14. Bölüm--
O kadar çok şey düşünüyorum ki kafam dopdolu artık. Her gün, her saat, her dakika. Tek bir şey değil, bir sürü. Karmakarışık. Her şey karmakarışık. Hayatım karmakarışık. Ne yapacağımı bilemiyorum. Öylece oturuyorum, şuursuzca. Bu hayat benim değil gibi. Uzaktan izliyorum yaşadıklarımı. Sadece oturuyorum, bomboş. Kendimi yiyip bitiriyorum. O kadar.
Bir ay. Tam bir ay. Aramıyor, sormuyor, karşılaşmıyoruz.
Geçen hafta o hastanenin önüne kadar gidecek cesareti bulsam da kendimde, oraya giremedim. Melisle konuşmadım. Doruk'u görme şansımı da karalayıp geçtim.
Tüm bunları bir kenara itip kendime bakıyorum bazen. Ben hayatımdaki en değerli şeyi kaybetmişken, o da kim? Ben annemi kaybettim. Doruk'u kaybetmek beni bu kadar üzmez, üzemez.
Telefonum çalmaya başlayınca ağaçta doğrulup cebimden telefonumu çıkardım.
"Alo?"
"Buse Hanım?"
"Yine ne oldu Erkan Bey?"
"Önemli bir konu. Buraya gelmeniz gerekiyor. Selim Bey için değil. Kendiniz için buraya gelmeniz gerekiyor."
"Konu nedir?"
"Lütfen."
"Peki. İki saate orada olurum." deyip telefonu yeniden cebime sıkıştırdım. Annemin ellerinin gezdiğini tahmin ettiğim ağaca sıkı sıkı tutunup aşağıya indim.
Bakalım yine hangi sorun beni bulacak?
--
Hastanenin önüne geldiğimde gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım. Hazırdım. Duyacağım her şeye hazırdım.
Hastanenin içine girip koridorda yürümeye başladım.
Bu kötü kokulu yer beni sürekli ölümle karşı karşıya getiriyordu. SELIM BEY ÖLDÜ sözü beynimin en ücra köşelerinde yankı yapıyordu.Odanın önüne geldiğimde kapının üstündeki yazıya baktım: Erkan Erol.Kafamdan aşağıya bir kova dolu su yemiş gibi olurken kendimi silkeleyip saçlarımı geriye attım. Sadece bir soyadı benzerliği.Yine aklıma gelmeyi başardınız Doruk Erol.
Kapıyı tıktıkladım ve içeriye girdim. Boş bir sandalyeyi görmek istemezdim tabii.Odadan çıkıp vezneye yürüdüğüm anda telefonum çalmaya başladı.
"Alo?"
"Hastanenin bahçesindeyim Buse Hanım."
Telefonu kapatıp bahçeye çıktım. Gözlerimle bahçeyi süzdükten sonra nihayet görmem gereken gözleri bulmuştum.Yine o bank.Yanına oturup çantamı kucağıma aldıktan sonra söyleyeceklerini beklemeye koyuldum.
"Çay?"
"Teşekkürler." deyip bu teklifini reddettikten sonra ellerimi birbirine kilitleyip beklemeye koyuldum.
"Nasılsınız?"
"Eğer bir aydır söylemeniz gereken şeyi söyleyip beni rahat bırakırsanız daha iyi olacağım." deyip kilitli ellerimi daha da bastırdım.
"Pekala." deyip derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.
"Defteri okudunuz mu?"
"Konunun benimle ilgili olduğunu söylemiştiniz."
"Sizinle ilgili zaten."
"O defteri okumadım ve neden bunu herkesin önemsediğini merak ediyorum. Muhtemelen pişmanlıklarla dolu satırları okumak bana iyi gelmeyecek."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Notasız Şarkı
Teen FictionBu saçma hayat serüvenimde yalnızlığa mahkumdum. En değerlimi annemi kaybetmişken, babamın yüzünü bile hatırlamazken o çıktı karşıma ve hayatımı alt üst etti. Belki de hayatımın altı üstünden daha güzeldir?