Kanatlarının altında yaraları sarılan bir uçurum masalındaydım sanki. Rüzgarın keskin elleri tenimi delip geçerken puslu gözlerle Ulaş'a baktım.
"Karadeniz havası dokunmuştur." dedi gülümseyerek. Yüzüme kaynağı mutluluk olan sahici bir tebessüm oturtmak üzereyken zihnimin karanlıktan zindanına Cansu'nun sözleri takıldı.
Oyunculuğumun getirisine güvenerek belki de soğuk tuttuğum sesimle "Evet dokundu" dedim.
Ulaş anlamsız bir şekilde yanıma yaklaştı. Rüzgarı kapatıyordu adeta. Rüzgar canımı yakıyordu önüme geçince rüzgar kesilmişti. Peki neden hala canım yanıyordu?"Sadece Karadeniz havasının dokunduğuna emin misin İrem?"
İmalarl dolu sesine göz pınarlarımdaki ıslaklıkla baktım. Üzerimdeki siyah elbise beni buza çevirmek için elinden geleni yaparken burnumu çekerek gözlerinin içine öfkeyle baktım.
"Ne demek istiyorsun sen?" diyerek bir adım sağa gittim. Mekanın içerisinden Cansu'yla göz gele gelince hızla Ulaş'a döndüm. Ulaş elini koluma koyarak yüzüme bakmaya devam etti. Gözleri bir mahkuma firar haberi verilircesine şölen doluydu.
"İrem kendinde misin? Bir şey demek isteyen sen gibisin?"
Yutkundum. Gökyüzü sancılar içinde yeryüzüne acısını akıtırken tekrardan çimen gözlerimi mekâna çevirdim.
"Bana dokunan bir şey yok Ulaş. Ama belli ki sevgiline dokunan çok şey var."
İçimdeki kara deliği alıp götüren kelimeler yağmur sonrası açan gökkuşağı gibi rahatlatırken beni sakince yüzüne baktım.
"Sevgilim?" Ulaş şaşkınca yüzüme bakarken bende bana bilmemezlikten geldiği için sinirle baktım.
"Evet o içerde oturan sevgilin bugün beni-" zihnime görüntüsü düşen anılardan üzün bir fragman izlemişçesine sözlerimi aniden keserek derin bir nefes aldım.
"Seni ne?" diye sesini yükseltti Ulaş. "Beni" dedim sessizce. Kalbimin üzerine kurulan Nefes gibiydim sanki. Güçlü ama güçsüz.
"Oy kardeşlerim ne yapıyorsunuz burada? Hadi da içeriye geçelim. Kareoke yapacağız"
Öykü ablanın peşine takılarak bahçeden çıktığımda Ulaş'ın arkamdan söylendiğini duydum.
"Bana Nefes deli edecek denmişti İrem değil!" Gülümseyerek içeriye girdiğimde Cansu'nun olmadığını görmek içime bir huzur serpmişti.
Gözlerim kendisini deli ettiğim adamı ararken yangaz rollerinde ki Furkan kolumu dürterek güldü.
"Kime bakıyorsun İrem?"
Hiç dercesine omuz silkip sahnedeki Cem'i dinlemeye başladım. Cem de diğer yangaz oluyordu. İkisini de sadece set arkasında görmüş olsam da yinede iyi insanlardı. Öykü abla bana doğru eğilip "Noldu anlat bakalım bana?" dediğinde endişeyle gözlerimi etrafta gezdirdim. Kahverengi ve beyaz renginin hakim olduğu mekân bizim için kapatılmıştı.
Kareoke sahnesi daha çok gece kulübü havası verirken kolumu dürten öykü ablaya döndüm.
"Ay öykü abla! Ne olacak işte şu Cansu'ya sinir oldum. Dizide oynamıyor bile ne işi var burada!"
"Oy nenem yavaş gel kızım. İçin dolmuş senin"
Tepkisine gülerek Sübhanallah çektim. O sırada mekanın kapısından Cansu ve Ulaş'ı gülerek içeriye girdiğini görünce yüzüme oturan gülümseme ani bir deprem gibi dağıldı.
Masanın en uç köşesine oturduklarında Cansu'yu net göremesemde Ulaş'ı net bir şekilde görüyordum. Gülerek Sinan abiyle konuşurken bende çenemin altına elimi koyarak manzarayı izliyordum. Manzara Ulaş değil tabiki de!
İlerleye saatlerle herkes tek tek şarkı söylemişti. Sıra bana da gelse ben büyük bir uğraş sonucu söylemekten yırtmıştım. Sahneye Mehmet Ali çıktığı zaman gülerek alkışladık ve söyleyeceği şarkıyı beklemeye başladık.
İsmini bilmediğim bir şarkıyı söylemeye başladığında başımı gizli bir şekilde Ulaş'a doğru çevirdim. O an göz göze geldiğimizde gözlerimi sonuna kadar açıp hızla sahneye baktım.
Bu duyguyu daha önce tatmamıştım. Yani daha önce hiçbir set arkadaşıma böyle bir kafayı takma şeklim olmamıştı. Sadece gözlerine bakmak istiyordum. Ela gözlü insanlara ayrı bir sempatim vardı. Çünkü güneşe baktığı zaman yeşil olan gözlerinin karanlık tarafı bile yoğunluklarla doluydu. Mekânda alkış tufanı koptuğu zaman Ulaş gülerek sandalyeden kalktı. Hey! O mu söyleyecekti. Nutkumu tutarak sahneye doğru döndüğümde heyecanla beklediğimi fark ettim.
Ne oluyordu?Aklıma Karadeniz havası dokunmuştur dediği zaman geldi. Sadece ikimiz. Cansu bile her şeyin dışında. Herkese selam vererek şarkıyı söylemeye başladığında göz göze geldik. Güldü. Güldüm.
Beni yak
Kendini yak
Her şeyi yakBir kıvılcım yeter
hazırım bak
İster öp okşa
İstersen öldür
Aşk için ölmeli
Aşk o zaman aşkElimi kalbimin üzerine bastırarak sesini kendime bahşettim. Şarkının melodi kısmına girdiği zaman bir iki saniyeliğine Cansu'ya kaydı bakışlarım. Yoktu. Kaşlarımı çatarak etrafa baksam da bir yerde görememiştim.
Ulaş şarkıyı güzel sesiyle söylemeye devam ederken masanın üzerindeki telefonum çaldığında gözümü kaçırarak ekrana baktım. Bilinmeyen bir numaranın çağrısı gözüktüğünde telefonumu alarak mekanın koridoruna ilerledim.
"Alo?" İçeride şarkıyı söyleyen Ulaş şarkısına devam ederken duvara tutunarak arayan kişinin sesini duymaya çalıştım.
"İrem? Ben Mehmet Ali"
Kaşlarımı çattım. Mehmet Ali içeride değil miydi?
"Sen içeride değil miydin?" dedim gülerek. Rol dışında o kadar iyi bir insandıki.
"Yok benim erkenden işim çıktı. Cansu ile çıkmıştık. Cansu uyuya kaldı ve bir şeyler mırıldanıyor. Ulaş'ı aradım ama bakmadı. "
Sessiz kaldım. Bunu Ulaş'a söylemem gerekiyordu. İçimi ikiye bölen durumda sessizce sayılıyordum ki içeride Ulaş'ın sesi kesildi.
"Tamam Mehmet Ali ben Ulaş'a söylerim."
"Çok sağ ol"
Telefonu kapatarak arkama döndüğümde kaşları çatık bir şekilde Ulaş'ı gördüm. İrkilerek bir iki adım gerilediğimde bende kaşlarımı çattım.
"Korktum yahu!"
Elini duvara yaslayarak çok bilmiş bir hava takındığında ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalıştım.
"Mehmet Ali ne diyordu?"
"Hiii" diyerek panik oldum. Cansu'yu söylemem lazımdı.
"Ben unuttum. Cansu sızmış ve senin gitmen gerekiyormuş. Mehmet Ali'yi arar yerini öğrenirsin."
Yanından gitmek için yürüdüğümde kolumdan çekiştirerek ona bakmamı sağladı.
"Sevgilim değil"
Anlamayarak yüzüne baktım. "Anlamadım?"
Güldü. Yeşil gözlerini gördüm sandım. Gülüşü kalbine aktı. Ve bana kalbinden bir satırı bağışladı.
"Cansu sevgilim değil"
***
Oy ve yorumlarınızı bekliyoruz.Gül & Zehra 💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANDER SEVDAM
General FictionHırçın bir adamın poyraz bir kadını sevmesinden feyz alan iki bakinin soluksuz aşkı