Uyandığımda gece olmuştu. Yanımda Eirik vardı. Aşağıdan sesler geliyordu. Anlaşılan misafirlerimiz vardı. Üstünü açan Eirik'i örtüp, yavaş adımlarla aşağı indim. Sıcak bir ortamdı. Salonun ortasındaki ateşte balıklar ve tavuklar vardı. Meyveler, içkiler, ve çay.
Geyirik beni fark eden kişi oldu.
"Sonunda uyandın demek."
Hıçgıdık gülümseyerek bana baktı.
"Günaydın."
"Teşekkürler."
Valka bana döndü.
"Kendini iyi hissediyor musun?"
"Evet. Daha, kesinlikle daha iyi hissediyorum."
Ters lafa atıldı.
"O kadar uykudan sonra."
Südüklü gülmeye başladı. Hıçgıdık'a döndü.
"Birileri onu uyutmamış anlaşılan." Deyip kahkahayı bastı.
Hayır utanmamıştım. Beni gerçekten utandıran tek kişi Hıçgıdık. Ama bu tepemin tasını attırmıştı.
Yavaş adımlarla, gayet sakin bir şekilde Südüklü'nün Hıçgıdık'ı gösteren elini yakalayıp tersine çevirdim. Acıyla inledi.
"Ahh! Üzgünüm Astrid, üzgünüm!"
Bıraktım ve tekrar Hıçgıdık'ın yanına gittim. Ve kucağına oturdum.
"Hala eski Astridsin. Hiç değişmedin." Dedi Geyirik.
"İnsan 7' sinde ne ise 70' sinde de odur." Dedim.
"Eirik hala uyuyor mu?"
"Evet Hıçgıdık. Sen bizimle uyudun mu?"
"Hayır. Eirik'in uyumasını bekleyip köyle ilgilendim."
Yanımızdakı masadan içkiye uzanacakken, Hıçgıdık elimi indirdi. Beni kaldırıp bardağa çay koydu.
"Kafanı henüz yeni toparlamışken içki olmaz."
Gözlerimi devirdim. Ama itirazda etmedim çünkü haklıydı. Sessiz ve akıllı kız olup çayımı içtim. İyi gelmıştı. Onlarda kendi aralarında konuşuyorlardı.
Balıkayak ve Geyirik ejderhalar hakkında, Valka ve Eret geçmiş hakkında -ki Hıçgıdık onları dikkatle dinliyordu-, Sert, Ters ve Südüklü fıkra ve espiri yapip katıla katıla gülüyordu.
Odada loş bir ortam hakimdi. Herhangi bir ışık yoktu, odadaki ateş dışında. Konuşurken yemek yiyorlardı.
"Aç mısın?"
"Evet."
Hıçgıdık yine beni kucağından indirdi ve ateş kenarındaki tavuklardan hazırlamaya başladı.
"Hayır, balık lütfen."
Tek kaşı 'ciddi misin sen?' der gibi kalktı. Bende 'evet bayım' bakışımı attım.
Şaşırarak balık hazırladı ve tabakla yanıma döndü. Bende tekrar kucağına oturdum. Bana verdiği balıkları yemeğe başladım. Imm. Lezzetliydi.
Hıçgıdık %100 şaşkınca bana bakıyordu. Çayımla beraber harika gidiyordu.
Südüklü'nün sesi duyuldu. Herkes ona baktı.
"Evet. Neredeyse Hıçgıdık beni öldürüyordu."
"Ne zaman?" diye sordum merakla.
"Hani seni eğitimde neredeyse öldürdüğüm zaman."
Ah! Evet! Gerçektende neredeyse ölüyordum.
Hıçgıdık, "Evet. Eğer bir şey olmuş olsaydı seni çoktan benzetmiştim."
"Bu ne zaman oldu?" diye sordu Valka.
"Henüz 15 yaşındayken. Eğitim çalışmadı yapıyorduk ve Südüklü hava atmak isterken her şeyi yakıp kül etti. Mancınıklardan birindeki kaya Astrid'e fırladı. Vurmadı ama dengesini kaybedip Fırtınuçtan düştü. Yere düsmesine metreler kala onu Dişsizle yakaladık. Tabii bayılmıştı. Düşerken ağaç dallarına çarpmıştı."
Sonra bir anda kahkahayı bastı.
"Ama eğer uyandığında Astrid'i tutmasaydım, Südüklüyü büyük ihtimal sakat bırakırdı."
"Ona şüphe yok." Deyip kahkalarına eşlik ettim.
Valka, "Daha böyle olaylarınız var mi?"
Hıçgıdık tekrar kahkayı bastı.
"Saymakla bitmez!"
Ters lafa atladı.
"Bir keresinde Alvin Hıçgıdık'ı esir almıştı."
"Ah, evet." Dedi çenesini kaşırken.
"Beni idama hazırlıyordu."
Valka, "İdam mı?" dedi dehşete kapılmış sesiyle.
"Evvet! Dişsiz'i bağlamışlardı. Ama kurtulmayı başarmıştık. Değil mi dostum?" Dedi Dişsiz'e.
Balıkayak, "Aslında çok şey yaşadık. Anlatmakla bitmez."
"Evet anne. Kesinlikle bitmez."
"Alvin Hançur'u neredeyse öldürüyordu. Acaba ne oldu?"
Hıçgıdık huzursuzca kıpırdandı.
"Umarım ölmüştür. Bundan rahatsızlık duymam."
Südüklü, "O gerçekten dengesiz biri."
"Evet, öyle."
Valka bize döndü.
"Peki siz ne yaptınız dün?"
Yine ilgi odağı biz olmuştuk. Hadi ama! Biz evliyiz! Sormayın saçma sorular! Hıçgıdık gayet rahattı. Bense ateş atıyorum.
"Oraya vardığımızda öğlen olmuştu. Biraz yüzdük, yemek yedik, suda eğlendik, akşam olduğunda yürüyüş yaptık ve saatlerce uçtuk. Astrid'e üzerinde çalıştığım taklaları gösterdim. Bir kaç hareket çalıştık ve yattık. Sandığınız şeyi yapmak için yeterince yorgunduk."
İşte benim kocam! Seni seyiyorum bebeğim. Onlar konuşurken yanımdaki masadan elma aldım ve yemeğe başladım. Elimi tutup kendi ağzına götürdü ve ısırdı. Hıçgıdık'a 'ne yapıyorsun?' bakışımı yolladım. Gülümseyerek cevap verdi.
Elmami tutup kendim yemeye başladım. Biz kendi aramızda saçma elma kavgasına girmişken Geyirik ayaklandı.
"Biz kalkıyoruz öyleyse. Hoş sohbetti. Bir ara yine yapalım. İyi geceler Hıçgıdık. İyi geceler Astrid."
"İyi geceler oğlum."
"Sanada anne."
Kapıyı kapattılar ve hepsi gitmişti.
"Bende yatıyorum Astrid. Çok yorgunum. Gelicek misin?"
"Daha yeni uyandım. Sanmıyorum. Belki biraz uçarım."
"Tamam öyleyse sana iyi geceler."
"Sanada."
Dışarı çıktım. Üzerimdeki şorta aldırmadım ve fırtınuç'a bindim. Yavaşça bulutlara çıktık. Ama hızla bir ejderha yanımızdan geçti.
"Fırtınuç takip et kızım!"
Bir anda hızlandı ve ejderhanın peşine düştü. Fazla hızlıydı. Bu neydi böyle? Çok hızlıydı ve görmek gerçekten zordu. Bulutlardan aşağı, ormana doğru ilerledi ve yere yuvarlandı. Yere indik ve yavaşça ona yaklaştım. Korkmuş ve kayaların olduğu yere sinmişti. Bir dakika!
ODİN'İN SAKALI ADINA!!!
Eheehehe :) çatlayın meraktan :D yorum yorum istiyorummm :* öpüldünüz
XOXO
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ejderhanı Nasıl Eğitirsin
Fiksi PenggemarYazılan bütün hikayeler ingilizce. Daha önce ejderhalar hakkında türkçe hikaye yazan olmadi. Bu yüzden ben ilk olucam :) Bu repligi bir yerden hatirladiniz :)