6.Bölüm: "Dil Bilgisi"

16.5K 959 519
                                    

İyi okumalar bugün de sabah kuşları için atalım bakalım.

Multimedya;Alkan
Bölüm şarkısı; Milk&Bone - Daydream

"Nerdeydin sen dün gece?" Kafamı yastığın altından çıkartmadan mırıldandım. "Parti." Ölesiyle uykum vardı ve ablam bana dokunduğu an ortalığı ayağa kaldıracaktım.

"Naptın o saate kadar partide? Hem kimin partisiymiş bu.. bla bla." Sertçe kafamdaki yastığı çektim. "Ya abla sus artık sus! Uykum var geberiyorum yeter-" gözüm komidindeki saate kaydı.

"Hassiktir. Abla neden daha erken uyandırmadın ya?" Ellerini beline koyarak önüne düşen kahverengi tutamı üfledi.
"Yekta seni dövmemem için bir sebep söyle?" Elimi barış işareti yaparak havaya kaldırdım. "Çünkü sende işe geç kalıyorsun?" Sorar gibi söylendiğimde bir hassiktir de ondan gelmişti.

Yataktan kalkarak yüzümü ovuşturdum. Güne yine ablamın sesiyle ve yastıklarıyla başlamıştım. Her ne kadar uyku sersemi sinirlensem de böyle uyanmayı seviyordum. Anne babasız yetiştiğiniz zaman birisinin sizi uyandırmasına hasret kalıyordunuz.

O kişi gerekirse sizi dövecek birisi olsa bile.

Şaka maka ablamı çok seviyordum be.
"Yekta çabuk odanı topla pis kepaze!" Al işte.
"Tamam abla git giyin sen." Tuvalete girerek günlük işlerimi hallettim ardından saçımı düzelterek parfümümü sıktım.

Bugün maç vardı. Resmen Alkan'la aynı takımdaydık ve bugün yan okulla maçımız vardı. Formamı koklayarak pis olmadığından emin olduktan sonra onu da -her gün aynı programla gittiğim- çantamın içine koydum.

Üzerime siyah dar bir kısa kollu geçirip altına siyah pantolonumu giydim. Dolabın içinde sakladığım siyah converseleri de alarak kapıya yöneldim. Gönül aşağı indim demek isterdi lakin hayatlar apartman dairesiydi. Bazen kendimi zengin hissetmek için ablama kahvaltıya gel yerine kahvaltıya in dedirttiriyordum. Eh işte, her insanın ufak tefek saykolukları olmak zorundaydı.

"Kahvaltı etmeyecek misin?" Saçını güzel bir topuz yapmaya çalışan ama her seferinde bozan ablama baktım. "Hayır, geç kaldım zaten." Hızla evden çıkarak, elimdeki çantamı omzuma astım.

Çantamdan çıkarttığım beyaz kulaklıklarımı kulağıma takarak istediğim şarkıyı açtım.
Kulaklığımdan Halsey - Alone şarkısı yayılmaya başladığında memnuniyetle ilerlemeye başladım.
Evimizin biraz önünde bir otobüs durağı vardı ve okuluma gidiyordu. Bu yüzden şanslı sayılırdım.

Şarkı bitip durağın önüne geldiğimde birkaç dakika sonra gelen otobüse bindim çabucak.
Keşke maç öncesi antrenman yapsaydım diye düşünmekten kendimi alamamıştım.

Çalan telefonumla beraber önümdeki yaşlı amcanın müsade ettiği kadar elimi cebime attım. Otobüslerden nefret ediyordum. "Efendim?" Telefonumu kulağıma dayamadan önce gördüğüm kadarıyla Sarp arıyordu.

"Efendim Sarp?" Derin bir iç çekiş geldi.
"Abicim Hamza bugün benimle değil. Bir arayabilir misin?" Kafamı salladım.
"Tamam mesaj atarım sana." Telefonu kapatarak başka bir numara çevirdim.

Birkaç çalıştan sonra telefon açılmıştı.
"Olum nerdesin sen? Sarp merak etmiş seni." Arkadan gelen müzikle yüzümü buruşturdum. "Abicim okula gideceğim de önce gelip poğaça falan alayım dedim pastanedeyim." Birkaç onaylayan mırıltıdan sonra telefonu kapattım.

Sonrasında Sarp'a kısa bir mesaj çektim.

Kime; Sarp
Hamza iyiymiş. Birazdan okulda olur..
sana tripli sanırım.

Geldiğimiz durağa baktığımda şükrederek indim.
İşte benim saçma okulum. Eğer bu okula gelmeye devam ediyorsam bunun tek sebebi o çok zor kazandığım bursum ve Alkan'dı. Ama yüzde doksan Alkan'dı.

Az ilerimde duran Sarp'ı fark ettiğimde omzuna vurdum. "Hoşgeldin." özel selamlaşmamızı yaptık.
"Bugün maç varmış." sırıttığında bende güldüm.
"Evet. İşin en iyi yanı derslere girmeyecek olmam." Sarp kollarını göğsünde bağlayarak bilmiş bilmiş bakmaya başladı. "Ve Alkan'a yakın olacak olman." Sakince ekledi. "Dua et de sana bir şey yapmasın. O zaman kimse alamaz onu benim elimden." Kafamı sallayarak kısa bir teşekkür mırıldandım. Ardından spor salonuna gitmek üzere yanından ayrıldım.

Adımlarım birbirini takip ederken dışarıdan kocaman bir klübe gibi görünen salona girdim. Alkan genelde hep geç kalırdı. Buna alışıktım, o yüzden önce hazırlanacak ardından bir şeylerle oyalanıyor gibi onu giyinirken izleyecektim.
Artık gay olduğunu biliyor, Eda'ya söylediğine göre bunu başkalarına söylecek özgüveni de vardır.

Somurtarak girdiğim soyunma odasında bir yere oturdum. "O son şeyi yapmayacaktın." Kaşlarımı çattım. "Abi resmen Eda şırfıntısına borçlandım ya!" Homurdanarak çantamdan çıkardığım formalarımı
üzerime geçirdim. Uzun çorapları da dizime kadar çektikten sonra, haddinden fazla uzamış saçlarımı küçük lastik tokayla topladım.

"Biz geldik." Takım arkadaşlarım içeri girdiğinde tebessüm ederek artık boş olmayan bankta kenara kaydım. "Eda dediğini duydum. Bende o kızdan nefret ediyorum, tam bir sünepe." Gözlerimi büyüterek Cenk'e baktım.

"Olum Eda senin eski sevgilin değil mi lan?" Yüzünü buruşturdu. "Yaptık zamanında öyle hatalar." Sırıtarak olduğum yere sindim. Eda'yı sinir etmek için Cenk'i kullanabilirdim. Bütün eski sevgililerini hala seviyor olabilecek bir kızdı o. Yüzümü yıkamak için soyunma odasının sağ tarafında kalan lavaboya yöneldim. "Evet ya bende sevmiyorum hiç. Böyle tehditkar bir kız olamaz." tam cümlemi bitirip lavabodan uzaklaşacaktım ki karşıma çıkan Alkan'la nefesimi tuttum.

"Kimden bahsediyoruz?" kaşlarımı kaldırarak bir merak kırıntısı bile olmayan yüzünü inceledim.
"Bahsetmiyoruz, bahsediyorum. Tekil bir fiil hani." sırıtarak üzerime eğildi. Nefesimi tuttum.

"Hadi ya. Dil bilgim biraz kötüdür malum sayısalcıyım. Bana anlatmak ister misin?"
Nefes al. Nefes al.

Kendimi rezil etmeyecektim, zaten iki gündür gururum aşırı yıpranmıştı.

"Sen bana öpüşmeyi öğretirsen neden olmasın." şu an bulunduğumuz yerden insanların bizi duyup duyamayacağını merak ettim. Aradaydık ve hiçbirini görmediğimiz gibi onlar da bizi görmüyordu.

"Imm bakarız." yüzündeki tereddütü acele etmeden arşınladım. "İyi misin?" kafasını sallayarak uzaklaştı. "Evet, iyiyim." Sonra aradan çıkarak gözden kayboldu. Sırıttım. Bu da bir şeydi.

-

Alkan Yekta'dan uzaklaşırken kusmamak için kendini tutuyordu. Çok ileri gittim diye düşündü.
Böyle insanların bir adım atınca üç koştuklarını unutmuştu. Bu oyun meselesi biraz zor olacak gibiydi. Ama pes etmeye niyeti yoktu. Onu bu zamana kadar kimse verdiği karardan döndürmemişti.

Onunla oynayacak, gerekirse öpüşeceklerdi de.
Hem ortak noktaları da çıkmıştı. Eda'yı sevmemek.
Çantasından çıkarttığı formalarını giyerek çoraplarını değiştirdi. Bir ara şu saçlarına çeki düzen vermeliydi.

Yekta'nın topladığı saçları gözünün önüne gelince sırıttı. Seksi durması gerekirken küçük bir kız çocuğu gibi gözüküyordu. Alkan bunu kabul etmese de inceden inceden keyfini yerine gelmişti.

"Güldüğüne göre komik bir şey var." Yekta aradan çıkmıştı. "Bana da anlatmak ister misin?" Yekta'nın kazandığı tek şey ufak bir kaş çatılmasıydı. Ardından Alkan kendinden de beklemediği bir şeyi kabullendi.
"Tamam." dedi. "Sana öpüşmeyi öğreteceğim."

IĞAĞAĞAĞAĞ. *fan girl scream.*
Umarım bölüm hoşunuza gitmiştir. Benim hoşuma gitti doğrusu. ve yeni uyandım bu ramazan dengemi iyice sarsıyor..
Yine 100 okuma 50 yorum istiyorum.
Bir önceki bölüm yüz olmadan bunu atıyorum değerimi bilin he. Sizi seviyorum. (Her bölüm sonunda bunu söylemekten bıkmayacağım.)

Küçük Balık (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin