15

2.5K 195 103
                                    

'Seviyorum derken de gideceğini biliyordun değil mi?'

***
Ucube ruhların esaretine düşürülmüş zihni bulanık bedenler vardı ayak bastığımız toprakta. Ütopyası kirli ruhlarla dolu...

Şimdi karşımdaki bedende zehri görebiliyordum. Zihni bulanık bir hastaydı. Kalbinin deliğine yuvarlanıp yok olmuş bir insan.

"Sen" diye mırıldandım az önceki güçsüz hareketimin bir tık yenilmesiyle. Ellerini göğsünde birleştirerek gözlerimi içine baktı.

"Ne oldu? Kimi bekliyordun? Bu gece her şey bitecek burada. "

Bu kız çıldırmış gibiydi. Ulaş ısrarla bu kızın gerçek yüzünü görmek istemese de ben nasibimi alıyordum bu kızdan. Güldüm.

"Hastasın kızım sen. Seni umursadığımı falan mı sanıyorsun cidden. Komiksin"

Ellerini ayırarak saçlarını geriye itti. Gözlerindeki öfkenin tomurcukları filizlenerek kök salıyordu kalbine.

"Ben neysem neyim. Ulaş'ın hayatında ne kadar yer kaplıyorum ben haberin var mı? Hatta eminim senin hiçbir şeyden haberin yok. "

Kaşlarımı çatarak üzerimdeki cekete sarıldım. Ona inanmamalıydım. Ama ne kadar tehlikeli ve deli birisi de olsa söyledikleri bu zamana kadar hep gerçekti. Büyük ihanetin habercisi olan gülüşü vardı karşımda.

Sağ elini havaya kaldırarak yüzük parmağını gösterdi. Kalbimin esaretine düşürülen yük kamyonu ezdi. Boğazıma düğümlenen hisseleri yok sayarak başımı iki yana salladım.

"Bu ne?"

Güldü. "İremcik ya"

Bana yaklaşarak elimi tutmaya çalışarak yüzüğe dokundurdu. "Bu bizim söz yüzüğümüz. Ulaş'la ben evleniyoruz. Hayatımızdan çık"

Yalın ayak uçuruma yürümüş gibiydim. Ayaklarımın altı kanlarla, yaralarla kaplı olsada yolun bitmiş olması yıkmıştı beni. Ruhumun kırık kanatları tutmuyordu bedenimi. Gözlerimi kırpmamaya özen göstererek başımı dik tuttum.

Gözümü kırptığım an bu kızın karşısında ağlamış olacaktım. Yenilmiş ve ucuz bir kız. Dudaklarımı birbirine bastırarak gülümsemeye çalıştım.

"Ulaş'la böyle bir karar alman umarım kendi hayal dünyan içersinde olmamıştır. Yoksa cağnım partnerimin düğününe değil cenazesine gitmiş olurum"

Yüzündeki afallamayı gördüğüm zaman üzerine doğru yürüdüm. Ulaş'ın üstümdeki ceketi kayarak yere düştüğü zaman elleri arasından kayıp parçalanan kalbimin yerine koydum. Avcumla Cansu'nun çenesini yakalayarak kendime çektim. Aramızdaki boy farkının avantajı benim lehime işliyordu.

Gözlerini gözlerime dikerek düz bir ifadeyle baktı. Gözlerindeki düz bakışa nefretle baktım.

"Ulaş" dedi öfkeli bir sesle. "Benim hayatımın en büyük noktası sen kimsin ki? O noktanın içinde ilerlemeye çalışan bir toz tanesi. "

Kalbimin yüzüne batırılan hançerler sırtıma batırılan hançerlerle birlik olmuş gibiydi. Bir şey söylemeden çenesini iterek serbest bıraktığım geriye doğru birkaç adım sendeledi. Sinirle odadan çıkmak için arkama döndüğüm zaman olduğum yerde adım atacak gücümü kaybettim.

Gözlerinin tonuna düştüğüm adamla göz göze geldiğimiz zaman nefesimin bir an kesildiğini sandım. Gülmeye çalışarak Cansu'yu gösterdim.

ANDER SEVDAM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin