Sürpriz yaklaşıyor

114 15 3
                                    

Hoşgeldiniz❤️
İyi okumalar diliyorum
O zaman başlasın 🎬 🙆🏽

👉🏼 -Yavuzun bakış açısı-

Babam denen o herifin ne yapıcağını kestiremiyordum, tek bildiğim bir şey vardı oda, bana beni birazdan öldürecekmiş gibi bakmasıydı. Birden gülmeye başlamıştı, o kafayı yiyeli yıllar oldu, pek şaşırmamıştım.
Hala gülerek yavaş adımlarla yanıma gelip, elini omzumun üstüne koydu. Onun bana dokunmasını istemiyordum, omzumu hızlıca çekmeye çalıştım. Yanımızda duran sandalyeyi alıp önüme koydu ve oturdu. Ciddi bir şekilde "Bakıyorum da birisi yürek yemiş bugün." dedi.
Ona aynı şekilde ciddiyetimi koruyarak "Yazık senden hala korktuğumu mu sandın?" diye sordum. Tekrar pis pis güldü ve "Oğlum yerinde olsam eskisinden fazla korkardım! Ben artık güç sahibiyim!" dedi. Sabrımı taşmıştı, gözlerimi devirerek "Boş konuşma! Sadete gel artık! Ne istiyorsun lan?!" diye sordum.

Aniden kalkıp "Bana karşı saygılı olana kadar, sana hiç bir şey anlatmayacağım!" diye bağırıp sandalyeyi odanın öbür köşesine fırlattı ve "Ben senin babanım bana karşı neden saygılı olmuyorsun?!!" diye sorarak bağırdı.
Bu sefer ben sırıtarak "Anlamıyorsun değil mi? Adam olmayana düşman bile olmam." dedim.
Bizleri dinlememeleri için, kapının önünde duran adamlarına "Gelin! Götürün şunu! Aklı başına gelsin!" diye bağırıp dışarı çıktı. O an korkuyor muydun diye sorarsanız: Hayır! Gözümü karartmıştım, sadece ona olan öfkemi görebiliyordum.
Arabada kafama silahı dayayan adam ve öbür adam yanıma gelip, ipleri sandalyeden çözüp, kollarımdan yine beni çekip bir yere götürmeye çalışıyorlardı. Sinirden "Lan kolumu koparmaya niyetliyseniz baştan söyleyin! Çekip durmayın!" diye bağırdım. İkiside oflayıp beni başka bir odaya götürdüler, odadaki camlar demirliydi, sadece bir tane koltuk, bir tane sandalye ve bir sürü büyük kutular vardı. Ellim ayağımı tekrar zorla bağladıklarından sonra, koltuğun üstüne fırlattılar. "Çok pişman olacaksınız! Çözün şunu!" diye öfkeden bağırdım. İkiside bir birine mal mal bakıp güldüler, arabada silahı kafama dayayan adam öbürüne dönüp "Patron bunu nerden buldu?! Bu kim? Haberin var mı?" diye sordu. Oda "Hayır bize sadece bana getirin dedi." diye cevap verdi.
Bir saniye!
"Benim yani kim olduğumu bilmiyor musunuz?!" diye sordum. Hayır dercesine kafayı salladılar. Bunun üstüne gülünce, arabada silahı kafama dayayan adam "Ne gülüyorsun deli gibi?!" diye sordu.
Alayla "Ne kadar üzücü, o kadar saygı duyduğunuz patronunuz sizden, benim onun biyolojik olarak, öz oğlu olduğumu saklamış." dedim.

Öbür adam bana sadece şaşırmış gibi bakıyordu ama arabada silahı kafama dayayan, bana hayalet görmüş gibi bakıyordu.
Ne oluyordu ona? Yüzü bem beyazdı.
"Hayır... hayır bu olamaz! Bu imkansız! Yalan söylüyor!" diye bağırıp çıktı hızlıca odadan.
Öbürü ona "Fatih bekle noluyor?!" diye arkasından bağırarak koşuyordu.
Adı demek Fatih ...
Ama niye bu kadar tepki gösterdi ki?
Sonra kapı kitleme sesleri duydum, üstüme kapıyı kilitlemişlerdi. Ulan zaten ellim ayağım bağlıydı ne gerek vardı?! Lanet olsun çok sıkı bağlıyorlardı!

Ne bok yiyecektim peki şimdi?!
O herifin önünde atarlanmayı biliyordum!
Ama ne yapayım? İçimde olan öfkem her gün bir tık daha artıyordu ve artık içimde tutamıyordum! Parmak uçlarıma kadar hissedebiliyordum! Annem en geç okuldan gelmediğimi görürse meraktan ölürdü. Derya da zaten telefonum bozuk olduğunu biliyordu, ondan yazmadığımı düşünürdü.
Bir saniye!
Ben zaten onun umrunda değilim ki!
O herifle flörtleşmekle meşguldür! Düşündükçe sinirleniyordum!
Başımda sadece bir dert yok ki!
Baba denen o herif ayrı, sevgili ayrı bir dert!
Babam ne istiyordu ki?! O herif hayatımızı karartmaya bir türlü bıkmamıştı!

Ne kadar süre geçti bilmiyorum ama camdan bakılırsa, hava karardığına göre baya gecmiş olmalıydı. Hala gelen kimse olmadı, bu odada sıkıntıdan ölmemi bekliyorlardı herhalde!
Yavaş yavaş uykum gelmeye başlıyordu, gözlerimi dinlendirmek için kapattığımda, kendimi uykunun ellerine vermiş bulundum.

Uykudan sıçrayarak "Noluyor be!" diyerek, ağzıma giren suyu tükürerek bağırdım. Her yerim sırılsıklamdı! Fatih gülerek, bir elinde olan kovayı köşeye fırlatıp ve öbür elinde olan yemekli tabağı yere koyup "Günaydınlar beyfendi, uyandırma servisimizi sevdiniz mi?" diye sordu alayla. He çok sevdim hiç sorma!
"Lan seni bi elime geçirirsem!" diye bağırdım.
Odada olan sandalyeyi alıp önüme koydu, aynı babamın yaptığı hareketlerine benzetiyordum. Oturup "Şimdi bana bak yalancı! Uslu olacaksın! Patrona da saygılı olacaksın!" diye söyleniyordu.
Kim yalancıymış bir kere!
Gözlerimi devirerek "Gidip sordun mu o çok sevdiğin patronuna?!" diye sordum. Bir şey söylemedi, öylece bana bakarak sustu.
Kesin sormamıştı çünkü!
"Sormadın değil mi?!" diye sordum.
"Sormama gerek yok! Ben zaten doğruları biliyorum!" diye bağırdı.
Onun derdi neydi?!
"Senin sorunun ne abi?!" diye sordum.
Abi deme nedenim saygıdan değildi, benden biraz büyük durduğu için, ağız alışkanlığıydı.
Kaşlarını çatarak "Bana abi deme! Nerden senin abin oluyorum?!" diye bağırdı.
Ani öfkeme patlamaları yaşıyordu bu herif herhalde! "Aman sana meraklı değilim abi demeye! Ağız alışkanlığıydı!" diye çıkıştım.
Bir şey söylemeden ellerim ve ayağımı çözdü. Çok güçsüzdüm, kaçmayı denesem bile hemen yakalarlardı. Yerde olan tabağı alıp elime verdi ve "Al ye! 10 dk veriyorum sonra yine ellerini, ayağını bağlamaya gelicem." dedi ve çıktı odadan. Bu adam çok garip davranıyordu.

Yemeğimi yedikten sonra dediği gibi elimi ayağımı bağlamaya gelmişti. Bir süre sonra geçmişti ve yine odaya giren Fatih oldu.
"Aaa hoşgeldin, beni mi özledin?" diye sordum alayla.
"Seni özleyen patron, ben değil."
"O herifte tek bir duygu olduğuna bile inanmıyorum." dediğimde "Sana dediklerimi yap! Saygılı ol!" diye söylendi yine.
Aman ne kadar da patronuna aşık bir insan! Beni tekrar o odaya götürdü ve yine sandalyeye oturtup elimi ve ayağımı bağladı. Odaya giren bu sefer babam denen o herifti. Fatih'e eliyle çıka bilirsin işareti yaptıktan sonra Fatih çıkıp kapıyı arkasından kapattı. Neden hep adamlarının çıkmasını istiyordu?! Sandalyeyle karşıma oturdu ve "Evet uslandın mı oğlum?" diye sordu. Sorusunu hiç dikkate almayarak "Neden adamlarına benim senin biyolojik olarak oğlun olduğumu söylemedin?" diye sordum. Bana şaşırarak baktı, biyolojik olarak dediğimde sinirlenmeyip "Bunu onlara söyledin mi yoksa?!" diye sinirlenmeye başladı.
Bunları derdi neydi?!
"Evet neden sakladın onlardan?!" diye sordum tekrar. Oflayarak elleriyle başını ağrıyormuş gibi tuttu. Tekrar bana baktığında "O zaman galiba size planladığım süprizi birazcık öne çekmem gerekecek." dedi.
"Ne süprizinden bahsetiyorsun?" diye sordum.
"Aaa oğlum birazcık daha sabretmen gerek." diyip sırıttı.

Artık dayanamıyorum! Yorulmuştum! Öfkeliydim!
"Yeter artık! Ne istiyorsun?! Hayatımızı mahvetmekten daha bıkmadın mı?!" diye bağırdım. Hafif sırıtıp "Hayatınızı mahvetmek için seni buraya getirtmedim. Sadece uslu bir çocuk ol ve geri odana gidip yarin olan süprizi bekle." dedi. Ardından kapıya doğru bakarak "Fatih gel götür şunu." diye bağırdı.
Karşı gelmeye gücüm kalmamıştı.
Kapı açıldığında yanıma geldi ve beni tekrar o odaya götürüp koltuğa fırlattı.
"Yavaş be!" diye bağırdım, sonra tam kapıdan çıkmak istediğinde "Fatih?" diye seslendiğimde durmaz diye düşünürken gerçekten durdu. Bana dönüp "Ne var?" diye sordu. Bende "Senden bir şey rica etmek istiyorum." dedim. "Oldu burası otel zaten!" diyip çıkmak istediğinde "Dur! Lütfen dinle önce!" diye bağırdım. Tekrar durdu ve düşünüp odaya tekrar girip kapıyı kapattı. "Çabuk söyle." dedi.

"Bak annem beni çok merak etmiştir. İyi olduğuma dair lütfen ona haber yollat. Bak yalvarıyorum!"
Lanet olsun çok çaresizdim!
Bana düşünüyormuş gibi bakıp "Senin annen yoksa şu Fazilet hanım mı?" diye sordu.

Yoksa o herif annemi de mi kaçırdı?!

Bu bölüm buraya kadar❤️
Umarım beğenmişsinizdir 💕
Yıldıza basmayı lütfen unutmayın 😇
Yorumlarınızı merakla bekliyorum 🙆🏽

OLAYIN İÇİNDE [tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin