Öncelikle merhabalar cancağızımlarım💜💜💜 genelde bölüm başlarını meşgul etmiyoruz bildiğiniz gibi ama ben size bir karne hediyesi hazırlamak istedim. Tüm bölümlerden bağımsız hayatlarında kötü bir şey olmasa Ulaş ve İrem nasıl olurdu?
Hadi birlikte okuyalım 😂💜
***
Güneş gösterisini şehvetle sergilerken kalbimin perdesi bir el tarafından açıldı. Ruhumdan kalbime sızan şefkatin tohumları damarlarımın arasında geziyordu sanki.
Başımı bana yastık görevi gören adamımın göğsünden kaldırarak yarı kapalı gözlerle yüzüne baktım. Gözünde Güneş gözlüğünden sevdasına düştüğüm elalarını görememek koymuştu. Ani bir hızla gözündeki gözlüğü çıkartarak çimenlerin üstüne attım.
Elini gözlerine siper ederek güldüğünde bende ona eşlik ederek etrafa göz gezdirdim. Büyük Piknik alanında en kuytu köşeye park ettiğimiz arabamız ve bir çınar ağacı altında oturduğumuz yer. Her şey fazla güzeldi.
Hayatımızda kötü şeyler olmayalı uzun bir zaman olmuştu. Kötü olayları aklıma getirdikçe o gece geliyordu aklıma. Kaybetme korkusu. Ulaş kasılan bedenimi fark ederek yüzümü kendine çevirdiğinde kaşlarını çatarak burnuma fiske attı.
"Kızıyorum ama. Buraya eğlenmeye gedik. Böyle yapacaksan hiç yaz güneşi yemeye gerek yok güzelim"
Kesik bir iç geçirdim. Bana ilk gün dediği güzelim lafı hala dün gibiydi. Omzuna alıp götürmeye çalışması. Kalbimdeki yük kamyonu devrilerek tüm yükünü üstüme bırakmış gibiydi. Hava kaç derece olursa olsun onun yanında soğuk cehennemde gibiydim. Yakıyordu bizi.
"Ulaş" dedim masum bir ses tonuyla. Ağzına attığı eriği yedikten sonra "Efendim güzelim" dedi yüzünü ekşiterek.
Dudağımı ısırarak ellerimi masanın üzerine koydum. "Beş tane de parmağım varmış Aa çok şaşırdım şimdi."
"İrem" elini alnıma koyarak bana baktı. "iyi misin sen? Ağzında bir şey geveliyor gibisin"
Gülerek koluna vurdum. "ilahi Ulaş ya"
"Evet bir şey var" dedim hızlıca. "He" dedi oturduğu yerde gerinerek.
"Yolla gelsin"
Yüzüm kızarmış mıydı ya? Ellerimi birbirine bağlayarak gözlerinin içine baktım. Hadi dercesine bir hareket yaptığında "biz kaç aydır birlikteyiz Ulaş?" dedim.
Şaşırmış gibi rahat pozisyonunu bozarak benim gibi masaya dönerek oturdu.
"Bir yılı yarıladık nerdeyse"
Başımı salladım. "O zaman daha neyi bekliyoruz. Trabzondan çıkamıyoruz. Senin hakkında bildiğim tek şey Cansu, şaka gibi değil mi? Ben senin kan bağın olduğu kişileri tanımak istiyorum. Anneni babanı varsa kardeşlerini. Bak onu bile bilmiyorum"
Bu gerçeğin kendi ağzımdan yüzüme vurulması bir namlunun ucunda kalbimin olması gibi bir şeydi. Yüreğime inen acının sebebine döndüm. Gözlerine ekilen şefkate gömülmüştüm ve üzerime yıldızlar kapanmıştı.
Ellerimi elleri arasına alarak dudaklarına götürdü. Nefesimi tuttum. Deli misin be adam? Ben kokuna zihnimi satmışım sen hala neler yapıyorsun?
"Haklısın. Buna en yakın zamanda bir çare bulmaya çalışacağım. Ayrıca Cansu'yu atalım dedim. Onun ismi o güzel-" derin bir iç çekti. "Dudaklarına hiç yakışmıyor."
Yüzümün ısındığını hissettiğimde gözlerinin gözlerime bir savaş açtığını fark ettim. Aramıza giren mesafeleri tek tek aşarken masanın üzerindeki öten telefonla irkildim. "Vay anasını ya!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANDER SEVDAM
General FictionHırçın bir adamın poyraz bir kadını sevmesinden feyz alan iki bakinin soluksuz aşkı