***

554 44 0
                                    

Çözüm üretmeliydim. Acaba cep telefonumu yanımda getirmiş miydim ? Ses kayıt cihazı ile sorularının cevaplarını kayıt edebilirdim.

"Efendim tüm geceyi orada geçirdiğinize inanamiyorum. Geç kalacaksınız."

Dedi o sırada elinde okul formamla içeriye koşuyordu. Üzerimdekileri çıkardıktan sonra formayı giydim. Belki sorularımın cevebını Slviya dan alabilirdim. Yani illa o olmasına gerek yoktu.

"Slviya."
"Buyrun majesteleri."
"Dış dünya ile ilgili ne biliyorsun ?"
"Ah hayatım boyunca buradan çıkmadım. Buradan çıkmanın bedelleri ağır. Yani maddi anlamda."
"Anladım... Bana hem okula götürmek için hem de şu an yemem için birşeyler getirebilir misin ?"
"Elbette efendim."

Dedi ve odadan çıktı. Hayal kırıklığım ile yatağa yığılırken gece gidip gitmemek
konusunda düşünüyordum. Pamuk Şeker pıtı pıtı koşarak yanıma geldi. Onu kucağıma alıp yatağımın üzerine çıkardım. O kadar minnacıktı ki severken her an kırılacak gibi duruyordu. Slviya içeri elinde bir tepsi ile içeri girdi. Makyaj masamın önündeki sandalyeyi oraya çekip tepsinin altındaki bir tuşa bastı. Tepsinin ayakları aşağıya doğru uzandı ve yer ile buluştuğunda durdu.

"Dünyada bana bunlardan bir tane lazım. "

Dedim. Slviya hafifçe gülümsedi ve getirdiği diğer şeyleri çantama koydu. Önümdekileri yerken beynim hala sorularındaydı. Acaba onu okulda sıkıştırmayı başarabilir miydim ? Tabi ki başaramazdım bütün gün
Mjesečev ile birlikte oluyordum. Bu soruları
Mjesečev'e sormak istiyordum ama bunu garip ve ya düşmancıl bir şekilde karşılayacağından korkuyordum. En azından Plemana oradaydı ve neler olduğunu görmüştü. Merakımın sebebini oldukça iyi anlayabilirdi. En azından ben öyle olmasını diliyordum. Fazlasıyla rahat bir insan gibi görünüyordu sonuçta.

Belki eve döndükten hemen sonra onu yakalayabilirdim. Evet bunu deneyecektim. Ona akşam oldu hadi diyebilirdim. Evet belki bu işe yarardı. Yemeğim bittikten sonra çantamı alıp odadan çıktım. Sorularıma bu kadar takılı kalmamın tek nedeni Troy'du onu çok özlüyordum. Son davranışları aklıma geliyordu. Bana bakışı... Acaba o da beni özlüyor muydu ? Hayatımı onunla birlikte geçirmiştim. Onunla doğmuştum. Benden asla vazgeçmeyeceğine inanıyordum. O benden vazgeçse de ondan asla vazgeçmeyeceğimi biliyordum.

Saraydaki kapıdan bu gün yalnız başıma geçtim. İlk dersime Mjesečev ile birlikte girdik. Bütün günümüz onunla birlikte geçiyordu. Öğle yemeğinde birkaç arkadaşı ile tanıştım. Lisica kızıl saçlı ufak tefek bir kızdı, ikizler vardı Led ve Vatra onlar tek yumurta ikiziydi birbirinin tıpatıp aynısıydı ikisinin de saçları omuzlarındaydı ve gözleri kahverengiydi birbirinin aynası iki erkek. Son olarak Mreža vardı. Çok eğlenceli bir çocuktu. Şakalarının çoğu kara mizahdı ama kemiklerdi. En azından eğlenmeye çalışıyordu. Burada kimsenin gün ışığı gibi saf ve parlak olmasını beklemiyordum zaten.

Öğle yemeğinde onlarla otururken Plemana'yı görmüştüm. Yanında yüzünün büyük bir bölümü siyah izlerle kaplı uzun saçlı bir çocuk ve Otrov ve birkaç değiş tipli kız ile ile oturuyorlardı. Kızlardan birinin yüzünde dev bir yara izi vardı. Ne kadar yanına gidip konuşmak istesem de Otrov onlara baktığımı fark ettiği ana resmen beynimi delen bir bakış attı. İçimdeki son kalan cesaret damlası da böylelikle buharlaşıp gitmişti.

Yemek yerken aklıma cevaplarımı arayacak başka bir yer geldi. O parlak taşlarla kaplı oda... Yine de oraya tekrar gidecek cesaretim ve ya zamanım yoktu. Bu akşam Plemana ya gidecek ve cevaplarımı bulamazsam ertesi gece o odaya dönecektim.

Günün bitmesini bekledim. Büyücülük derslerinden önce onu saraya geçiş kapısının orada bekleyebilirdim. Yine de Otrov ve Mjesečev'in de oradan geçeceğini unutmadan bunu yapmalıydım. Orası fazlasıyla boş olduğu için saklanacak bir yer yoktu. Başka bir plan yapmalıydım. Cevaplarımı hatırlamak zorundaydım. Biraz düşündükten sonra sonunda aklıma bir şeyler gelmişti...

MELEZ İKİZLER LANETİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin