"Yarın duruşma var." Yoongi salona girdiğinde herkes ona döndü. Bir haftadır bu konuyu konuşmaları gerekiyordu ama hepsi Jin'den çekindiği için açamıyordu konuyu. Sadece Yoongi gönüllü olunca konuşmaya, teşekkür etmişti herkes içinden. "Avukatınla görüşmeler nasıl gitti?" diye sordu Jin'e bakarak.
"İyi." Jin umursamazca omuz silkerken elinde katladığı Ha Neul'un giysilerini ayırmaya devam etti. Aklı çıkıyordu kötü şeyleri düşününce ama biliyordu. Ha Neul başkasına verilemezdi. Ha Neul'un ailesi oydu.
"Hyung," Jungkook çekingence konuştuğunda, ki bu kırk yılda bir olurdu ama bu bir haftadır diken üstündeydi herkes, Jin ona doğru döndü.
"Efendim?"
"Şey," Jungkook kelimeleri toparlamayazken Hoseok'a doğru baktı. Jin hariç hepsi konuyu bildiğinden konuşmayı devraldı Hoseok.
"Taehyung," dedi Hoseok. Dikkatlice Jin'i izliyordu çünkü Taehyung'u evde bulduğunda sadece o görmüştü o anları. Jin'in nasıl sinirli olduğunu o biliyordu. "O da gelmek istiyor duruşmaya. Ha Neul'un yanında olmak istiyormuş. Gelmeden sana sormak istedi."
"Burası özgür bir ülke Hoseok. İsteyen istediği yere gider. Umrumda değil." Taehyung lafı geçince bile gözleri doluyordu Jin'in. Yediremiyordu kendine. Taehyung'u o hâlde bulmasını yediremiyordu. İçi gidiyordu onu her görmediği gün ama yapamıyordu işte. Kırıldı mı bir daha eskisi olamıyordu.
"Hyung bir konuşsan onunla? Çocuk gerçekten perişan hâlde. Böyle dediğim için bana kızar ama yemek yemiyor, zorunda olmadıkça bizimle dahi konuşmuyor. O daha yeni yetme. Jimin ve Jungkook'tan ne farkı var? Konuş bir kere daha." Namjoon dolu gözleriyle Jin'e baktığında, Jin elindeki dürülü Ha Neul'un giysilerini kenara koydu. O da istiyordu konuşmak, onu dinlemek, kendini anlatmak ama yapamıyordu. El vermiyordu içi. Kabullenemiyordu ona başka birinin dokunduğu gerçeğini kendinden önce. Ona kıyamazken başka birinin ona dokunma hissi deliye çeviriyordu onu.
"İyiyim ben böyle." dedi gözlerinin dolmasını engellemek için kafasını yukarı kaldırırken. "Konuşmak bir şeyi düzeltmez."
"Hayvanlar koklaşa koklaşa, insanlar konuşa konuşa." Yoongi aniden ortaya atıldığında herkes siniri bozulmuş şekilde güldü. O sırada içeride uyuyan Ha Neul kalkmış, elleriyle gözlerini ovarak onların yanına gelmişti.
Yavaşça Jin'in kucağına çıktığında kollarını babasının boynuna doladı. Çok boşladı babası onu bu hafta. Sürekli biriyle görüşüp duruyordu, onu evde bulamıyordu Ha Neul. Yanında Jimin ya da Hoseok Amcası oluyordu ama babasını da özlüyordu işte. Zaten Tata'sını gördüğü yokken babasının boşluğu kendisini daha fazla üzüyordu.
Jin'de konuşmamıştı Ha Neul'la bu velayet davası ile ilgili. Nasıl anlatırdı ona, belki seni kaybetme şansım var, diye? Nasıl söylerdi senin annen seni almak istiyor, diye? Hep geçiştirdi bu konuyu. Belki Taehyung olsa daha kolay anlatırdı ona. En azından Ha Neul'un kafasında bir şeyler şekillenirdi, diye düşündü. Taehyung Ha Neul'u rahatlatmanın her yolunu biliyordu. Belki Ha Neul korkmazdı o olsaydı.
"Bebeğim," dedi Jin kızının ensesindeki saçlarını okşarken. O da özlemişti kucağındaki minicik bedeni. Zayıfladığını da şimdi fark ediyordu Jin. Taehyung gittiğinden beri yemeklerini ona Hoseok yediriyordu ancak Ha Neul bir şey yemişe benzemiyordu. Bunun için kızmayı not etti kendine.
Ha Neul kafasını kaldırıp Jin'e baktığında uzanıp onun alnını öptü Jin. Jimin elini kalbine koyarak onlara bakarken Yoongi ayaklandı.
"Kalkın, markete gidelim. Şey falan alırız."
"Ney?" Jungkook, Yoongi'nin onları yalnız bırakma isteğini anlamayıp konuştuğunda göz devirdi Yoongi.
"Sana bir beyin alırız. Yürü." Yoongi, Jungkook'u yakasından tutup çekerken güldü Ha Neul. Bir haftadır babası yok diye içten gülmüyordu ama babasına sarılmış dururken gülümsemek çok mutlu etmişti minik kızı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Be My Girl's Dad? |TaeJin|
FanfictionKim Seok-Jin'in minicik kızına bakma görevi Taehyung'a verilmişti. Eh, aşık olmakta Kim Seok-Jin'e kalmıştı?