"Adamları iyi dövdük ama" dedikten sonra kıkırdadım.
"Bu hâlde bunu mu düşünüyorsun?" dedi kolumdaki motosikletli çocuk ve yüzümdeki gülücüğü soldurdu.
Epey bir yara almıştı ve yürümekte zorlanıyordu. Benim yüzümden bu hâlde olduğu için ona yardım etmem gerekiyordu.
Uzun bir süre yürüdükten sonra karşımızdakini görünce içim rahatladı: 2 katlı ahşap müstakil bir ev. Hemen oraya doğru yürüdük. Evin yanına gelince ışıkların yanmadığını fark ettim.
Kapının önüne geldiğimizde son umut kapıyı tokmakladım. Bir... İki... Üç... Açan yoktu.
Motosikletli çocuk kalan tüm gücüyle kapıyı ittirince kapı açıldı. Nereden biliyordu? Kapının öyle açılacağı nasıl aklına gelmişti ki?
Kafamı toplayıp evin içine girdim.Kapıyı kapattıktan sonra ışığı açmaya çalıştım. Ama açılmamıştı , elektrikler yoktu. Koltuklar çarşafla örtülmüştü.Telefonun ışığıyla çarşafları kaldırıp motosikletliyi karşıda duran koltuklardan birine oturttuktan sonra ben de yorgunluktan yanına oturdum. Kafamı koltuğa yaslayıp , gözlerimi kapattım.
Ne iğrenç bir gündü böyle? Gerçi hayatımın diğer günlerinin de harikulade olduğu söylenemezdi ama yine de bu günün bir laneti vardı. 10 yıl önceki gibi.
*
Etraftan duyulan kuş sesleriyle göz kapaklarını araladım. Yatağımda değildim. Dün olanları kafamda analiz ettikten sonra doğruldum. Bacaklarım acıyordu. Motosikletli çocuk dizime yatmıştı ve muhtemelen bütün gece bu hâldeydik. Kendimi kötü hissetmekten alıkoyamadım. Sonuçta bugüne kadar hiçbir erkekle aynı odada kalmamıştım. Tanımadığım bir adamla aynı evde kalmak biraz garipsenecek bir durumdu. Hele ki bir de bacağıma yatmıştı.
Koltuğa yeniden yaslanarak motorsikletliyi izlemeye başladım. Dağınık saçları , hafif kirli sakalı.. Yaraları az da olsa iyileşmişti.
Nereden girmişti hayatıma? Birden bire.
Düşüncelerimden sıyrılarak motosikletli çocuğun başının altına yastık koydum ve koltuktan kalktım. Evi gezmeye başladım. Dış kapının yanında bir kapı vardı. Kapıyı açtım. Mutfaktı... Mutfak dolaplarından zemine kadar yeşil ve turuncu hâkimdi. Buzdolabının üstüne iki küçük kız resmi tutturulmuştu. Kızlar çok sevimliydi. Resimlere dikkatle bakarken , karnımdan çıkan gurultular dikkatimi bozdu. Buzdolabını açtım... Hiçbir şey yoktu. Etrafta gezindim. Dolapları açtım. Hiçbir şey yoktu... Sonra aklıma dün aldığım browniler geldi. Salona tekrar döndüm ve çantamı bularak içinden bir browni aldım. Browniden bir ısırık alarak evi dolaşmaya devam ettim.
Zemin katta başka oda yoktu. Merdivenlerden yukarı çıktım. 4 kapı vardı. 1. kapıdan içeri girdiğimde bu kapının banyoya ait olduğunu anladım. Göz ucuyla baktım. Oldukça modern gözüküyordu. Sonra hemen 2. kapıya yürüdüm. Kapıyı açtığımda gördüklerim karşısında koca bir tebessüm yayıldı yüzümde. Burası bebek odasıydı. Büyük bir beşik , karşısında iki kişilik bir yatak , ortalarında kitaplık vardı. Kitaplıkta ince ince kitaplar ve yanlarında fotoğraflar vardı. Odanın içine girdim ve fotoğrafa dikkatlice bakmaya başladım. Bu çocuk buzdolabının üzerine tutturulmuş fotoğraftaki çocuğa benziyordu. Bu çocuğun bakışları öylesine tanıdık geliyordu ki. Belki de masumluğundan. Sonra kendime gelip , odadan çıktım. 3. kapıya yürüdüm. Burası diğerlerine göre özensizdi. Tek kişilik bir yatak , bir masanın üstünde bilgisayar ve camın önünde de temizlik araç gereçleri , ütü masası gibi şeyler vardı. Kapıyı kapattıktan sonra 4. kapıya yürüdüm. Kapıyı açtığımda ağzımın açık kaldığını hissedebiliyordum. Burası yatak odasıydı. Lila-mor-pembe-krem renkleriyle dekore edilmişti. Oldukça modern gözüküyordu. Çift kişilik yatak , üzerinde mor bir yatak örtüsü , yatak uçlarında krem çekmeceler vardı. Lila tonlarında perde ve altında da pembe bir stor vardı. Yerde krem zeminin üstünde mor bir paspas vardı. Elbise dolabı kremdi. Gerçekten mükemmel bir odaydı. Gözlerim aynaya ilişti. Kendime bakmak için aynaya yürüdüm. Aynaya ulaştığımda bağırmamak için kendimi zor tuttum. Aynadaki cidden ben miydim?
Aynadaki yansımam tecavüze uğramış bir kadını andırıyordu. Dağınık saçlar , pörtlemiş gözler , akan makyaj , biraz kirlenmiş kıyafetler... Gözlerim hemen odanın içindeki kapıya ilişti. Muhtemelen banyodur diyerek kapıyı açtım. Tahmin ettiğim gibi banyoydu. Tabii ki de yıkanmayacaktım! Burada kalarak kendimi yeterince hırsız gibi hissediyordum zaten. Hemen lavabonun yanına giderek yüzümü yıkadım. Sabunla yıkadım... 1 yıkadım... 2 yıkadım... defalarca yıkadım. Sonra dolabın üstünde duran peçeteyle yüzümü sildim. Doğrulup aynaya baktığımda kaç saniye bağırdığımı hatırlamıyorum. Aynada benden başka bir kafa daha görmüştüm. Eliyle ağzımı kapatınca kendime gelip , sustum. Bundan nefret ediyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Notasız Şarkı
JugendliteraturBu saçma hayat serüvenimde yalnızlığa mahkumdum. En değerlimi annemi kaybetmişken, babamın yüzünü bile hatırlamazken o çıktı karşıma ve hayatımı alt üst etti. Belki de hayatımın altı üstünden daha güzeldir?