Bilincimdeki tozların yerlerine konduğu zamanın ucu düğüm olmuşçasına ilerlemeyi bırakırken sakin olmaya özen gösterdiğim bedenimi yavaşça sandalyeye oturttum.
Kulağıma uğultu şeklinde dolmaya başlayan sesleri yok sayarak gördüğüm şeye dikkatle baktım.
"Benim bir lavaboya gitmem lazım hemen geliyorum."
Masadan hızla kalkarak lavaboya gittiğimde kapıyı kitleyerek suyu hafif bir şekilde açtım. Gönderilen resme dikkatle baktığımda Ulaş ve Cansu'nun fazla yakın olduğu gerçeği yüreğimi burktu.
Lavabo tezgahına yaslanarak elimle ağzıma bastırdım. Göz yaşlarım yanaklarımdan aşağıya sudan daha hızlı bir şekilde süzülürken resme daha dikkatli bir şekilde baktım. Gözleri gözlerine değiyordu. Elleri saçlarına.
Resimden sonra gönderilen ses kaydını derin bir nefes alarak açtım. İlk saniyelerde boş olan ses kaydının ardından Cansu'nun sesini duydum.
"Zorlanıyorum Ulaş. Geceleri çok korkuyorum, önceden ikimiz kalırdık. Şimdiyse o kızın yanından ayrılmıyorsun."
Gözlerimi titreterek ses kaydına ses verdim. Ulaş sıkıntı dolu bir nefes verdi.
"Cansu biz küçüktük. Yardıma ihtiyacın olduğu zaman her zaman yanındayım benim için özelsin."
Cansu'nun güldüğünü duydum. "Peki benim yardıma ihtiyacım olsa aynı zamanda o kızında yardıma ihtiyacı olsa hangimizin yanında olursun?"
Kalbimin üstündeki yük kamyonu devrildi. Vereceği cevabı heyecanla beklerken ellerimi tezgaha daha fazla bastırdım.
"Cansu senin yerinle İrem'in yeri aynı değil. O benim gözümde gülüşüne düştüğüm bir kadın sense..."
Sustu. Devam etmesi için yalvardım.
"Sense dizleri kanamış küçük kadınsın."
Cansu "hayır" diye konuştu sinirle. "Biz seninle mutluyuz. Dizi bitene kadar yanında o kız. Aklın karışmış senin."
Ulaş güldü. Gülme, ona bana güldüğün gibi gülme.
"Neyse ne Cansu. Hadi yatalım artık"
Cansu "peki" dediğinde ses kaydı bitti. Göz yaşlarımı silerek aynaya döndüm.
"İrem" dedim kendime. "Sen bu değilsin. Sen hep gülersin insanlar seni mutlu tanıyor."
Akan suyu avuçlayarak yüzüme çarptım ve her zaman yüzümde olan gülümsemeyi takındım. Havluyla yüzümü kurulayarak Cansu'dan gelen mesajı silerek kapının kilidini açtım ve masaya doğru ilerledim.
Gülerek masaya oturduğumda servis tabağımı doldurarak meyve suyumu yudumladım. Öykü Abla başta olmak üzere herkesin yüzüme baktığını hissediyordum.
Ağzıma salatalık atarak masadaki yüzlere baktım. Furkan gülerek "Kenks iyi misin?" diye sordu.
Bende gülerek omuz silktim. "İyiyim Furkan sen?"
Cevap vermeden Sinan Abi'ye baktı. Sinan Abi kaşlarını kaldırmış yüzüme bakarken "Belfu" diye seslendim.
Belfu "Efendim İrem" dediğinde "yanındaki reçeli alabilir miyim?" diye sordum. Reçeli önüme uzattığı zaman ekmek sepetinden bir dilim ekmek aldım.
"Yahu yesenize" diye kızdım. "Yumurta soğudu valla"
Yumurtadan tabağıma alarak yemeye devam ettim. Kapı zili çaldığında Öykü Abla doğruldu kolunu tutarak "Ben bakarım sen otur" dedim. Şaşkınca yerine oturarak çayından yudumladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANDER SEVDAM
General FictionHırçın bir adamın poyraz bir kadını sevmesinden feyz alan iki bakinin soluksuz aşkı