25.Bölüm: "Kalbime Bir Kulak Ver"

10.3K 591 114
                                    

Hamza - Sarp içeren bir bölümdür.
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum, aşığım size.

Multimedya: Selini merak etmişsiniz
Bölüm şarkısı; Canozan - Bul Beni

"Ne yapıyormuş benim balım?" Alkan telefonu kapatıp hızla cebine koydu. "Hiç, hazırsan gidelim." Yekta dudaklarını büzse de sesini çıkartmadı. Aldatacak hali yoktu ya. "Hazırım, gidelim." Yerinden kalktı.

Bacakları uyuşmuş, dili lal olmuştu sanki. Dedesi gelmişti, hayatına sıçtığı yetmiyormuş gibi bir de gelecek yüzü bulmuştu yani. "Betin benzin attı Alkan, iyi olduğuna emin misin?" Sadece sessizce onayladı. "Ben bir saat durup gitsem uyar mı, ailevi birkaç işi halletmem gerekiyor." Yekta bozulsa da kafasını sallayarak çıktıkları evin önündeki arabaya bindi.

Yolculuk kısık sesli müzik eşliğinde oldukça rahatsız edici geçmişti. Hamza'yla Sarp'ı bile yol üzeriden almışlar buna rağmen tek kelime etmemişlerdi.

"Bir haller var bunlarda ama hadi bakalım." Demişti Hamza. Bunu düşünen tek kişi Hamza olsa gerek Sarp ondan tarafa bakmıyordu bile. Kısacası herkesin moralleri yerlerdeydi.

"Geldik." Motoru kapatan Alkan'la beraber hepsi arabadan inerek klübün önünde durdu. "Oo Yekta, hoşgeldin koçum." Güvenlikle selamlaştılar. "Gökay abi bu sevgilim, Alkan. Bunlar da arkadaşlarım." Hafif bir baş selamıyla içeriyi işaret etti. "Buyrun." Alkan referanstan hoşlanmasa da kafası başka şeylerle meşgul olduğundan bu olayı umursamamıştı.

"Gençler biraz kendinize gelir misiniz, en sevdiği oyuncağı kırılan çocuklar gibi davranmayı kesin de tadını çıkarın. Yoksa kırılan şey oyuncağınız değil kafanız olur." Hamza Yekta'nın omzuna vurdu.
"Enişte varken sana söz düşmez ama.. neyse."
Yekta homurdandı. "Hanımcı mıyım lan ben milletin lafını dinleyeceğim?" Sonra Alkan'a dönerek sırıttı. "Dimi aşkım?"

Sarp'ta kendini tutamamıştı. "Hayatımda gördüğüm en hanımcı oğlansın oğlum, işin iş valla." Keyifler az da olsa yerine gelmişti.
Kasvetli ve yüksek müzik sesinden başka hiçbir şeyin duyulmadığı yerde Yekta'nın sürüklemesiyle kırmızı deri koltuklara geçmişlerdi.

"Şimdi siz keyfinize bakın biz de Alkan'la takılalım. Morali bozuk gibi biraz, sen Hamza'yı halledersin." Sarp kulağına eğilen arkadaşının sözleriyle onayladı onu. Kendisinin de Hamza'yla konuşması gerekiyordu zaten.

İkili tartışır halde uzaklaşırken Yekta kafasını Alkan'ın göğsüne bıraktı. "Neyin var?" İnce uzun parmaklar kahverengi tutamların arasına geçmişti çoktan. "Hiç, sadece dedem eve dönmüş. Yani zorlu bir hafta beni bekliyor." Yekta Alkan'ın aile ilişkilerini hiçbir zaman kurcalamamıştı, ama dede kavramı oldum olası ona sevecen gelmişti. Bir dedenin ne kadar kötü olabileceğine dair fikir üretmek istemese de emin olun Alkan'ın dedesi tam bir yıkım makinesiydi.

Dudaklarını sevdiceğinin alnına yaklaştırarak terlemiş şakağına bir öpücük kondurdu. "Ne olursa olsun seni seviyorum ve bırakmayacağım." Alkan, Yekta'nın onu sevdiğini söylemesine alışkındı. Bazen bu çocuğu haketmek için ne yapmış olabileceğini düşünüyordu.. bu bir kediyi beslemekten, düşen küçük bir çocuğu yerden kaldırmaktan öte bir şeydi. Bu sevginin ötesindeydi.

"Ben de seni seviyorum." Dedi. Eğer sevgi dedikleri şu içinde kıpraşan illet, burnuna her kokusu dolduğunda yüzünü kaplayan gülümsemeyse evet, Yekta'yı seviyordu.

-

"Selam yakışıklı." İkilinin oturduğu yere gelen çocuğu bir çift göz süzdü. "Pardon?" İlk konuşan Sarp olmuştu. Alıcı gözlerini Sarp'tan ayırmayan çocuk aç bir şekilde bakıyor, Hamza'nın varlığını bile önemsemiyordu. "Boş musun?" Sarp yanındaki küçüğü gösterdi. "Boş gibi mi gözüküyorum?" Çocuk kafasını salladı. Esmer ve kirli sakallara sahip olan bu çocuk, bir lise öğrencisinden çok çalışan otuzlarında bir adam benziyordu ve Hamza bundan hoşlanmasa da sesini çıkartmadı. Unuttunuz mu, yanlış anlaşılabilirdi. "Boş gibi gözüküyorsun. Arkadaşını alabilir miyim?" Hamza yutkunarak ensesinden süzülen teri umursamamaya çalıştı.

Küçük Balık (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin