7.Bölüm: "Deneme Sürüşü"

16.1K 954 424
                                    

Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum.

Multimedya;Yekta
Bölüm şarkısı; Halsey - Alone

Maç bitiminde derin bir nefes alarak alnımdaki terleri sildim. Beklediğimden de masum bir oyun olması beni üzmüştü. En azından Alkan'la aynı yerlerde kesişiriz diye düşünmüştüm ve hayat beni yine yarı yolda bırakmıştı.

"Bu akşam bizde ol." Duyduğum sesle beraber küt küt çarpan kalbimi kontrol altına aldım. "N-ne?" Yorgunluktan sesim tek nefeste ve boğuk çıkmıştı.
"Tam sekizde bizde ol diyorum." Soğuk bir şekilde emir veren Alkan, bir baş sallama kazanmıştı benden.

"Şu öğreteceğin şey için mi?" Kafasını sallayarak üstündeki formayı çıkarttı, gözümü kaçırdım. Şu an ona yiyecek gibi bakarsam büyük ihtimalle korkar, yapmayı düşündüğü şeyi de yapmaktan vazgeçerdi. Göze alamazdım.
"Tamam." Bana bakma gereği duymadan üzerini çıkararak duşlara ilerledi. Her zaman yaptığı gibi önce duş alacak, sonra da okuldan ayrılacaktı. Halbuki daha dört ders vardı ve bunu adı gibi biliyordu.

Sıkıntıyla dudak büzdüm.
Saat sekize kadar zaman geçmezdi şimdi ya!
Çantamı toplayarak formalarımla beraber soyunma odasından çıktım. Bende eve gitsem iyi olacaktı.

-

Alkan duştan çıktıktan sonra şaşkınlıkla çevresine baktı. Bütün takım arkadaşları -en azından yarısı- buradayken Yekta gitmişti. Çocuğun her zaman en son çıktığından emindi. Şimdi erken gitmesine bir anlam veremiyordu.

Belki çocuğun bir işi vardır diye düşündü.
Sonuçta onu ilgilendirmezdi. Giyinme işlemini tamamladıktan sonra çantasının tek kolunu omzuna asarak kapıya ilerledi. "Görüşürüz Alkan." Duyduğu sesle beraber Cenk olduğunu bildiği kişiye dönüp bakmadan odadan çıktı. Sonuç olarak Cenk onun eğlencesine göz koymuş birisiydi, eğer koymasaydı Yekta'yla konuşmaya cesaret edemezdi.

Sarı saçları uzun boyundan dolayı tavana sürtünen Alkan, tavanın alçak olmasından da yararlanarak spor salonunun yanındaki kırık çitlerden atladı. Şimdi kel Aydın'ı hiç çekemezdi, özellikle akşama misafiri varken.

Pis bir şekilde sırıtarak okulun otoparkına ilerledi. Önce kendini rahat hissedecek bir ortam ayarlamalı, ardından bir erkeği nasıl kendinize daha çok bağlarsınız adlı çalışmalara başlamalıydı.
Ondan vazgeçebilecek durumda olmasını istemiyordu, madem bir iş yapıyordu, en iyisini yapmak her zaman Alkan'ın göreviydi.

Bindiği siyah lüks arabayı güvenliğin orada olup olmadığını kontrol ederek otoparktan çıkarttı.
Şehrin dışındaki evleriyle okul arasında en az yarım saat vardı.

Alkan arabayı çıkarmakla zaman kaybettiğinde Yekta çoktan okuldan çıkmıştı. Seri adımları Alkan'la karşılaşacağını tahmin etmiş gibi birbirini kovalarken, arabanın içerisindeki genç adam alayla güldü.

Çocuğu biraz korkutsa süper olurdu.
Arabayı dibine sokarak kornaya bastı.
"Atla bırakayım." Aşkını arkaplana atan aşık gözler, sinirli bir bakış fırlatmıştı.

Yekta'ya Alkan'ın ona böyle davranacağını iki gün öncesinden dalga geçer ardından duygularıyla oynadığınızı söyleyip sizi döverdi.
"Hayır, teşekkürler. Ben giderim." Alkan bir eli direksiyon hakimiyetini kaybetmeden çocuğun bileğine uzandı. "Hadi." Israrının birazdan son bulacağını bildiği için ikiletmedi. Bir daha sevdiği çocukla aynı arabada olma şansı olmayabilirdi.
Akşam Alkan'dan öpüşme dersi alacak ben miyim iç sesine şimdi sırası değil! diyerek çabucak arabaya bindi.

"Nerde oturuyorsun?" sürücü koltuğunda oturan çocuk diğerinin yeşil gözlerine bakarak sordu. Gözleri çok şey, vahşi bir yeşildi. Bakanın huzurla dolduğundan eminim diye düşündü. Eminim seni de seven birileri vardır. Çocuk her şeyden habersiz evinin adresini anlatmaya devam ediyordu.

Alkan sanki ilk defa yeşil bir göz görmüş gibi irislerini incelerken istem dışı bir hareketle dudaklarını hala çaresizce adresini anlatan çocuğun dudaklarına bastırdı.

Dudaklarına değen yumuşak dudaklara karşı Yekta'nın yelkenleri suya düşmüştü. O kadar zaman boyunca sevdiğiniz birisinin bileğinizi tutması bile sizi sarsarken, durduk yere öpmesinden umutlanmamanız an meselesi bile olamazdı.

Küçük olanın dudakları serin bir çekingenlikle, büyük olanın dudakları ise tecrübe ile ve Ben harikayım! konulu bir dans ediyordu. Alkan, kesinlikle Yekta gibi birisine fazlaydı.

Kendine kızdı Yekta. Bir iki gün sonra umursanmayacak, bir erkeği öpmenin merakı içinde olan sevdiği, bir prezervatif gibi onu bırakacaktı.
Gerçi kullandığı prezervatif sayısı bu sırada sürekli artacak, başka kızlarla yatmaktan çekinmeyecekti.

Üst dudağı sıcak dudaklar tarafından çekildiğinde dilini karşısındaki sıcak ağıza soktu. Yekta'nın daha önce gay filmlerinden hatırladığı kadarıyla erkekler nasıl oluyorsa birbirlerini dövecekmiş gibi öpüşüyorlardı. Acaba şu an nasıl görünüyorlardı?

Alkan bir mırıltı bırakarak ayrıldı çocuğun dudaklarından. Daha ilk günden bu kadar umut verirse karşısındaki -zaten erimek üzere olan çocuğun- ömrü fazla sürmezdi. Kalp atışlarını yan koltuktan bile hissediyordu. "Tamam, şimdi tarif edebilirsin." Yekta öncekinden on kat daha mutlu bir şekilde evinin tarifini verdi.

-

"Yeşil kısa kollu üstünü giy. Altına da siyah pantolonunu.. sonra siyah bir bandana ya da küpe tak." Ablam parmaklarını kulağımın arkasına sürterek deliğimin hala açık olduğundan emin oldu.

"Tamam küpe olsun. Siyah spor ayakkabılarını da giydin mi tamamdır." Oflayarak belki de onuncu kez üzerinden geçtiği programı tekrarladı içinden. Arabada olan iki saniyelik an bile aklımdan çıkmıyorken, evine gittiğinde neler olabileceğini düşündüm.

Bu sefer berbat öpüşüyorsun tarzı bir cümle kurmasa da o olaydan sonra çekinmesi muhtemeldi.
"Hamza'ya ya da Sarp'a söyledin mi?" Başımı iki yana salladım. "Söylemedim. Söylersem Hamza bayılır, Sarp'ta Hamza bayıldı diye onu döver sanırım." Ablam kahverengi uzun saçlarını avcunda toplayarak güldü. "İyiki eşcinselsin ya. Şu Alkan'la olan ilişkiniz ilerlesin, erkek dedikodusu yaparız." Umutsuz bir şekilde kafamı iki yana salladım.

"Alkan'ın benimle oynadığını fark edemiyor musun? Bile bile buna izin veriyorum abla. İnan ne yapacağımı bilmiyorum ben-" oturduğum yatağın dibine çökerek boylarımızı eşitledi. Ardından ellerimi tuttu.

"Bak Yekta. Seninle açık konuşacağım. Biz annesiz ve babasız büyüdüğümüz için sevgiye muhtaç insanlarız. O yüzden her kim olursa olsun, fiziksel özelliği, dili, dini, ırkı seni üzmesine izin verme.
Ha veriyorsan da en azından bırak destek olayım." Yüzündeki kırgın ifadeyi görmek bana acı veriyordu.
"Bizim ikimizden başka kimsemiz yok baksana." Ablama sarılarak gözyaşlarımı tuttum.

Biz küçükken aynı arabanın içinde olan anne ve babamız trafik kazası geçirmişlerdi. Annem sağ kalsa da o da çok geçmeden solunum yetmezliğinden vefat etmiş, bizi bir başımıza bırakmıştı.

Ablam henüz ilkokula giden bir çocukken üç yaş küçükte olsam beni koruyup kollamış, elimizdeki son yemeği yine bana yedirmişti. Durumun farkeden yetkililer bizi halama taşınmak zorunda bırakmışlardı. Halamda bir süre sonra bizi istemediğini söyleyince ve ablam reşit olunca o evden çıkıp kendimize bu küçük daireyi tutmuştuk.

Anlayacağınız, trajikomik bir hayatımız vardı.
"Seni seviyorum." Kesik bir nefes verdiğimde ablamın saçları nefesimle beraber dans etmişti. "Bende seni seviyorum."

Biraz duygusal bir bölüm oldu ve Alkan'ın hain planları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Dün bölüm atamadım çünkü bölümün yarısı henüz yazılmamıştı ve bugün erken kalkacağımı bildiğim için yatmak zorunda kaldım. Umarım bölümü beğenmişsinizdir.
Yine bir önceki iki bölüm gibi 100 okuma 50 yorum istiyorum. Sizi seviyorum
*fısıldama(bayramınız kutlu olsun)*fısıldama

Küçük Balık (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin