10*Part2

298 12 10
                                    


#Buse'den-

Gözlerime gelen güneş ışığıyla göz kapaklarımı araladım.

Yeni gün heyecan vermeliydi benim yaşımdaki bir kız için. Oysa durum pek öyle değildi. Annemsiz olan bir hayatımda yine annemsiz bir güne başlıyordum.

Örtümü kaldırdım ve yataktan kalktım. Saatin 10 olduğunu gördüm. Yaklaşık 12 saattir uyuyordum ve hala uykumu tam olarak alamamıştım. Ancak kızları kontrol etmem gerekiyordu. Dün geç saatlere kadar dışarıdaydılar bunun hesabını da soracaktım elbet.

Kapıyı yavaşça açtım ve Ece'nin odasına girdim.

Ece yatağın örtüsünü açmamış hatta kıyafetlerini bile değiştirmeden yatağa atmıştı. Muhtemelen çok geç gelmişlerdi. Onun ayakkabılarını çıkarıp, üstüne bir şey örttükten sonra parmak uçlarımla odadan çıktım. Banyoda da elimi yüzümü yıkayıp dişlerini fırçaladıktan sonra odama gittim. Üstüme birşeyler geçirip çantamı aldım. Parmak uçlarımda merdivenlerden indim. Herkes uyuyordu. Yavaşça kapıyı açtım ve kendimi dışarıya attım. Temiz havayı ciğerlerime çektim.  Adresim belliydi:annem.

*

Mezarlığın kapısından içeriye girip annemin bulunduğu yere doğru gidiyordum. Sonunda anneme ulaştığımda yanında birinin olduğunu gördüm. Ağacın arkasına geçip izlemeye başladım.

"Kocaman kız oldu. Biliyorum, biliyorum. Bunları zaten oradan görüyorsun."

Bu kadının teyzem olduğunu anladıktan sonra mezarlığın yanına doğru yürümeye başladım.

"Seni çok özlüyorum abla." dedi ve hıçkırarak ağlamaya başladı.

Ayaklarım geri adım atarken teyzemin söylediklerini hala duyuyordum.

"Nasıl söyleyeceğim abla, nasıl?" dedi hıçkırıklarının arasından. Bu sesiyle olduğum yerde kalakaldım. Kime neyi söyleyemiyordu?

"Bunu kaldıramaz abla." dedi yüksek sesle ağlarken. Ağaca yaslanmış bacaklarımın üstüne çökmüştüm. Ne oluyor yine? Otoriter teyzemi ilk defa bu halde görüyorum:acınası.

"Ne olur yardım et bana. Hani küçükken ben suya yetişemezdim de alıp bana verirdin ya. Onun gibi abla. Bırakmadın beni biliyorum. Yardım et yine." dedi ve yaşlarını silmeye başladı.

Hemen ayağa kalkıp ağacın arkasına geçtim ve teyzemi izlemeye devam ettim. Ayağa kalktı ve yavaşça mezardan çıkmaya başladı. Ağacın arkasına saklanmış söylediklerini anlamaya çalışıyordum. Yine bir şey olmuştu. Teyzemin mezardan çıktığına emin olduktan sonra annemin yanına gittim. Yanına çöküp konuşmaya başladım.

"Uyu dedin. Büyü dedin. Yürü dedin. Koş dedin. Güçlü ol dedin. İnsanları üzme dedin. Ama bu kahrolası hayatta bunları nasıl yapacağımı söylemeden çekip gittin anne."

Yağmur yağmaya başlamıştı. Yağmur damlaları gözyaşlarıma çarparak aşağıya doğru hızla ilerliyordu. Annemin yanına  ıslanmamı umursamayarak oturdum. Ve sustum. Susmak belki de içimdekileri kusmanın tek yoluydu.

*

Herkes koşarak bir yere girip saklanmaya çalışıyordu.

Yağmurdan kaçıyorlardı. Oysa bulutlar da benim gibiydi. Belki de susup ağlayarak içindekileri kusuyordu. Arada şimşek çakıp bağırıyorlardı. Kimse sormuyordu bulutlara neyin var diye. Sadece kaçıyorlardı.

Kollarımı açıp kafamı gökyüzüne doğru kaldırdım ve döktükleri yaşları dinlemeye başladım.

Birden bir kol beni tutup ağacın altına çekti.

"Ne yapıyorsun sen?"

"Bulutları dinliyorum." dedim ve kolundan kurtulup tekrar ıslanacakken bu sefer diğer kolumu tutup

"Hastalanacaksın." dedi tanımadığım adam.

"Sanane." deyip adamdan kurtuldum ve yağmurun beni ıslatmasına izin verdim. Bulutları dinlemeye devam ederken adam yanıma geldi ve yüzünü gökyüzüne çevirip yağmurun yüzünü ıslatmasına izin verdi.

Bu hoşuma giderken onu umursamamış gibi bulutları dinlemeye devam ettim.

   #Doruk'tan-

"Melis yeter." dedim ve kolundan tutup içeriye almaya çalıştım.

Ellerimden kurtulup yağmurla oynamaya devam etti. Yağmurun altında sırılsıklam olmuştu ama hala kendi etrafında dönüyor, suyun üstünde zıplıyor, kahkaha atıyordu.

"Melis ne yapıyorsun sen?" dedim önünde durup.

"Bulutları dinliyorum." dedi gülümsemesi daha da yüzüne dağılırken. Kenara çekilip onun oyununu oynamasına izin verdim.

"Ne diyorlar?" dedim biraz bağırarak. Ama o yağmurla oynadığı için beni duymamıştı.

"Ne düşünüyorsun?" dedi yanıma oturup.

"Acaba ne diyorlar?" dedim bulutlara bakarak.

"Duyamıyor musun?" dedi kaşlarını kaldırıp.

"Sen duyabiliyor musun?" dedim yavaşça.

Kafasını salladı,

"Ne diyorlar peki?" dedim.

"Bir oyun oynayalım  mı?" dedi gözlerime bakarak.

"Nasıl bir oyun?" dedim yavaşça.

"Sen yağmurun sesini bana anlat, ben de sana bulutun ne dediğini anlatayım." dedi gülümseyerek.

Notasız ŞarkıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin