Üzerindeki önlükten doktor olduğunu anladım. Daha önce gördüğümü hatırlamıyordum. Benim adımı nereden biliyordu? Yanına geldiğimde minnetle bana bakıyordu.
"Buse Hanım?"
"Evet?"
"Geldiniz..." dedi ellerini birleştirerek. Sesi hâlâ tanıdık geliyordu.
"Anlamadım" dedim.
Hastaneye rapor almaya geldiğimi doktorların beklediğini bilseydim bu kadar saat beklemezdim.
"Kendimi tanıtayım, Erkan Erol. Selim Bey'in doktoruydum."
Bir an yutkundum. Adamın yüzüne kaç dakika boş boş baktım bilmiyorum. Yüzümden âdeta alevler çıkıyordu. O adamın ismini duymak bile yeterince mide bulandırıyordu.
Ne yapacağımı bilemeden arkamı dönüp oradan uzaklaştım. Hastane koridorlarında o ses kulaklarımı kemiriyordu. "Selim Bey'in doktoruydum."
Bir dakika? -doktoruydum- Bu ne demekti? Artık doktoru değil miydi?
"Buse Hanım!"
Doktor peşimden koşuyordu , sonunda yakaladı.
"Lütfen , dinleyin..."
"Duymak istemiyorum!" dedim soğukça ve adamı ittirip yoluma devam ettim.
"Öldü" dedi.
Kalbim durdu, nefesim kesildi, ellerim titredi , kalbim gümbürdedi. Bu organlarım benden habersiz ne yapıyor öyle? Ah , hayır , hayır! Gözlerim? Bir iki damla yaş akıttılar. Kim için? O adam için. Hayatımı mahveden adam için . Gerçekten mi Buse? Ne yapıyorsun sen? Toparlan.
Bu sırada adam iyice yaklaştı ve istemsizce konuştu.
"Yaklaşık 18 saat oldu. Sizi aradım... Çok aradım.."
"Umurumda değil." dedim fısıltıyla. Umurumda değildi.
"Size anlatmam gerekenler var. Sonra karar sizin. Ama bunları borçluyum."
Ne yapacağım? Merak ediyor muyum? Hayır. Ama... bilmiyorum... sanırım doktorla konuşacağım. Zaten o adam gözümden daha ne kadar düşebilir ki?
Cevap vermeden onu takip etmeye başladım. Hastanenin bahçesindeki banka oturunca , ben de yanına oturdum. Bir doktorun ağzından ölen biri için çok önemli bir şey duyacaktım. Garip.
"Bir şeyler ister misiniz? Çay , kahve? İyi gözükmüyorsunuz."
"İstemiyorum" dedim doktorun yüzüne bile bakmadan. "İyiyim." Diye de ekledim. Elbette ki iyiydim.
"Peki" dedi ve doğruldu. Sonra da devam etti.
"Yaklaşık 2 yıldır hastanemizde tedavi oluyordu Selim Bey... Ondan önce 3 yıl da düzenli olarak ilaç kullandı."
Tepki vermeden dinlemeye devam ettim.
"Hep Buse diye sayıklıyordu. Buse'nin kim olduğunu bulup ona götürmem gerekiyordu. Çünkü Selim Bey kan kanseriydi ve iyileşmesi için dertlerinden arınması gerekiyordu."
Kanser mi? Kanser.. Çok acı çekmiş midir?
Biraz duraksadı ve konuşmaya devam etti.
"2 yıl boyunca ziyaretine hiç kimse gelmedi. Selim Bey'in kaç ameliyat olduğunu bile hatırlamıyorum. Hastalıkta sonradan yeniledi hep kendini. İki haftadır da ölmesini bekliyorduk zaten. Fazlasıyla acı çekti çünkü."
Bu kısımda içimin rahatlaması gerekiyor değil mi?
-ACI ÇEKİYORDU-
"1 hafta önce bana bu defteri verdi."
Elinde eskimiş bir defter vardı ve bana doğru uzatıyordu. Defteri alıp dizime koydum ve devam etmesini bekledim.
"Bu defterin başında numaranız ve adresiniz vardı. Sizi bulup bu defteri vermemi istedi."
Yutkunup , deftere gözlerimi diktim.
Numaram ve adresim mi?Oysa ki beni bulamasın diye ormanın ortasında oturuyordum ben.
"Aranızdaki sorunu bilmiyorum , ama bu defteri vermem gerekiyordu Buse Hanım."
Fısıltıyla "Teşekkürler" dedikten sonra defteri alıp oradan uzaklaştım.
Nereye gideceğimi , deftere ne yapacağımı , nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum. Sonra mesaj sesi ile telefonumu elime aldım. Hey kaç mesaj yazıyordu orada?
-Seray
"Buse neredesin?"
"Buse iyi misin?"
"Serdar Bey seni soruyor , neredesin sen?!"
çoğu böyleydi.
Saate baktıktan sonra telefonumu ve defteri çantama attım.
Saat 2'ydi. Biraz düşündükten sonra anneme gitmeye karar verdim. Huzuruma. Bu içimdeki duygu, her neyse kurtulmam gerekiyordu.
Hastanenin önündeki taksiye atlayıp gideceğim yeri söyledikten sonra başımı cama yasladım. Hiçbir şey düşünemiyordum. Beynim durmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Notasız Şarkı
Teen FictionBu saçma hayat serüvenimde yalnızlığa mahkumdum. En değerlimi annemi kaybetmişken, babamın yüzünü bile hatırlamazken o çıktı karşıma ve hayatımı alt üst etti. Belki de hayatımın altı üstünden daha güzeldir?