[ Minah ]
"Tamam Minah sakin ol. Bunu yapabilirsin. Korkmana gerek yok. Zaten bir aydır bunun üzerinde çalışmıyo muydunuz? Demek ki sorun yok. Şimdi derin bir nefes al ve gülümse." Bu sözleri mırıldanırken bir yandan da gerginlikten odada bir aşağı bir yukarı yürüyüp duruyordum. Sakin olmam lazımdı ama elimde değildi işte. Her ne kadar şu son bir ayı mükemmel aşk (!) hikayemize çalışıp geçirmiş olsak bile yine de kendimi gergin olmaktan alıkoyamıyordum.
"Minah-ah biraz sakin olmalısın. Son bir aydır bu gün için hazırlanmıyor muydun zaten." Menajerim Jungsu oppa gülümsemeye çalıştı. Fakat yüzünden onun da en az benim kadar gergin olduğu kolayca anlaşılıyordu. Bu gün orada diyeceklerim ikimizinde geleceğini etkileyecekti sonuçta.
"Minah-shi 5 dk sonra sizin sıranız." İçeri giren görevlinin sözleriyle derin bir nefes aldım. Yüzüme bir gülücük yerleştirdim ve görevliye döndüm.
"Peki geliyoruz."
Yolda yürürken Jungsu oppa bana sakinleşmem için bir kaç şaka yapmaya çalıştı. Aslında o da yaptığı şakaların beni sakinleştirmekten çok uzak olduklarının farkındaydı; ama yine de en azından onun gerginliğinin alması için elimden geldiği kadar gülmeye çalıştım. Ne kadar başarılı oldum orası ayrı tabi.
Kulise geldiğimde çevreme bakındım... Güzel daha gelmemiş. Bu bana sakinleşmem için fazladan bir kaç dakika daha kazandırır diye sevinirken arkamdan gelen derin sesle irkildim. Lanet olsun! İki dakika daha geç gelsen ne olurdu sanki? Ama tabi şu an bir şey diyemem; çünkü çevremizde insanlar var. O yüzden elimden geldiği kadar gerçek bir şekilde gülümseyip az ötemde duran kuleye doğru yürüdüm.
" Yeolieee "
" Yeobo-ah" Ellerimi belinin çevresine dolayıp ona sarıldım. Tanrım kusmak üzereyim.
" Seni çok özledim Yeolie. "
" Ben de seni yeobo. " Göz ucuyla insanların bize gülümseyerek baktıklarını görebiliyordum. Dalga geçiyorsunuz değil mi? Ben burada kusmamak için kendimi zor tutuyorum; ama siz hala gülümsüyorsunuz... Neyse en azından birileri mutlu.
" Chanyeol-shi, Minah-shi sizin sıranız. " Daha demin odama gelen görevli yanımıza geldi ve biz de sarılmayı kestik. Seni baş kurtarıcım ilan ediyorum adını bilmediğim sevimli görevli. " Bu arada sahneye çıkarken el tutuşsanız iyi olur." Belki de biraz fazla erken konuşmuşum. Kusura bakma maalesef bu pozisyon için kontejanımız dolmuş adını bilmediğim sinir görevli.
Gerçekten midem bulanmaya başlamıştı ve bayılacak gibi hissediyordum. O yüzden Chanyeol'un bana uzattığı eline sarıldım.
" Eğer elini tutmamı bu kadar çok istiyosan söylemen yeterli." diye kulağıma fısıldadı. Bu çocuk kendi ne zannediyor cidden.
" Rüyanda görürsün Park Chanyeol. " Gözlerimi devirdim.
" Evet sayın seyirciler. Bugün çok özel konuklarımız var. Kendileri son bir haftadır ülke gündemindeler. Onlar kim mi? Ülkenin en sevimli çifti Park Chanyeol ve Yoo Minah."
Beni neredeyse öldüren mide bulantıma rağmen yüzüme bir gülücük kondurmayı başardım. Hadi yapalım şu işi.
" Annyeonghaseyo Yoo Minah-imnida."
" Annyeonghaseyo Park Chanyeol-imnida. " Aynı anda eğilip kendimizi tanıttık. Daha sonra bizim için ayrılmış sandalyelere oturduk. Hala el eleydik.
" Ne kadar da yakışıyolar değil mi? " Sunucu yüzünü kameradan bize doğru çevirdi.
" Teşekkür ederiz." Chanyeol ikimizin yerine de konuşmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stuck In Reality
FanfictionYoo Minah'nın hayatı mükemmeldi. Ta ki menajeri ona o haberi verene kadar... Ve şimdi hakkında ona ezberletilenler dışında hiç bir şey bilmediği, durmadan kavga ettiği ve hiç ama hiç sevmediği biriyle hayatını devam ettirmesi gerekiyordu.Ve bu kişi...