Özel Bölüm/1

8K 396 90
                                    

Özel bölüm çok istemiştiniz. Ben de geçmişle alakalı karaladım bir şeyler. Umarım beğenirsiniz çok içime sinmedi ama, sizin için yazdım yani aklımda dahi yoktu. Bu arada mektuplardaki multimedyaları kaldırıyorum, çok banel gözüktüğünü fark ettim.

Multimedya: Alkan ve çetesi
Bölüm şarkısı; Yalın - Ben Bilmem
(şiddetle tavsiye ederim)

Yaklaşık bir yıl önce;

Ardı arkası kesilmeyen mektuplara bakarak gözlerini devirdi. Şimdiden üç tane olmuşlardı, kız her kimse mantıklı hareket ediyor her seferinde bulunmamayı başarıyordu.

Bu ay gerçekten yakalamayı denese de mektupları bıraktığı günler birbirini tutmuyordu. Ama dün, üçüncü mektupta küçükte olsa bir ipucu vermişti bile isteye.

Adımın anlamı eşsiz demişti, bilakıs benzersiz.
Bilgisayarını dizinin üzerine alarak internete eşsiz anlamına gelen isimler yazdı.

İşlem yüklendikten sonra anasayfada beliren
Biray ve Yekta isimlerine baktı anlamsızca.
Biray: Eşsiz olan, benzersiz ışık.
Yekta: Eşsiz, benzersiz olan.

Saçlarını karıştırarak iki ismin üzerinde gezdirdi parmağını. Ardından kaşlarını çatarak ceketini aldı komidinden. Okul saati gelmek üzereydi, bugün nedense geç kalası yoktu.

-

Elinde sigarasıyla beraber girdi okula. Birazını içtikten sonra beyaz pamuğunu görmüştü, bittiğini düşünerek attı yere. Okulda bakışlarını gezdirirken, arkadaşlarını görerek oraya ilerledi. Cenk, Cüneyt, Dağhan ve Ahmet oturmuş bir şey hakkında konuşup gülüyorlardı. Hepsi okulun altın çocuklarıydı. Hem zenginler hem de yakışıklılardı.
Sadece.. onlar her neyse Alkan onlardan bir tık daha fazlaydı.

"Beyler." Kısa bir kafa selamı vererek Cüneyt'in yanına oturdu. "Haber var mı mektupları yazandan?" Kafasını iki yana sallayarak, "Sadece ipucu bırakmış." Ardından aklına bir şey gelmiş gibi ekledi. "Cüneyt, Eda nerede?" eliyle gösterdiği yeri takip etti. "Orada, Gülizlerin yanında olması lazım."
Eda'ya oraya gelmesini belirten bir mesaj attıktan sonra beklemeye başladı.

"Efendim aşkım?" Kız geldiğinde kolundan tutarak yanındaki boş yere çekti. Şimdi bilgi alması için dudaklarını boynunda gezdirmesi de gerekiyordu. "Eda.." diye fısıldadı. Eda'nın tüm hücreleri Alkan'ın sesine duyarlı olduğundan titremeye başlamıştı bile.

"Okulda hiç.." dedi. "Biray ya da Yekta adında birisi var mı?" Kaşlarını çatarak Alkan'a baktı sinirle.
"Sen beni kullanıyor musun?" Evet.

"Hayır." Surat ifadesi anında değişerek "Ay tamam o zaman aşkım bir an beni kullanıyorsun falan sandım da sen yapmazsın zaten öyle bir şey. Bir bakayım, Biray ya da Yekta." Elini çenesine koyarak düşünürmüş gibi yaptı.

"Onuncu sınıflarda iki Biray var. Yekta ise sadece bir tane o da sizin takımda." Alkan bir sigara daha yakarak yekta diye mırıldandı. Erkek ismi miydi ki?
"Yekta kız ismi değil mi?" Eda kafasını iki yana salladı. "Çok nadir duyulur ama unisex diye biliyorum." Sex derken kolunu Alkan'ın koluna sürtmüştü. Aptal bir kızdı işte, zeka seviyesi bu kadardı.

Alkan kızların sınıflarını aldıktan sonra oflayarak ayağa kalktı ardından okula doğru harekete geçti.
Maça kadar Biray'ları bulacak sonrasında Yekta'yla konuşacaktı.



"Sevgilim var ama istersen ayrılırım." Karşısındaki kıza tiksinç gözlerle bakarak, onu seven insanın bu kadar karaktersiz olmadığını düşündü.
"Yok, kalsın." Kız omuz silkerek sınıfına geri girdi.
Diğerinin de aradığı kişi olmamasından korkuyordu.

Diğer Biray'ın sınıfına giderek uğraştığım şeylere bak diye düşündü. Ne olurdu direk seni seviyorum deseydi? Alkan meraklı bir çocuktu.

Sınıftan çıkan çocuğun kolunu tutarak, "Biray'ı çağırsana." Dedi. Beş dakika kadar koridorda dönüp durduktan sonra kapıdan çıkan kızla şaşkınlıktan küçük dilini yuttu. Öyle çirkin bir kızdı ki, tanrının eseri olmayacak kadar rahatsızlık verici bir görüntüydü Alkan'a göre.

"Ş-şey." Kahretsin kekelemişti. "Bana yakın zamanlarda bir not bırakmış olma ihtimalin var mı, çünkü umarım yoktur." Biray yüzünü buruşturarak kolundaki saatini kontrol etti. "Hayır, imkanı yok. Ayrıca vaktimden çalıyorsun. Üniversite sınavım var benim, hayatımdan dört dakika otuz beş salise çaldın, otuz altı, otuz yedi.." saya saya sınıfa girdi. Ardından kapıyı kapattı.

"Oh." Dedi Alkan. En azından bu kız değildi.
Siktir diye düşündü. Yekta olabilir miydi?

-

Dördüncü aya ne kadar kaldığını hesaplarken bir yandan da basketbol oynuyordu. Öğle yemeğini yemiş, yediklerini eritmek için basketbola başvurmuştu. Koskoca boş salonda attığı basket gururunu okşarken, durumu boyunun uzun olmasına verdi.

Kapı açıldığında birkaç takım arkadaşının geldiğini düşünüp bakmaya gerek bile duymadı. Lakin tek bir adım sesi vardı ve git gide yaklaşıyordu. Korku filmlerinde gibi hissetmeye başlamıştı. Sırtında hissettiği parmaklarla irkilerek arkasını döndü.

Karşısında duran Alkan mıydı yoksa hayal ürününden mi ibaretti emin değildi.
"Yekta sendin değil mi?" Kafasıyla onaylayarak bakışmayı sürdürdü. Kim bilirdi hasret kaldığı gözlere bu kadar yakından bakabileceğini?
Kim bilirdi o gözlerin sonu olacağını?

"Sevgilin var mı?" Kafasını iki yana sallayarak "Hayır." Dedi. Ona doğruları söyleyecek kendi kendine bir çıkış yolu bulmasını sağlayacaktı.

"Ablan var mı?" Kafasını salladı. "Evet. Neden ki? yoksa benden habersiz ablamla okulun popüler çocuğu Alkan çıkıyor mu?" Alkan kaşlarını çatarak
bu kadar gevşekte olamaz diye düşündü. Zaten o kadar ince düşünceli yazılar yazan birinin erkek çıkması komik olurdu ona göre.

"Hayır da. Neyse boş ver. Adının anlamı ne senin? bu kadar garip isimleri aileniz nerden buluyor anasını satayım." Yekta hatırlamayacağını bilse de açıklama gereği hissetti. "Anlamı eşsiz demek. Annem birisine eşiz olduğunu söylersen, sizin için bir anlam ifade etmediği sürece bir nesneye benzer derdi. Adımı koymuş olmasının sebebi bu. Onun için harika bir çocuktum." Alkan duyduğu sözcüklerle ürperdi. Notta yazan kısım aklına gelmişti.
Senin için bir şey ifade etmediğim sürece boş bir nesneyim.

"Neden?" Diye sordu. "Artık onun için bir anlam ifade etmiyor musun?" Çocuk gülerek elindeki topu potaya fırlattı. Basket.

"Her hikaye mutlu sonla bitmiyor maalesef, annem öleli çok oldu." Duygusuz Alkan'ın da kalbine oturan, sınırlarını zorlayan bazı şeyler vardı.

Onlardan birisi ise çok kötü bir anısını normalmiş gibi anlatan insanlardı. Kendisi, on altı yaşındayken elektrikli bisikleti bozulduğunda kıyameti kopartmıştı, çocuk annesinin ölümünden bir çiçeği koparmak gibi bahsediyordu lan!

"Neyse," dedi eliyle az önce basket attığı potaya bakarak. "İyi oyunlar sana." O olup olmadığından emin olamamıştı, elbet açığa çıkacağı gün gelirdi.
Ardında eli göğsünde, kalbi deli gibi atarken saçları da en az kafası kadar dağınık bir çocuk bırakarak spor salonunu terk etti.

Arkadaşlar bölümleri yazarken ağlıyorum gerçekten kendi kitabımla kendi psikolojimi bozdum sanırım. Tüylerimi diken diken ediyorum bir tuhaf oldum aq. Siz ağlamayın ama olur mu? Yorumlarınızı görünce kötü oluyorum. Ben sizin ağlamanızı ister miyim?

Küçük Balık (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin