"Buse in artık şuradan."
Ellerini iki yana açmış sabrının son demlerine gelmişti.
"İnmeyeceğim." dedim ve kollarımı bağladım. Çocuk gibi.
"Busee. Dün gece bu ağaçta uyumuşsun. Hadi canım in artık şuradan."
"Ece inmeyeceğim. Beni rahat bırak."
Çaresiz gözlerim onun gözlerinin üzerine gelmişti.Çok mu şey istiyordum? Her zaman ki gibi biraz yalnızlık.
"Buse." Bakışlarımı Ece'den alıp bay sese çevirdim.
"Biraz konuşalım mı?"
Ama buradan inmek istemiyorum ki.
"Peki enişte."
Bu adama hayır diyemiyorum. O benim babam sayılır.Ece bana ters ters bakıp ayaklarını yere vura vura eve girdi.Yaklaşık yarım saattir beni ikna etmeye çalışıyordu. Oysa eniştem yarım dakikada beni bu ağaçtan indirmişti.Kapıyı çalıp gir sesiyle içeriye girdim.Bakış alanımda iki çift göz vardı. Evet, bana yalnız olmadığım, bu bunalımdan çıkmam gerektiğini nutuk verecek teyzem ve eniştem. Karşılarındaki koltuğa oturdum.Ellerimi dizlerimin üstünde kenetleyip cezamı beklemeye koyuldum.
"Nasıl gidiyor hayat?" Eniştem gözlüklerinin ardından sıcak bakışlarıyla sorduğu bu soruya cevap aradım.
Nasıl gidiyordu hayat? Gidiyor muydu?Doruk bitmişti. Hayatımda ilk defa aşık olduğum sandığım adam yoktu.Bay sapık da bir haftadır ortalıkta yoktu. Aslında hiçbir zaman ortalıkta değildi. Ne zaman kendimi güçsüz ve yalnız hissetsem yanımda oluyordu. Sapıksal içgüdüler.Ece ve Seray yoğun bir ilişki içindeler. Ece ve Erkan tüm sempatiklikleriyle ilişkilerine devam ediyorlardı ve çok yakında yeni bir dünya için bir teklif gelebilirdi. Seray ise Ece'nin arkadaş grubundan bulduğu Arda ile takılıyordu. Onunla tanışmasam da onu kıskanıyordum. Seray gibi biri yakınındaydı, hep.Ben mi? Evet tüm bu kargaşalıkta ben nasıldım? Hayat nasıldı? Devam ediyor muydu? Bu hayat devam etmeli miydi,durmalı mıydı? İntihar edecek kadar çaresiz değilim. Umarım.
"İyi." dedim sahte gülücüklerim arasında.
"Seninle biraz dertleşmek istedik tatlım." dedi teyzem bakışlarını gözlerimle buluşturmaktan kaçınarak.
"Teyze ben depresyonda falan değilim. O ağaç bana huzur veriyor, hepsi bu."
"Konu bu değil." dedi eniştem gözlüklerinin ardında benden kaçan bir çift göz vardı.
"Ne peki?" dizlerimin üstüne eğilerek onlara bir bakış daha yaklaşmıştım.
"Selim Aksoy." dedi teyzem arkasına yaslanarak.
"Ah teyze." dedim ben de arkama yaslanırken. Böyle bir konu olmamalıydı, yoktu, olması teklif bile edilemezdi. Bu odadan defolup gitmeliydim.
"Bilinmeyen şeyler var canım." dedi teyzemin gözleri dolarken.
"Neymiş teyze?" dedim bunalmış gözlerim ona bakıyordu.
"Miras." diye atlayan enişteme bakışlarımı çevirdim.
"Miras için seni aradılar mı?" diye devam etti eniştem.
"Hayır." dedim gözlerim birleşmiş ellerime kayarken.
"Sizi mi aradılar?" dedim sesim giderek kısılıyordu. Selim Aksoy epey zengindi. Bunca malı bana kalacaktı. Belki de bir denizden aşağıya atıp düşüşünü izleme keyfi yapabilirdim. Ya da yakardım. Bir hayır kurumuna bağışlamak mı? Katil herifin ekmeğini yiyeceklerine aç kalırlar daha iyi.
"Aramadılar." dedi teyzem yere bakarken.
"Arayamazlar." diye devam etti.
Bu labirent epey zorlamıştı beni.
"Çünkü Selim Aksoy'un hiçbir şeyi yok." Araya giren eniştemdi.
Nasıl yoktu? O mal ve varlık bir ömre yetmez miydi? Tek kişilik bir ömre.
"Selim Aksoy her şeyi sana bıraktı" dedi teyzem bana yaklaşarak.
"8 yıl önce intihar etti. Etmeden önce de bütün varlığını bize bıraktı. 2 ay önce kanserden öldüğüne göre intihar etmemiş." Teyzemin bu sözleri beynimde yankı yapıyordu. Hangi kısma takılmalıydım?
"Mahkeme annenin intihar ettiğini biliyor. Babanla bir ilgisi olmadığını. Bize para verin-"
"Yarın gidip bankadan babanın verdiği miktarı çekip sana vereceğiz." dedi gözlüklerinin arkasındaki çaresiz adam.
"Anlamadım?" dedim şaşkınlıkla. Neler oluyordu?
"Enişten bir pazarcıydı Buse. Baban her şeyi bize bırakınca işleri büyüttük ve senin daha iyi yetişmeni sağladık. Şimdi de bu parayı sana geri vereceğiz." dedi ve ardından eniştemi gözleriyle süzdü.
"Bunca yıl o adamın parasıyla mı büyüdüm ben?" dedim ayağa kalkıp.O kirli ellerin verdiği ekmeği yemiştim. Midem bulanıyordu.
"Neden verdi ki o serveti? Neden aldınız ki? Neden kardeşinin katilinin verdiği ekmeği aldın teyze? Neden göz yumdun enişte? Gerçekten bu kadar önemli mi bu para denilen lanet?"Gözlerim dolmuştu ama bu sefer yaş değil de ateş çıkacaktı sanki.
"Buse. Yetiştirmemiz gereken 2 çocuk vardı ve pazardan kazanılan üç kuruş para buna yeter miydi?" Teyzem tam yanımda durmuş şefkatle yüzümü okşuyordu.
Kenara çekildim ve kapının önüne geldim.Bu ortamda daha fazla durmamalıydım.Kulpu çevirip odadan çıktım. Merdivenlerden hızlıca inip evden dışarı attım kendimi.
Neden Selim Aksoy? Neden yaram kabuk tutarken yeniden kanatıyorsunuz? Neden? Ne yaptım ki size? Hapse girmemek için teyzemlere para vermişti. Ve onlar da susmuştu!
Göl kenarına gidip oturdum. Hayat boştu, bomboş. Ellerime doldurduğum taşları göle atıp sektiriyordum.
Herkesten, her şeyden nefret ediyordum. Teyzem, eniştem. Hepsi. Ece de bu işte var mıydı? Eğer varsa onu da tek kalemle çizerim.
Büyümeden yaşlanmıştım ben. Hayat bana ilk gördüğüm insanların, ilk gördüğüm gibi olmadığını öğretti. Üçer beşer kırık hecelerden hayatı tadıyordum. Fazlasıyla yorucuydu. Peki bu yolculuk nasıl bitecekti? Hayat o toz pembe masallardan değildi. Ya sevdiğim adam ve çocuklarımla son nefesimi verecektim ya da böyle yapayalnız..Aile mi? Mutluluk mu? Ben bu kelimelerin anlamlarını bilemeden nasıl yaşayacaktım ki?Hayatımda kimi sevdiysem gidiyor. Bir daha sevmeyeceğim.Doruk haklıydı. Ben yalnızdım, yapayalnızdım. Ve sanırım son nefesimi de böyle verecektim.Göle iyice yaklaşıp tam ucunda durdum. Epey derindi.Bakışlarımı ufka çevirdim, güneş batmak üzereydi. Masmavi gökyüzü yavaşça siyaha dönmek için uğraşıyordu.Ben mi? Ben de yere oturup ayaklarımı sarkıttım.Şimdi bu hayatla savaşacak cesaretim var mıydı? her şeye rağmen ayakta kalacak bir sebep. Yoktu.Yavaşça ağzımı araladım ve boğazım yırtacak kadar bağırdım.
"NEDEN BEN?"
"SENDEN NEFRET EDİYORUM SELİM AKSOY."
Yanan boğazıma aldırış etmiyordum. Gözlerimden bir yaş damladı. Sessizce fısıldadım.
"Yaşamak için bir sebebim yok."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Notasız Şarkı
Teen FictionBu saçma hayat serüvenimde yalnızlığa mahkumdum. En değerlimi annemi kaybetmişken, babamın yüzünü bile hatırlamazken o çıktı karşıma ve hayatımı alt üst etti. Belki de hayatımın altı üstünden daha güzeldir?