10* Part1

311 12 3
                                    

    10. Bölüm--


Kaderin bir oyunuydu yaşadıklarımız. Bu oyunda hayat hile yapıyordu ve kaybediyorduk. Her zaman. Hayat zordu, fazla zordu. 

Benim için öyleydi. Ama Doruk'a ne olmuştu? O neşeli çocuğa ne olmuştu? Melis.. Melis mi üzmüştü onu? Zaten tanımadan  nefret ettim ondan. Omzumdaki kafasını çekti ve kafamı ellerinin arasına aldı.

"Sen iyi misin?" dedi gözleri dolarken.

"E-evet de Doruk ne oluyor?" dedim.

Ortada bir şey vardı ve bu her neyse Doruk'u mahvediyordu. Doruk elleriyle yüzünü sıvadı ve saçlarını karıştırdı. Birkaç saniye sonra yüzü o her zamanki Doruk profili olmuştu.

"Doruk ne oluyor?" dedim kaşlarımı çatarak.

"Gel." dedi ve ağaçtan indi. Ardından da benim inmeme yardım etti. Parktan çıktıktan sonra sorumu yeniledim.

"Doruk ne oluyor?"

"Sabırsız bayan ukala." dedi kolunu omzuma atarken. Az önce omzumda ağlayan o değilmiş gibi.

"Biraz sabret." dedi.

Sabır. Sabır. Sabır. Dünkü kafeye girip dünkü oturduğumuz masaya oturduk. Bir şey demeden anlatmasını bekledim.

"Bugün ne yaptın?" dedi. Beklediğim sözler bunlar değildi.

"Anlatacak mısın?" dedim kaşlarımı yukarıya kaldırırken.

"Tamam, aradığımda neredeydin onu söyle o zaman." İçimdeki nefesi dışıma verdim.

"Hastanedeydim." dedim sert sesimle.

"Hastaneye girdin mi?" Hastanede ne işimin olduğunu sorması daha mantıklıydı sanki.

"Hayır Doruk. Buraya apar topar geldim ve işlerim yarım kaldı. Anlatacak mısın?" dedim öfkeyle.

"Bu biraz özel bir konu."

Özel.

"Beni niye çağırdın o zaman."  dedim kaşlarımı çatarak.

"Belki bana destek olursun ve biraz zaman geçirip unutabilirim diye." Sesi fazla sertti.

"Kız arkadaşını arasan belki daha çabuk unutursun." dedim onun aksine yumuşak sesimle.

"Kimle?" dedi kaşlarını yukarıya kaldırarak.

"Kız arkadaşınla. Melisle." dedim ben de kaşlarımı kaldırarak.

Kafasını salladı ve masadan kalktı.

"Haklısın." deyip kafeden çıktı.

*

Yanlış mı yapmıştım? Hayır ya ne yanlışı. Biraz fazla mı oldum? Ah tabi ki hayır. Kötü bir şey mi söyledim? Saçmalama Busee.

Melis'le kavga etmişti muhtemelen ve bana gelmişti. Melisle kavga edip bana mı gelmişti? Evet, öyle gözüküyor.

Aptal bay uk..

Hayır ona bay ukala demeyeceğim. Ağzımı tuttum hemen. Demiştim bile. Ah. O bay ukala değil. Aahh yine söyledim. Kendi kendime mi konuşuyorum? Deli miyim? Ah, hayır hayır.

Kendi kendine konuşanlar deli değildir. İnsanlar yalnız ya da sıkıntılı olduklarında kendi kendilerine konuşabilirler. Bu oldukça normal bir durumdur. Kesinlikle.

Yatağımda bir oraya bir buraya dönerken kendimi teselli etmeye çalışıyordum. Yalnızdım, fazla yalnız.

Saat akşam 9u geçmişti ama kızlar hala gelmemişti. Ben bu kadar tedirgin olurken teyzem ve eniştem oldukça rahatlardı. Demek ki filmlerdeki gibi değildi. Bir ailede kızlar akşam geç gelebiliyorlardı. Ya da bu ailede böyleydi.

Merak etmiyor değilim. Eğer yaşasalardı, eğer birbirlerini sevselerdi, eğer beni sevselerdi, eğer normal bir aile olabilseydik, eğer mutlu olsaydık nasıl olurdu diye. Hep merak ederdim işte. Merak. Anneme Doruk'u anlatır mıydım? Onun o aptallıklarını. O ne derdi? Sever miydi onu? Belki de annem olsaydı Doruk olmazdı. O kaza olmazdı ve o aptalla karşılaşmazdım. Aşkın ne olduğunu annemle babamın bakışlarından kavrardım. Birine aşık olup olmadığımı anlardım. Kendime defalarca sormazdım aşık mıyım diye. Doruk bana çarptı diye babam onu döver miydi? Kavga eder miydi onunla? Bu biricik kızının kalbini çalmanın cezasını keser miydi ona? Okşar mıydı saçlarımı? Biricik kızım diye sever miydi beni? İşe giderken hayırlı işler babacığım der miydim ona? İşten geldiğinde sıkı sıkı sarılıp hoşgeldin der miydim? Araba sürmeyi öğretir miydi bana? Frenden ayağımı çekerken yavaş olacağımı söyleyip kızar mıydı bana? Keki yaktığımda ben üzülünce olsun kızım ben yerim deyip hepsini yer miydi hatrıma?  Akşam geç geldiğimde camdan onun meraklı yüzünü görür müydüm?

Merak işte, merak. Unutun gitsin.

---------

#Doruk'tan--

    10 gün önce-

"Melis?" dedim merakla.

Kafasını bana çevirdi ve elleriyle boynumu doladı. Sarı saçlarını okşadım. Geri çekildi ve ellerini yüzüme değdirip

"Doruk" dedi ve gülümsedi.

"Ne oldu?" dedim beni anlayabilmesi için yavaşça konuşuyordum.

"Benim neden erkek arkadaşım yok?" dedi gözleri dolarken.

"Olması mı gerekiyor?" dedim sarı saçlarını oynarken.

"Erkek arkadaşım olsa yalnız olmam belki." dedi dudaklarını düşürürken.

"Yalnız değilsin ki. Bak ben varım." dedim olabildiğince gülümseyerek.

"Sen.. Senin kız arkadaşın var mı? " dedi elleri hala yüzümde dolaşırken.

"Yok." dedim aklıma Buse gelirken.

"Anlattığın bayan ukalaya ne oldu?"

"Biz.. arkadaşız." dedim gülümseyerek.

Buse haklıydı. Biz arkadaştık. Ve ondan kesinlikle arkadaş olarak hoşlanıyordum.

"Benim erkek arkadaşım olur musun?"

"Genelde bu soruyu erkekler kızlara sorar." dedim gülümseyerek.

"Hiçbir zaman olmayacak değil mi?"

"Saçmalama, elbette olacak."

"Benim erkek arkadaşım ol."

"Melis,bak..."

"Lütfen, merak ediyorum."

Onun bu durumu beni çok rahatsız ediyordu.

"Peki, tamam." diyebildim.

Sevinçle kahkahalar atarken yüksek sesle bağırmaya başladı.

"Benim de erkek arkadaşım var, benim de vaar, erkek arkadaşım vaarr, benim dee..." ağzını kapattım ve

"İnsanları rahatsız ediyorsun."

"Özür dilerim, sesim çok mu çıktı?"

"Evet."

"Bilmiyorum." dedi yüzünü öne eğerek. Kafasını tuttum ve yüzünü yüzüme yaklaştırdım.

"Seni seviyorum prenses." dedim yavaşça.

"Ben de seni seviyorum prens." deyip dudağıma yaklaştı ama ben geri çekildim.

"Bu da yeterdi." deyip yerinden kalktı ve gülümseyip  bana el sallayarak içeriye girdi.


Notasız ŞarkıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin