrenir gibi bakışlar atıyordu. Balıkayak cevapladı.
"Ah hayır! Ahah! Yani belli olmuyor mu? Şu çocuğa bi bak! Yeşil gözler, kahverengi saçlar.. Ahahaaa! Ah daha fazla devam edemeyeceğim!"
"Hayır Heather. Hıçkıdık evli olduğum kişi." Dedim sırıtarak. Onunda yüzü düştü. Yüzsüz!
"Yani siz evlendiniz mi?! Vay canına ne kadar oldu?"
Eğer biraz daha konuşursan, dişlerini boğazına dökeceğim.
"Evet canım, 3 yıl oldu."
"Uzun zamandır evlisiniz.."
Evet! Hemde dünyaya çocuk getirecek kadar uzun zamandır suratını yerlerde sürtmek istediğim kız.
"Evet Heather, bu küçük oğlumuz Eirik" dedim zorla gülümseyerek.
O sırada Dişsiz'in bağırışını duydum. Tam zamanında Hıçgıdık!
Yere indiğinde hala sersem gibiydi. Ve buzda hala kafasındaydı. Arkadı dönüktü ve bacağını Dişsizden kurtarmaya çalıyordu. Heather'ın meraklı bakışlarını gördüğümde, Fırtınuç'un dikenlerini gözlerine sokmak istedim. Bütün ihtişamıyla bana döndü. Ama sarhoş gibiydi.
"Ahh! Astrid, başım çok dönüyor."
Kıkırdadım ve buzu alıp kafasını çarptığı yeri ovmaya başladım. Her bastırışımda inliyordu. Elimi indirip, avuç içime minik bir buse bıraktı ve buzu eski yerine koydu. Gözleriyle arıyordu.
"Eee? Davetsiz misafirimiz nerde?"
Bir süre sonra gözleri Heatherda takıldı.
"Odin aşkına Hıçkıdık! Bu sen misin? Çok, çok değişmişsin!" Dedi ve koşarak Hıçgıdık'a sarıldı.
İşte o an! Onu saçlarından Fırtınuç' a bağlamak ve kayalik bir yerde koşturmak istedim. Böyle Fırtınuç koştukca kemikleri teker teker kırılsa..!
Neyse ki sevgili kocaciğım üstüne düşeni yaptı ve onu 'nazikçe' ittirdi. Neden nazikçe?!
"Üzgünüm tanımadığım bayan. Ama ben evliyim." Dedi bana gülümseyerek baktı.
"Beni hatırlamadın mi? Ben Heather!"
Adı batasıca! Neden onu Fısıldayan ölümün ağzına bırakmıyoruz ki?
Heather gerçekten sen misin?" Dedi.
Ama ne şaşırmış, ne meraklanmış, nede sevinmişti. Onun yüzünden ejderha kitabı Alvin'in eline geçmişti, Ejderhami çalmıştı ve kitabı almaya çalışırken koluna gelen ateşli top yüzünden Hıçkıdık'ın kolunda yanık izi vardi.
İşte benim kocam! Seviyorum seni bebeğim!
"Ne kadar değişmişsin?"
Sense hala aynı sülük! Utanmasa Hıçkıdık'ın ağzına düşecekti.
"Teşekkür ederim. Geliş sebebin neydi?"
"Ne yani sevinmedin mi?"
Niye sevinsin ki?! Niye sevinsin! Senin neyine sevinsin! Ah! Şuan fena öfkeliyim.
"Aslına bakarsan davetsiz misafirleri pek sevmeyiz."
"Ben davetsiz misafir miyim?"
"Bak son geldiğinde ne olduğunu herkes biliyor."
"Bak o zaman bunu yapmak zorundaydım. Lütfen biraz kalmak istiyorum sadece."
Hıçkıdık sıkıntıyla derin bir iç çekti.
"Peki. Ama sorun istemiyorum. Hadi Astrid eve dönelim, baş dönmesine bir çare bulalım."
"Ben kimde kalıcam?"
Hıçkıdık bizimkilere döndü. Ama çoktan ayaklanmış gidiyorlardı. Bunun anlamı kimse evinde istemiyordu. Yine bir iç çekti.
"Bizde kalabilirsin."
Hıçgıdık Dişsiz'e biner binmez, arkasına atladı. Sanırım sinirden gözüm atıyordu. Hemen onu şurdaki uçurumdan atabilirim!
"Eirik buraya gel oğlum. Aslına bakarsan Heather, ben ve oğlum beraber gideceğiz. Sen Astridle beraber gitsen daha iyi olur."
Eğer bunu demeseydin Hıçgıdık akşam kafanı baltamla parçalardım. Sakince arkama bindi. Ve eve doğru havalandık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ejderhanı Nasıl Eğitirsin
FanficYazılan bütün hikayeler ingilizce. Daha önce ejderhalar hakkında türkçe hikaye yazan olmadi. Bu yüzden ben ilk olucam :) Bu repligi bir yerden hatirladiniz :)