Bol bol yorum yapıp oy verelim :')
"Yeon hadi kalk!" Jimin'in ayağıyla beni uyandırmaya çalışması, güne başlamanın en sıkıcı yoluydu.
"Ne?" dedim örtünün altından boğuk bir sesle.
"Hadi hadi, bugün dersin var."
Örtüyü üstümden ittim "Bugün dersim falan yok, bugün Pazar. Pazar." örtüyü elimle bulmaya çalışırken tamamen üstümden uçtu gitti.
"Yeni takvimine göre artık Pazar günleri Yoongi ile dövüş dersin var."
Gözümü hızla açtım, tüm uykum uçmuş gitmişti.
"Ne? Bunu pazar gününe mi ayarladın? Biricik tatil günüme?"
Jimin omuz silkerken elindeki mısır gevreğinden bir kaşık aldı "Bugün salon kapalı yani Yoongi rahat çalışırsınız diye bugüne ayarladı. Mızmızlanma!"
Ayağıyla bacağımı dürtüp odadan çıktım.
Bir ayı ile aynı evde yaşıyorum!
"Bir saate orada olman lazımmış!" tekrar seslendiğinde hemen yataktan çıktım. Bir heyecan bastırmıştı.
Eşyalarımı alıp hızla bir duş aldım.
Havalar artık serinlemeye başladığı için bir kot, bir tişört ve üstüne bir kot ceket aldım. Spor çantamı da sırtıma alıp Jimin'e tüm öfkemle evden çıktım. Kahvaltı bile etmediğim için yolda bir marketten bir şeyler alıp yiyerek otobüse bindim. Spor salonun kapısı kitliydi.
Sinirle kapıyı zorlarken bir yandan telefonumu çıkarmaya çalışıyordum. Yoongi kim bilir neredeydi?
Telefonu bulduğum anda otomatik kapı kendiliğinden açıldı. Yoongi hemen arkasında dikilmişti, gözleri uykulu uykuluydu.
"Geç kaldın," dedi mırıldanarak ve içeri yürüdü.
Arkasından ağız hareketi yaparak içeri girdim. Gerçekten kimse yoktu ve yine içerisi temiz kokuyordu, o güzel aloe vera kokusu.
"Soyunma kabinleri alt katta," dedi spor salonunun bir bölümünü göstererek. Orayı ilk defa görmüştüm. Aşağı doğru inen bir merdiven vardı. Bir şey demeden o tarafa ilerledim. Aşağı doğru kıvrılan merdivenin gizemli bir tavrı vardı. Soyunma odası çok genişti, etrafta dolaplar vardı. Bir tarafta duşlar yazan bir koridor, diğer tarafta soyunma kabinleri vardı. Birine girip hızla üstümü giydim.
Altıma kapri bir tayt, onun üstüne takımı olan şortu giydim. İçime sporcu atletimi giyip, üstüne yine takım olan kapşonluyu çektim. Kabinin aynasından kendime şöyle bir bakarken gülümsedim "Benden de iyi dövüşçü olurmuş."
Saçlarımı bir at kuyruğu yapıp kabinden çıktım. Yoongi spor salonun ortasında bir alete oturmuş beni bekliyordu.
O da üstünü değiştirmişti. Diz kapaklarının üstünde bir şort giymiş, üstüne de kolsuz siyah bir tişört giymişti. Dikkatimi tamamen kaybettim bile.
"Gel," beni peşinden spor salonunun başka bir kısmına götürdü. Bir koridordan geçip, bir başka alana girdik. Burada kocaman bir ring vardı. Etrafta kum torbaları ve benzeri, adını bilme gereği duymadığım şeyler vardı.
Yoongi ringin içine girince ona şaşkınlıkla baktım "Yok artık, spor derken ben iki koşarım falan sandım!"
Yüzünde sinsi bir gülümsemeyle bana baktı "Onu da yaparsın ama önceliğimiz bu. Buraya gel."
Çocukça bir hisle omuzlarımı hayır anlamında indirip kalktım. Ringe falan çıkmam ben.
"Yeon zorlaştırma, ben senin hocanım. Ne dersem o." sesi çok sakin ve eğleniyor gibiydi. Pes ederek iplerin altından ringe girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bulletproof: X [BTS+Yoongi] ✔️
FanfictionSize olayın ne ara bu hale geldiğini anlatamam ama bu hale gelmesini sağlayan ana karakterleri anlatabilirim. Park Jimin, benim biricik abim, kıskançlığın sözlükteki diğer anlamı. Kendisi bir ara sokakta bıçaklandı. Kim Taehyung, onu bıçaklayan kiş...