Finale az kaldı. Olum bölümleri çok heyecanla yazıyorum umarım siz de heyecanla okuyorsunuzdur. Bu bitsin, ünleneceğiz inş, eşcinselde ilk bire girmiş bir hikayeyiz artık. Hoşt.
Multimedya: Ah şu ship efsane
Bölüm şarkısı; Tuğkan - Sen BenimYekta'dan;
Hayatta her güzel şeyin bir sonu olduğuna inanırım. Anılar, insanları yaralar. İnsanlarsa sadece kalp kırarlar ya da kırılırlar. Yolculuklar ise insanları uzak yerlere taşırlar değil mi? sevdiklerinden uzak yerlere, uzaklaşmak istedikleri yere. Peki arkada kalanlar da gidenler kadar üzülüp, durdurmak istiyor önüne çıkıp gitme demek istiyorlar mı sahiden?
"Gidelim hadi." Omzuma dokunan ablamın şişik gözlerine bakıp iç geçirdim. Günlerden pazartesiydi. "Pazartesileri oldum olası sevmem." Diye fısıldadım. Düne kıyasla bugün çok ağlamıyordum.
Çekip gitmekle alakalı okuduğum bir makale aklıma gelince adımlarım yavaşladı. Çekip gitmek en güzeliymiş gibi gelecek, ama çekip gidemeyeceksiniz.
"Abla biraz daha beklesek mi?" Kafasını iki yana sallayarak sarıldı bana. Bavulu yerde bıraktığında tekerlekleri gitmek ister gibi sallanıyordu.
"Gelmeyecek." Diye fısıldadı. "Keşke veda etseydim."
Mırıldanmam kafamı gömdüğüm boynunda kaybolduğunda, bir damla gözyaşım gerdanına düşmüştü."Ona söylemek istediklerini yazıp, notlarından birini gönderirsin tamam mı? şimdi gitmemiz gerek." Kafamı sallayarak son kez baktım arkama. Gözlerim sarı saçlarını aradı, piçimsi gülümsemesini, mavi gözlerindeki hırçın bakışları. Ama sadece aramakla kaldı, bulamamıştı.
"Abla ne var biliyor musun?" Bavulları bırakan ablam, büyük ihtimalle moralimi bozmamak için gülümseyerek bekleme yerine oturtturdu beni.
"Ne varmış bakalım?" Dudaklarımı aralayarak sözcüklerin içimden akmasına izin verdim.
"Aslında gerçekten oraya gitmemiz iyi oldu. Hem değişiklik olur amcamı da özlemiştim zaten. Babamı hatırlatıyor bana." Gülümseyerek baktı bana. "İyi olur tabi." yüzü gülse de gözlerinin içi gülmüyordu. Birilerini bırakmıştı orada belli, kalbi birisinde kalmıştı."Biraz kitap okuyacağım, uçak gelince seslenirsin." Kafasını sallayarak telefonuyla konuşmaya başladı. Taktığım kulaklığımla beraber sırt çantamdan kitabımı çıkarttım. Biraz okuduktan sonra bir paragrafa denk geldi gözlerim. Gözlerim dolu dolu, içim yana yana baktım o yazıya.
"Şimdi ben yokum ya, herkes bana benzeyecek. Herkeste beni göreceksin. Dönemeyeceksin." Titrek ellerimi kitaptan çekerek havaalanında gezdirdim bakışlarımı. Cumartesi günü bitmişti her şey. Son öpücüğünü vermiş, siktirip gitmişti hayatımdan.
Hamza ile Sarp'la da onları ziyarete geleceğime dair yemin ettikten sonra zar zor ayrılmıştık. Selin ağlamış, etmediği küfürü bırakmamıştı. Geleceğim demişti. Seni aşk acınla ve sümüklü peçetelerinle yalnız bırakamam, öyle bir lüksün yok.
Kahkaha atarak vedalaşmıştım onunla da. Okulundaki kızla çıkmaya başladıklarını, ona aşık olduğunu söylemişti. Burukluk hissetsem de belli etmeden mutluluklar dileyerek ayrılmıştım evlerinden. Cüneyt'le vedalaşıp bir şey bırakmıştım ona. Bana sarılmış, gideceğin yerde mutlu ol demişti. Nereye gideceğimi söylememiştim, olur da Alkan gelir diye. Bir ihtimal beni bulmaya çalışır diye.
"Geldi, kalk hadi." Kitabı karnımdan alarak kulaklıklarımı çıkarttım. Çantamın içine gelişi güzel attıktan sonra sargılı koluma baktım. Üç gün sonra sargım çıkacaktı. Hüzünlü bir şekilde üzerindeki Küçük Balık yazısına baktım. Gözlerim dolarken uçağa giden koridordaydık.
''Gözlerini kapat." Ofladım.
"Tamam ya, yaz artık ne yazacaksan!" Alkan odasındaki komidinin üzerine göz atarak, turuncu balığa baktı. Aklına çok güzel bir fikir gelmişti. Minik bir balık çizdikten sonra, içini doldurdu turuncu kalemle. Odasına aldığı çocuğu, öpücüklere boğmuş ardından alçısı gözüne takılınca, boş durmasın diye üzerine bir şeyler çizmeye karar vermişti. Balığın yanına da küçük balık yazarak alnına bir öpücük kondurdu. "Açabilirsin.""Yekta gözlerini aç, az daha düşecektin." Gözlerimi açarak bir merdivenlere bir ablama baktım. "Gözlerin dolmuş yine, çık şu merdivenleri hadi." Merdivenleri çıkarak sessizce ablamın söylediği koltuğa oturdum. "Gelmedi." Dedim sessizce, cama doğru. "Gelmeyecek." diye fısıldadı ablam. O an neye inanmam gerekiyorsa ona inandım, çünkü ablam asla yalan söylemezdi.
-
"Ne demek gitti, amına koduğumun çocuğu!"
Cüneyt'e ateş saçan gözlerle bakan çocuk, yaklaşık on dakikadır ortalığı birine katmıştı. Cüneyt Alkan'ın sulu ve kırmızı gözlerine bakarak yutkundu. "Abi valla durdurmayı denedim. Lütfen yapma böyle, sakin ol bir otur konuşalım." Sıkılı yumruklarından biriyle kapıya vurdu. Kesmedi onu, bir daha vurdu.Kapı dışa doğru çökerken sinirinin geçmediğini hissetti. Moruğu öldürmeden rahat etmeyecekti. Kapıyı açtığı gibi dışarı fırladı odasından. "Siktim şimdi seni!" Gözleri dolu dolu sinirden kızarmış bir şekilde dedesinin olduğu odaya koştu. "Nerdesin lan?" Annesi daha işten dönmemiş olacak ki dedesi tek başına kahve içiyordu salonda.
Elini attığı gibi boynuna sardı adamın.
"Seninle olan işim bittiğinde, ölmüş olmak için dua ediceksin." Adam gülerek delikanlının elini indirdi.
"Ah beni öldürecek misin, ben ölürsem annenin halini düşünemiyorum." Alkan gözlerini sımsıkı yumarak ortadaki sehpaya yumruk attı."Gitti lan, gitti! Mutlu musun? Herkes senin gibi orospu evladı değil millete tehditler savursun, piçlik yapsın. Gururu var lan insanların gururu!" Yumruk yaptığı ve hala kanayan elini tutan arkadaşıyla inledi. Canı acımıştı. "Sakin ol Alkan." Alkan'ı tutup kendine çekti. Alkan izin vermese çekemezdi,
Cüneyt Alkan'ın yarısı kadar bile değildi."Rahman Bey, bu yaptığınız adiliktir. Bunu en yakın zamanda babamla görüşeceğim, illa ki değerlendirecektir." Rahman gülerek bir Cüneyt'e bir sinirden kudurmuş Alkan'a baktı.
"Ah, lütfen. Alkan'ın ibne olduğunu da iletirsen sevinirim. Ayrıca bir haftaya Eda'yla nişanlanıyorlar, umarım nişana geliyorsunuzdur." Cüneyt'in şaşkınlığından yaralanarak elinden kurtulan Alkan, Rahman'a sıkı bir yumruk geçirerek burnundan akan kanla, adamın pahalı sabahlığını kana buladı.
"O sesini kesiceksin, duydun mu beni? Beni de Yekta'yı da rahat bırak. Ayrıldık, bitti. Sakın ama sakın beni, benim olan şeylerle tehdit etme daha fazla. Çünkü artık kaybedecek bir şeyim yok benim."
Rahman torununun ergenliğine güldü. Bir kız için bu konuşmayı yapsa emindi ki daha komik olurdu ama insanlık hali işte, torunu şaka gibi bir erkeğe vurulmuştu."Bu kadar üzülme evlat, gittiyse zaten o senden çoktan vazgeçmiştir. Şimdi gidip şu burnuma pansuman yapayım, evlatlıktan reddedilmeni istemeyiz. Biliyorsun baban otomat gibi parayla çalışıyor." Alkan sinirini az da olsa çıkarmış olmanın verdiği hisle Cüneyt'in çekiştirmelerine uydu ve onu yukarı çıkarmasına izin verdi.
"Abi daha iyi hissediyorsan sana bir şey vermek istiyorum." Alkan, Yekta'nın nereye gitmiş olabileceğini düşünmeye ara verip arkadaşına baktı soran gözlerle. "Yekta gitmeden önce bunu verdi, bir de küçük bir notu var ama sen okumak istersin diye bakmadım." Alkan buruk bir gülümsemeyle balık yemini eline aldı. Parmaklarından kanlar süzülürken balık yemi tutup gülümseyen bir herif görürseniz, kaçacak delik arardınız.
Ama her hikayeyi güçlendiren bir son, her cümlede saklı bir anlam vardı. O an için Yekta'ya en anlamlı gelen not şu olmuştu; "Çekip giden ben olabilirim, ama terk eden yine sensin." Bu notu güçlendiren tek şey ise üzerine düşen bir damla kan, bir damla gözyaşıydı.
Bayanlar baylar, ağlamayın.
Siz ağlayınca benim ponçik yüreğim dayanmıyor biliyorsunuz. Finale son iki bölüm falan kaldı umarım sonlara doğru sıçmam bana şans dileyin. Kocaman kocaman öptüm biraz yorum yapın, canlanın. Dedeye sahip çıkalım, bir anasına avradına girişin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Balık (GAY)
RomanceBoyxboy hikayedir. Eşcinsel karakterler barındıran bir kitap olduğundan, homofobiklerin okumaması önemle rica olur. - "Aptal bir balığım, bir tek seni unutamıyorum işte." ©️Tüm hakları saklıdır. Boyxboy kategorisinde #9 Eşcinsel kategorisinde #1 01...