Bugünün bölümünü de şöyle bırakayım. İyi okumalar güzelliklerim.
Multimedya;Alkan
Bölüm şarkısı; Lord Huron - The Night We Met"Serdar! Yemek hazır." Düşünceli bir şekilde az önce kapattığı telefonunu eline vuran otuzlarındaki adam, önce telefonu sonra kendini yatağa bıraktı. Hasta hissediyordu. Madem şu kanser yüzünden ölecekti, yaptığı tüm kötülükleri telafi edebilseydi.
Patronunun dövdürttüğü çocuğun, Alkan Bey tarafından dövüldüğünü bilmemesi gerekiyordu, Serdar'da bunu bildiği için patronuna yalan söylemişti. Böylelikle ona kendi gençliğini hatırlatan çocuk gerçekleri öğrenecekti. "Serdar diyorum." Gelen eşiyle beraber yattığı yataktan kalktı. Ardından öksürdü. "Yine mi kötü hissediyorsun?" Serdar kafasını salladı. Sanki biraz daha öksürse ciğerleri ağzından taşacaktı. "İyiyim Suzan, hadi yemek yiyelim." Ardından hayata karşı son tutunuşlarını sergilediğini bile bile gerinerek mutfağa yürüdü. Ölümün de bir adabı vardır diye düşünüyordu. Ölümün de adabı vardır.
-
Telefondan çabucak mesajları sildi. Eli ayağı titriyor, zaten oynatamadığı kolunun acısı, ayağa kalkmasının yasaklanmasına sebep olan kaburgasının batışı daha da acıttı heryerini. Ama en çok kalbini. Alkan'ın paramparça ettiği kalbini.
Tuvaletin kilit sesini duyar duymaz gayet sakin bir şekilde akan gözyaşlarını sildi. "Defol evimden." karşısındaki hiçbir şeyi haketmeyen adama baktı.
"Yekta neler oluyor?" Sert yüz hatlarını korudu. "Defol da ne demek, ne sikim dönüyor burada?" çocuğun gözlerindeki yaşları fark etti. "Defol dedim sana, defol defol defol! Daha ne kadar açık konuşabilirim?" Acıyan sırtına rağmen kendini zorlayarak ayağa kalktı. Hissettiği acıdan düşüp bayılabilirdi. "Sen ne kadar kendini bilmez, bir yaptığı bir yaptığını tutmayan-" Alkan çocuğun yanına giderek onu yatırmak için bileklerini tuttu.
"Bırak bileklerimi!" Alkan sinirle karşısındaki hiç görmediği kadar kırgın bakan yüze baktı. Anlamıyordu. Ona her zaman aşkla bakan gözlere ne olmuştu da böyle yaşlarla parlıyordu? "Yekta sana bir şey yapmam. Bunu göremiyor musun, sikeyim yeter!" Çırpınan çocuğu, daha fazla tutmak istemediği için kollarını bıraktı. "Bana bir şey yapmaz mısın?" Tekrar etti. "Bana bir şey yapmaz mısın, sen mi? hadi oradan amına koyayım." Ellerini saçlarından geçirerek ayakta durması için kendine güç verdi. Zaten bir erkeğe göre ince olan bacakları titriyor, karşı konulmaz bir irade örneği gösteriyordu.
"Bana en büyük zararı veren sensin! hayatımın içine sıçtın. Sen benim sevgimi bir gram bile olsa haketmiyorsun! Ne var biliyor musun seni egoist, pis diktatör?" Alkan kafasını sorar gibi sallayarak kendine hakim oldu. Şuracıkta çocuğu öldürecekti.
"Yaşadığın her kötü şeyi hakederken, babanın sana sağladığı imkanları haketmiyorsun." Alkan gözleri dönmüş bir şekilde derin bir nefes aldı.
Ardından kapıyı çarparak önce Yekta'nın odasından sonra da evden çıktı. Yine yapacağını yapmış, her olayda olduğu gibi bu olaydan da kaçmıştı. Fakat eskiden arkasında buruk bir Yekta bırakırken, şimdi köküne kadar nefret dolu bir Yekta karşılıyordu onu.
Ellerini yüzüne kapatarak yatağa çöktü. Her yeri sırım sırım sızlıyordu ama hayır, onu üzen bu değildi. Onu üzen Alkan'ın yaptıklarıydı. Belki daha sonra kendisine kızardı. Bu olanların Alkan'ın suçu olmadığını farkeder, ona dedikleri için pişman olurdu. İçindeki son umut kırıntısı da Cüneyt'in ona iftira atacak birisi olmamasını fark etmesiyle son buldu. Dünyanın sonu gelse Cüneyt Alkan'ı satmazdı. Aralarında gerçek kardeş bağı vardı ve birbirlerine güvenle bağlanıyorlardı.
Gözyaşları yanaklarından ipini kopartmış bir tay gibi dökülürken onun acemiliğini buldu üzerinde.Yolunu kaybetmiş, üzerine çöken yüklerden kendini kurtarmak isterken.. ama kurtulamadı.
Hastanede, evine geldiği anlarda ona olan ilgili hareketleri geldi gözünün önüne. Yemeğini yedirmişti, sanki açan kendisi değilmiş gibi sarmaya çalışmıştı yaralarını.
Önce gözyaşlarını sonra hıçkırıklarını serbest bıraktı. Yekta böyleydi. Önce ağlar, yıkılır sonra çok daha güçlü kalkardı ayağa. Küllerinden doğmak tabiri tam olarak Yekta içindi. Önce birisi tarafından yakılıyor, sonra küllerinden doğuyordu. Ama doğduğu küller onu daha güçlü, farklı birisi haline getiriyordu. İlla ki intikamını alırdı. Fakat çok daha farklı planları vardı onun için. Önce biraz zırlayacak, sonra ise ipleri eline alacaktı.
-
Saatler gece on ikiyi gösterirken akşam yaşadığı olayın siniri vardı üzerinde. Elleri yarı zamanlı titriyor, sarı saçları karanlıkta olmasının verdiği etkiyle siyaha yakın görünüyordu. Yatağında uzanmış, elinde sigarasıyla Yekta'nın asi tavırlarını düşünüyordu. Her zamanki Yekta gibiydi fakat bir sorun vardı. Ağlıyordu. Çocuk sanki birisini kaybetmiş gibi ağlıyor, o kaybettiği kişiyi de Alkan öldürmüş gibi kovuyordu onu.
Kısık gözlerini sessizde olmasına rağmen titreşen telefonuna çevirerek, telefonu eline aldı. Cüneyt arıyordu. "Efendim abicim?" Sesi sabırsızdı. Yine gece klübüne bir yere çağıracak Yekta'yı tanıdığından beri ömründen ömür götüren karıları sikip sikmek istemediğini soracaktı. "Mesajlarım gelmedi mi sana? Önemliydi, en azından cevap verseydin." Kaşlarını çattı. "Bir dakika." Aramayı alt sekmeye gömerek mesaj kısmına baktı. Yoktu.
"Mesaj falan gelmemiş, neyle ilgiliydi?" Cüneyt oflayarak elini ensesine attı. Zaten yeterince derdi yokmuş gibi bir de Alkan'ın sorunlarıyla ilgilenmek yıpratıyordu onu. "Yekta onu dövdürttüğünü biliyormuş, Serdar ağzından kaçırmış." Genç adamın eliyle beraber gözü de seğiriyordu şimdi. Önce elini saçlarından geçirdi, ardından burun kemiğini sıktı.
"Nasıl ağzından kaçırmış pezevenk?" Hırladı. "Abi sakin ol. Serdar'ı hallettim ben işinden oldu zaten merak etme. Geldi, çocuk Alkan Bey'in onu dövdürdüğünü biliyor dedi." Alkan sigarayı komidine bastırarak söndürdü. "Siktir." elini sigarayı söndürdüğü yere sertçe vurdu. "Hassiktir." Sakin kafayla düşünmesi gerekiyordu. Yekta'yı kaybedemezdi. Onu böyle çok seven birisini kaybedemezdi. Şimdi bile Yekta'ya karşı bir şeyler beslediğini kabul etmiyor, sevgiye ihtiyacı varmış gibi değerlendirmeler yapıyordu kafasında.
Biraz düşündükten sonra elinde yapabileceği bir şey olmadığını fark etti. Asi çocuğun sakinleşmesi gerekiyordu. Alkan'ın ise oluşturduğu kısacık plan; Yekta'nın okula gelmesini beklemekti. Sonrasını kendisinin bir şekilde halletmesi gerekiyordu.
Yekta Bey bu işi burada bırakmaz. Ayrıca Alkan'da kaybettiğine çok üzüldü(!) gördüğünüz gibi. Bölümü nasıl buldunuz? Yorumlarınızı bekliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Balık (GAY)
RomanceBoyxboy hikayedir. Eşcinsel karakterler barındıran bir kitap olduğundan, homofobiklerin okumaması önemle rica olur. - "Aptal bir balığım, bir tek seni unutamıyorum işte." ©️Tüm hakları saklıdır. Boyxboy kategorisinde #9 Eşcinsel kategorisinde #1 01...