8* Part1

300 14 13
                                    


    8. Bölüm-

"Hayatımda yediğim en güzel patates kızartmasını senin evinde yedim." dedi ardından da garson, patates kızartmasını masanın üstüne koyup geri gitti.

"Ama bunun tadına da bakmanı isterim." dedi ve çatalıma patates kızartması batırıp bana uzattı. Ben onun elinden yemektense çatalımı elinden alıp kızarmayı ağzıma attım. Lezzetliydi ama konu bu değildi. İtirafın böyle bir şey çıkmasıydı.

"Hangi hizmetçi yaptı onu? Formülünü öğrenmek  isterim." dedi ağzına bir kızartma daha atarak. Hizmetçi mi?

"Onu ben yapmıştım." dedim ve çatalıma bir kızartma batırdım. Elindeki çatalı tabağa koyup şaşırmış bir şekilde bana baktı. Niye şaşırmıştı ki? Annemin olmaması benim yemek yapamamam anlamına gelmiyordu.

"Bana öğretecek misin peki?" dedi çatalı ağzına atarken.

"Ama bu meslek sırrı." dedim çatalımı ağzıma atarken. Dişlerini göstererek güldükten sonra çatalını tabağa bırakıp konuşmak için hazırlandı.

"Ya bak ne diyeceğim."

"Ne diyeceksin?" dedim ben de çatalımı tabağa bırakarak.

"Dün konuşmuştuk ya." dedi ve nefes alıp verdikten sonra ekledi

"Arkadaşız. Ve sonsuza dek." dedi arkadaşız dedikten sonra yutkunmuştu. Belki de itiraf geliyordu?

"Ama arkadaşlar birbirlerini çok iyi tanırlar." dedi ve tek kaşını kaldırdıktan sonra;

"Biz birbirimizi çok iyi tanımıyoruz. Hatta belki de sadece adımızı biliyoruz."  dedi. Bu konuşma nereye çıkacak merak ediyorum doğrusu.

"Eğer işin yoksa bugün birbirimizi tanıyarak geçirelim mi." dedi gülerek. Gamzesi çok güzeldi.

"Tamam. Nasıl tanışacağız peki?" dedim ben de gülümseyerek.

"Aklıma bir fikir geldi. Bekle beni." dedi ve mutfağa doğru gitti. Bir iki dakika içinde elinde cam bir şişeyle geri döndü.

"Şimdi bu şişeyi döndüreceğiz ve bu ağız tarafında olan soru soracak. Karşı taraftaki de cevaplayacak. Daha sonra da soruyu soran kişi de kendine göre cevaplayacak. Birbirimizi hiç tanımıyormuşuz gibi." dedi . Kafamla onaylandıktan sonra garson bize iki çay getirdi ve oyuna başladık. Şişeyi çevirdi ve ağız tarafında kalan o oldu. Merakla soracağı soruyu bekledim.

"Adın ve soyadın." dedi.

"Buse Aksoy." dedim kendimi okula yeni gelmiş çocuk gibi hissederken. Sonra da o bu soruya cevap verdi:

"Doruk Erol." dedi.

Gülümseyip şişeyi elime aldım ve ben çevirdim. Bu sefer soru sırası bendeydi.

"Nerelisin ve kaç yaşındasın?" dedim klişe bir soruyla.

"Çanakkaleliyim ve 21 yaşındayım." dedi ve cevaplamam için beni bekledi.

"İstanbulluyum ve 19 yaşındayım." dedikten sonra şişeyi çevirdi. Soruyu yine ben soracaktım.

"Hobilerin ve fobilerin." dedim arkama yaslanarak.

"Hobilerim boks yapmak, sinemaya gitmek, kedilerle ilgilenmek ve Bayan Ukalayı sinirlendirmek." dedi son dediğinden sonra ikimiz de gülmüştük.

"Fobilerim... Kedilere saldıran köpekler." biraz durakladı ve devam etti.

"Arılar..." yüzü biraz ekşimişti.

Arılardan mı korkuyordu?

"Arılara karşı aşırı derecede alerjim var." dedi.

"Bir de bayan ukaladan taş yemek." dedi.

"Bundan korktuğunu bildiğim iyi oldu." dedikten sonra gülüştük.

"Hobilerim." dedim ve durdum. Benim hobim var mıydı?

"Annemle konuşmak." dediğimde yüzümde bir gülümseme oluşurken onun yüzü biraz asılmıştı.

"Serayla konuşmak." dedikten sonra "en yakın arkadaşım" diye ekledim.

"Patates kızartması yapmak." dedikten sonra Dorukun gözü irileşti.

"Bay ukalaya taş atmak." dedikten sonra ikimizde güldük.

"Fobim... sanırım yok." dedim ve gülümsedim. Tek kaşını kaldırıp bana baktı ama ısrar etmeden şişeyi çevirdi. Soru sırası nihayet ondaydı. Biraz düşündü ve "En sevdiğin renk" dedi.

"Mavi" dedim gülümseyerek.

Mavi aşktı.

"Yeşil." dedi o da gülümseyerek. Aslında gözlerinin rengini görünce yeşil aşkım da bir yerden parlamıştı. Şişeyi çevirdik, soruyu ben soracaktım.

"Kız arkadaşın var mı?"

Çay bardağını masaya koyup elini saçlarından geçirdikten sonra başını salladı ve

"Var." dedi.


Notasız ŞarkıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin