Kendini tutamadı ve ağzından kaçan bir hıçkırıkla deli gibi ağlamaya başladı.
Duyduklarım karşısında hangi birine şaşıracağımı bilemedim.
Ben de ağlıyordum.
Lee Know... Karşımda acı çekiyordu.
Dayanamadım ve hiçbir şeyi düşünmemeye çalışarak onu kendime çektim.
Birbirimize sarılarak,ikimiz de uzun bir süre sadece ağladık.
Sonra bir kilit sesi duyuldu.
Bu sesi duyunca ikimiz de gözlerimizi kapıya çevirdik.
Kilit sesinin hemen ardından kapı açıldı ve içeriye biri girdi. Girer girmez de ışıkları yaktı. Bu Hyunjin'di!
Kanlanan gözleriyle çevresine bakınırken bizi gördü ve hiç durmadan yanımıza koştu.
Minho ile hâlâ birbirimize sarılıyorduk. Hyunjin'in ışığı açmasıyla karanlığa alışan gözlerimiz kısa bir süre kamaştı. Oldukça rahatsız ediciydi. Ama bu duruma da gözümüz yavaş yavaş alışmaya başlıyordu.
-Derken Hyunjin koştuğu gibi yanımıza çöktü ve o da bize sarılarak gözündeki göz yaşlarını akıtmaya başladı.
O da ağladığına göre... Bunca zaman buradan,kapının arkasından hiç gitmemiş miydi yani?
Neyse ne,şu an önemli olan bu değil.
Üçümüz de birbirimize sarıldık ve içimizde yıllardır biriken ne var ne yoksa bir bir akıtmaya başladık.
🍃1 Hafta Sonra🍃
"Jeongin! Fighting Jeongin!"
Âdeta sahaya yapışmıştım ve delicesine tezahürat yapıyordum. Boğazlarım yırtılırcasına arkadaşıma destek oluyordum.
Evet,bugün okulumuzun basketbol turnuvası var. Ve tabii oyunda Jeongin de oynuyor. İlk defa bir turnuvaya katılıyor kendisi. Üstelik şimdiden eskiden kendisiyle dalga geçen herkesin ağzını kapatmış durumda. Hem yakışıklılığı,hem de yeteneğiye. Eh tabii, kimin arkadaşı?
"Jeon-gin! Jeon-gin! Jeon-gin! Figtiiinnnggg!"
Tam bu esnada Jeongin mükkemmel bir hareketle rakibinden sıyrıldı ve bulunduğu yerden topu potaya gönderdi. 3'lük attı! Jeongin 3'lük attı ve takıma tam 3 sayı kazandırdı! Maç bitti!
Heyecanla büyük bir çığlığı bastığımda Jeongin hızla bana doğru koştu ve o da sevinç çığlıkları atarak bana sarıldı.
Beni döndüreceğini hisseder hissetmez ayaklarımı havaya kaldırdım. O da beni belimden sıkıca kavrayarak çevresinde döndürdü.
Bu hareketi çoğu kıskanç bakışların üzerime yönelmesine sebep olurken bizi ayıran şey, muhteşem Hyunjin oldu.
"Yah yah yah! Yeon Soo ne yapıyorsun ama güzelim? Ne konuşmuştuk biz seninle?"
Beni kolumdan tuttuğu gibi aşağı çekince Jeongin'den ayrılmak zorunda kaldım. Ardından direkt kendisine çekti ve başım yine onun göğsü ile buluştu.
"Çok kıskançsın Hyunjin. Gerçekten."
"Ne yapayım? Engel olamıyorum. Seni kıskanmamak elde değil."
Güldüm. Güldük.
Bu esnada ellerindeki havlularla terlerini silerek bize doğru gelen Minho ve Felix ile buluştu gözlerimiz. Felix'i görür görmez şımardım.
"Felix! Bu kıskanç kimseye sarılmama izin vermiyor artık. Yardım et."
Felix'e doğru adım attım. Hyunjin'in kolları arasından çıktım. E tabii Hyunjin anında gözlerini irileştirdi ve ben Felix'in omzuna kolumu atarken işaret parmağıyla kendisini göstererek bağırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stray Kids // Hwang Hyunjin(✔)
FanfictionSırtım duvarla buluştuğunda çektiğim acıyla ağzımdan ufak bir inleme çıktı. O ise tuttuğu kolumu bırakmayarak bir elini de duvara yasladı ve beni duvar ile arasına sıkıştırdı. Daha çok yaklaştı. "Ne yaptığını sanıyorsun?" Başımı boyunun uzunluğundan...