9.Bölüm: "Mavinin Her Tonu"

15.7K 1K 468
                                    

Yaz yaz bitmedi amk, Neyse iyi okumalar.

Multimedya;Yekta için yakalım
Bölüm şarkısı; Tuğkan - Geber

"Abla bir sus gözünü seviyim." Eve gelir gelmez beynimi yiyen ablamla kafamı duvarlara vurmak üzereydim. "Ne yaptı o çocukta böyle geldin eve?" Yolda sinir bozukluğundan biraz ağlamıştım ve ablam sanki jiletle koluma Alkan yazmışım gibi davranıyordu. "Her zamanki haliydi. Kısacası karşısındaki kişinin ne hissedeceğini düşünmeden hareket etti." Homurdanarak yüzümü okşadı. Bacaklarının üzerinde yatıyor ve saçlarımla oynamasına izin veriyordum.

Panik atağım vardı ve ne zaman devreye girse saçımla oynanınca sakinleşiyordum. "Aslında başta her şey güzeldi." diyerek başladım konuşmaya. "Sonra birden kovdu beni. Yanlış bir şey de yapmadığımdan eminim-" ben stresle parmaklarımla oynarken ablam güldü.

"Ne gülüyorsun be?" Kafama vurarak daha çok kıkırdadı. "Etkilenmiş işte. Anlamayacak kadar aptal mısın?" Kaşlarımı kaldırdım. "Etkilense anlarım. Daha çok iğrenmiş gibiydi." Gözlerinde bir avuç olan umut kırıntısı da söndüğünde fısıldadı. "Hadi be." Bir süre daha öyle yattık. Ardından telefonum çalmaya başlayınca yattığım koltuktan yere uzanarak telefonumu aldım. "Lan! Alkan arıyor." Ekrana uzun uzun bakarak gerçek olup olmadığını kontrol etmek için gözlerimi kırpıştırdım. "Yekta açsana. Çocuk seni arıyor." Arama kapanmadan hemen önce yeşil tuşa basarak cevapladım.

"Alo?" Karşıdaki bulanık seslerden Alkan'ın sesini seçmeye çalıştım. Sanki bir bardaydı. "Yekta, nerdesin?" Boğuk sesini duyduğumda heyecanla ablamın meraklı gözlerinden uzaklaştım.

"Evdeyim, neden?" nedensizce evin içinde bir ileri bir geri yürüyordum. "Sana gelecektim." gözlerim büyüdü. "Neden?" Karşı taraftan gülme sesi duydu.
"Bana dil bilgisi mi her ne boksa onu anlatmanı istiyorum. Şimdi de sen benim öğretmenim olacaksın." emir veren net sesiyle beraber yutkundum. Amacının ders olmadığını anlayan bir ben değildim herhalde?

"İyi de senin dil bilgisine ihtiyacın yok ki." Onun alanı sayısaldı. Ben anlatsam bile son sınıf olduğu için kendi derslerine çalışması çok daha mantıklıydı.
"Eğer sen anlatıyorsan ihtiyacım var. Bekle, geliyorum." aramanın kesildiğini belirten dıt sesleriyle eş zamanlı titredim.

Bugün benim günümdü. Bugün kesinlikle benim günümdü. "Alkan buraya geliyor." diye seslendim içeriye. Tam da tahmin ettiğim gibi ablam yerinden fırlamış yemek üzere olduğu cips üzerine ve ağzına kırıntılar halinde yayılmıştı. "Ne?" Dolu ağzıyla bağırdı. "Şaka yapıyor olmalısın. Gecenin bu saatinde ne işi var burada?" Omuz silkerek sakin görünmeye çalıştım. "Dil bilgisi anlatmamı istedi." tek kaşını kaldırdı. "Sayısalcı değil miydi o?" Kafamı salladım. "Senin dil bilgisi öğrenmene ihtiyacın yok dedim. Sen anlatıyorsan var dedi." Gözlerini fal taşı gibi açtı.

"Şaka gibi. Bu çocuğun bir doktora görünmesi lazım." kesinlikle onaylayan gözlerle bakarak belki unutmuştur diye evin konumunu gönderdim. "Acaba numaramı nerden buldu?" Okulda az arkadaşım olduğu için numaram kimsede yoktu.

"Sarp ya da Hamza vermiş olabilir mi yarın bir sorarsın." onlara sormayı kafama not ederken çalan kapıyla nefesimi tuttum. Ben boku yemiştim.

-

Genç adam zile basarak şaşkın gözleri görmeyi bekledi. Tahmin ettiğinden de geç kalmıştı ve tahammül sınırlarını zorluyordu. "H-hoşgeldin." demir kapının arkasındaki çocuğu gördü.

"Hoşbuldum." Evin içine doğru ilerledi.
"Kimse yok mu?" Kapı çaldığı zaman ablası odasına giderek ses çıkartmama sözüyle kapısını kapatmıştı.
"Yok kimse. Bu saatte nerden esti kafana?" Alkan kaşlarını çattı. Bu fikirden hoşlanmamıştı.
"Gelmese miydim?" Yekta hemen hatasını düzeltmeye çalıştı. "Hayır öyle demek istemedim. Sadece şey-" oturma odasına yönelerek L koltuklardan birisine oturdu.

"Senin gibi bir çocuğun evde yalnız olması çok garip. Annenle baban nerdeler?" Lüzumsuzca sordu.
"İş seyahati, akraba ziyareti?" Yekta'nın suratı birden düşünce Alkan gerçekten nerede olduklarını merak etti. "Benim annemle babam öldü." Ensesini kaşıyarak mahçup olduğunu belli etti. "Bu konuyu kapatırsak çok sevinirim." Alkan aniden durulmuştu. Böyle bir şeyi beklemiyordu. Bu ne vicdansızlıktı ki annesi ve babası olmayan bir çocuğun ona karşı hissettiği güzel duygularla eğleniyordu?

Bütün tadı kaçmıştı.
Çocuğun dolan gözlerini görerek kendisine küfretti.
"Ben özür dilerim. Çok üzgünüm." Yekta elini iki yana sallayarak boşvermesi gerektiğini belirtti. "Üzülmene gerek yok, arkadaşça olsa bile yanımda olsan yeter. Sen istesen de istemesen de benim ailemsin." Alkan'ın hiç haketmeyeceği kadar cürretkar sözlerdi bunlar.

"Bana olan sevgini anlatmanı istesem nasıl anlatırdın?" Yekta Alkan'ın karşısındaki koltuğa oturarak göz temasından kaçındı.
"Küçükken hep gökyüzüne sığınırdım.
Olmayan annem güneş, olmayan babam ise bulutlar olmuştu. Yıldızlarsa kardeşilerim." Kendi düşündüğü saçmalıklara güldü.

"Gökyüzünü aile olarak bildim hep.
Her sabah odamdan heyecanla çıkar, kimsenin binmek istemediği o eski evimizdeki kırık tahta salıncağa binerdim. Belirli bir yüksekliğe kadar minik bacaklarımı sallar ve parmaklarımı gökyüzüne uzatır ulaşmayı denerdim. Ulaşamasam da hiç vazgeçmedim. Gökyüzünün hediyesini bekledim. O eşsiz yıldızlardan veya bulutlardan birinin bana geleceğini bilirdim. Yada buna inanırdım işte.." Alkan konuşmayı dikkatle dinliyor arada bir çaresizlikle sarı saçlarını yokluyordu.

"Sonra seni gördüm.
Sen yokken gökyüzünü yerden izleyen bir insandım. Şimdi ise gözlerinden mavinin her tonunu görebiliyorum. Ne kadar umrunda bilmiyorum ama seni sevmekten hiç nefret etmedim."Alkan dolan gözlerine baktı Yekta'nın.

"Seni böyle hissetmek zorunda bıraktığım için özür dilerim." Yekta burukça gülümsedi. "Sarılabilir miyim sana? sonra her şeyi unutup ders çalıştıracağım. Söz." Alkan başını sallayarak yanına gelen çocuğu göğsüne yatırdı. Buraya gelme amacı ders çalıştırırken çocuğu etkisi altına almak ve biraz öpücüklere boğarak ona daha çok bağlanmasını sağlamaktı. Fakat bu duydukları kesinlikle kızlardan aldığı kokulu mektuplardan daha değerliydi. Bu farklıydı. Alkan'ın içindeki buz tutmuş kalbi, mangala atmışlar ve üzerini yellemişlerdi sanki.

"Teşekkür ederim." Göğsünden yükselen sesle beraber kafasını arkaya attı. Kucağındaki çocuk kırıktı. Annesiz ve babasız büyürken ona sığınmıştı. Şimdi kim kendisini bu kadar seven bir çocuğu kırmaya kıyabilirdi ki? "Rica ederim." dedi aradan ne kadar geçmesini önemsemeden. "Hem sana bir sır vereyim. Buraya ders çalışmaya değil seni görmeye geldim." Yekta gözlerini kırpıştırarak başını kaldırdı ardından mavi gözlere baktı. "Neden?" Alkan da meraklı yeşil gözlere odaklandı. "Beni bir yere aitmişim gibi hissettiriyorsun." Çocuğun kafasını göğsüne geri koydu.

"Sanki olmam gereken yer başından beri burasıymış gibi."

Olum neler oluyor lan dediğiniz duyar gibiyim. Arkadaşlar Alkan'a güvenmeyin. Şerefsiz her zaman şerefsizdir. Bir duygulanır iki ağzınıza sıçarlar. O yüzdeeen yavaştan fan girl duygularınızı yutun. Neyse, sizi seviyorum güllüşahlı şekerparelerim.

Küçük Balık (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin