Odaya girdiğimde her şeyin yeri aynı olduğu gibi durmuyordu. Oda daha temizdi ve masanın üzerinde kitaplar vardı. Buraya benden başka birinin girmesinin henüz sonuçlarını bilmiyordum. Burada gizlenmiş bilgilerin en ufağından bile henüz nasibimi almamıştım. Bu yüzden içimi kaplayan duygu çok daha rahatsız edici boyuttaydı. Bu konuda ne yapacağım konusunda zerre bilgim yoktu. Bildiğim tek şey kesinlikle giren kişinin yarısı kadar bile donanımlı olmadığımı biliyordum en azından fiziksel olarak çünkü emin olduğum bir şey varsa bu dünyadaki fiziksel donanımı en düşük varlık bendim. Bu yüzden tek çarem Plemana'ydı. Ona neden bu kadar güvendiğimi bilmesem de güveniyordum ve hala neleri dışarı açtığım bilmeksizin ona doğru koştum.
Plemana nın odasının kapısındaydım ki biri beni kolumdan çekti. Bu kişinin Otrov olması beni bir anlık şoka uğratmıştı ki az daha yabancı bir bedende olduğumu unutuyordum.
"Sen de kimsin ?"
"Nocna' nın arkadaşıyım."
"Onlar artık burada değil."
dedi. Gözlerindeki soğukluk şevkate karışıyormuş gibi görünüyordu. Bir şey olmuştu buna emindim.
"Senin o küçük melez arkadaşın yüzünden şimdi kardeşim idam edilicek kendisiyle birlikte."
dedi. İçimdeki panik bulutu iyice grileşmişti. Her şey yavaş yavaş parçalanıyordu. İçimde korkunç bir acı hissediyordum.
"Ne ? Ne zaman ?"
"Dönüşüm töreninden önce. Şimdi git buradan."
dedi ve beni merdivenlere doğru itti. Hızla merdivenleri tekrar indim. Ne yapacağını bilmeyen zehirlenmiş bir böcek gibi oradan oraya gidiyordum ki kendimi yine kristal kapılı odada buldum. İçeriye girdiğimde kendimi bir koltuğa atıp deli gibi ağlamaya başladım. Bir gün içinde hem evleneceğimi hem de beş gün içerisinde aşık olduğlum insanın ve ruhumun idam ettirileceğini öğrenmiştim. Ben deli gibi ağlarken kapılar tekrar açıldı. Artık bu oda ve ya içindekilerle ya da gizliikleriyle ilgilenmiyordum. Bu yüzden göz yaşlarımı silene kadar içeri giren kişiye bakmamaya karar vermiştim. Tabi sert porselenin yere düşüp kırılış sesini duyana kadardı. Aniden yerimden sıçradığımda gördüğüm kişi üzerinde bol beyaz bir şalvar ve açık gri bol bir atlet giyen Troy' du. Saçları artık bembeyazdı. Bir an için ikimizde paniğe kapılmış görünüyorduk. Paniğe kapılmaktan kastım birbirimize öylece bakmaktı.
"S-sen kimsin ?"
diye sordu Troy. Yine yabancı bir bedende olduğumu unutmuştum.
"Benim Troy. Sky."
dedim. Bu seferki şoku çok uzun sürmemişti. Aniden bana sarıldığında hayatımda hiç bir şeye bu kadar şaşırmamıştım. Bana daha yeni silahlı saldırıda bulunan kardeşim şimdi bana sarılıyordu. Bu yüzden sarılma bittiğinde ben hala ona bakıyordum.
"Sana her şeyi anlatacağım."
dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELEZ İKİZLER LANETİ
FantasyŞeytan ve tanrının elçisi dünyaya yıllar önce 12 çocuk yolladı. Yalniz iki tanesi kendi yaradılışına karşı geldi ve iki çocuk yaptı. Çift yumurta ikizi bir erkek ve bir kız çocuk. O çocuklar çok uzun yaşamadı ve kendi aileleri tarafından kurhan edil...