Ben kendimi tamamen çikolatalara vermiştim, Yoongi ise telefonda bir şeylere bakıyordu. Telefonu cebine koyduğunda bana bir soru geleceğini anladım.
"Ee neden tartıştınız? Seni öldüreceğim diye tehditler savuruyordun?"
Tatlıdan bir kaşık alıp, biraz çiğnedim.
"Jimin, annemlerin yanına gitmemi istiyor."
Yoongi bir kaç saniye düşündükten sonra cevap verdi "Mantıklı değil mi? Gitmen iyi olabilir."
Elimde ki plastik kaşığı hızla masaya koydum.
"Hiçbir yere gitmiyorum. Düşündüğün şey gerçekten bir anne ve babaysa, yıllardır onları görmedim. Abim beni büyüttü, o bana baktı. Onların bir emeği yok. Yanlarında olmak istemiyorum." sinirle içimi boşalttıktan sonra, son bir ekleme yaptım "Güvende olacak olsam bile, istemiyorum."
Tüm keyfim kaçmıştı. Saniyeler içinde tekrar moralim yer altına döndü.
"Sağol, moralimi yine alt üst ettin."
Masadan hızla kalkıp, ilerideki barakaya yani hesabın ödendiği yere gittim. Ardından beklemeden lavaboya girdim.
Yüzüm birazcık şişmişti. Kötü görünüyor muyum? İyi göründüğüm söylenemez. Yüzüme biraz renk verip lavabodan çıktım.
Yoongi inatla gitmemiş, beklemişti.
Ona bakmadan diğer tarafa yürüdüm. O taraf yürüyüş yoluydu. Küçük bir yapay gölet etrafına hoş bir yürüyüş yolu yapılmıştı.
"Ee nereye gidiyorsun?" birden gelen sesle yerimden sıçradım. Bu salak çocuk neden hala arkamdan geliyor?
"Sana ne?"
"Umarım bu sana ne güzel bir yerdir."
Ona yine bir göz devirme hediye ettim. Bu konuda yetenekliyim.
"Hey! Yeon!" araya giren bir diğer sesle karşımızdan bize doğru gelen Jaehyun'a gülümsedim. O da tüm neşesiyle bize koşuyordu. Bu çocuk nasıl bu kadar enerjik olabiliyor?
"Selam," dedim gülümseyerek. O da beni selamladı, ardından Yoongi'yi gösterdi.
"Hayırdır? Jimin'in başına taş falan mı düştü? Erkek arkadaşın mı?"
Sorduğu soru üzerine herkesin içinde Jaehyun'a saldırmam bir oldu. Kafasını tutup, kolumun altına aldım ve saçlarını çekmeye başladım. O bağırırken bende ona bağırıyordum. Koşudan geldiği için terliydi.
"Yeon delisi bırak saçlarımı!"
"Jaehyun seni öldüreceğim!"
Belimden tutulup çekilene kadar onun baya bir saçını koparttım.
Ve birden hiçbir şey olmamış gibi konuşmaya devam ettik.
"Okulda görüşürüz o zaman," dedi ve koşarak yanımızdan gitti.
Yoongi ile göz göze geldik. Olayın şokunu atlatamamış gibiydi.
"Ne var? Seni de dövmemi ister misin?"
Ellerini hemen ben suçsuzum der gibi havaya kaldırdı.
Ardından yine peşime takıldı ve sessiz bir şekilde gezdik.
- - -
"... Evet şimdi çıkabilirsiniz." Profesör sonunda o sihirli kelimeleri söylediğinde kitap defter yakarak bağırmak istedim. Bugün çok yorgunum. Üzerimde ekstra bir bitmişlik var. Bu yüzden hemen eşyalarımı topladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bulletproof: X [BTS+Yoongi] ✔️
FanfictionSize olayın ne ara bu hale geldiğini anlatamam ama bu hale gelmesini sağlayan ana karakterleri anlatabilirim. Park Jimin, benim biricik abim, kıskançlığın sözlükteki diğer anlamı. Kendisi bir ara sokakta bıçaklandı. Kim Taehyung, onu bıçaklayan kiş...