Bu gün girdiğim en ilginç dersin adı "Öfkenin Doğru Kullanımı" idi. Bu dersin amacı kanatlarımız için bizi hazırlamaktı ve kanatlar sadece en yüksek dozdaki öfkeye tepki veriyordu. Tabi sadece ilk sefer için bu böyleydi. Söylediklerine göre kanatlarımızla birlikte bütün vücudumuz mutasyona uğruyordu. Şu an için içimden ne çıkacağı hakkında pek bir fikrim yoktu. Öğretmenin söylediğine göre hepimiz yıl sonunda bir similasyona girecek ve en büyük öfke ve üzüntü kaynağımızı yaşayacaktık.
Bunu büyümenin ve sınıf atlamanın bir parçası olarak görüyorlardı. Her yıl sonunda her sınıf bir sınava giriyordu. Birinci sınıflar için bu kanatlarını almaktı. İkinci sınıflar için ise renk çıkarmak gibi garip isimli bir seramonileri vardı. Kanadınızdan çıkarılan bir tüyü kutsal sunakta yakıyorlardı. Alevin rengi sizin renginizi belirliyordu. Şu ana kadarki en koyu renk lacivertti. O da şu an ki kraliçemiz oluyordu. Üçüncü sınıflar için ise kader kupası vardı. Bu onların daha çok evlenecekleri kişileri belirlemek için kullandıkları bir şeydi. Kupa ne derse o oluyordu. Dördüncü sınıflar için ise mezuniyet töreni olarak atanma vardı. Sonunda buradan dışarı çıkıyor ve işlerini yapmaya başlıyorlardı. Farklı ülkelere ve eyaletlere dağalıyor
ve bizi ve buradaki bütün canlıları besliyorlardı ayrıca doğanın dengesini koruyorlardı.Bir sürü yeni bilgiyle kafam tıklım tıklımdı. Mjesečev şatoya döndükten sonra ben buradaki büyücülük derslerine de kalmıştım. Aşırı yoğun geçen bir günden sonra şatoya döndüğümde aşırı aç hissediyordum. Slviya bu sefer bana bordo renklerinde kolları bileklerine kadar olan bir elbise giydirmişti. Bilek bölümü sıkı sıkı sararken omzuma kadar sadece ortasından kesilmiş gibi görünen tül bir parçası vardı. Böyle kıyafetler içimde rahat hissetmesem de fazlasıyla şık görünüyorlardı. Yemek salonuna indiğimde bu sefer bütün aile oradaydı. Mjesečev, Otrov, anneleri olacak korkunç ötesi kadın ve daha önce okulda gördüğüm çocuk vardı.
Buradaki okulda değil. Kendi dünyadaki okulumda gördüğüm çocuktu. O okulda neler olduğunu bilmiyordum. İnsanların neden bana öyle davrandıklarını da. Orası benim için yeterince güvenli değilse Troy için öyle miydi ?
Bu sorularımın bütün cevaplarımın o çocukta olduğunu düşünüyordum. Sanki yemek yerken aklım başıma geliyordu. Acaba nasıl onunla konuşabilirdim ? Odasına gidemedim çünkü kapısını bilmiyordum. Yemekten sonra peşine takılabilirdim ama şatoda ki kimsenin gözüne batmak istemiyordum. Okulda acaba onu bulabilir miyim diye düşündüm ama okul zaten yeterince yoğundu, ders aralarını bile gelip geçtiğini anlamıyordum. Mjesečev'e onun odasını sorsam bana muhtemelen söylerdi. Tabi neden merak ettiğimi de sorardı. Slviya biliyor olabilir miydi acaba ? Burada en çok güvendiğim insan şu an oydu.
Dün gecenin aksine yemekte kimse korkunç yaratıklara dönüşmemiş ve ya tek kelime konuşmamıştı. Yemeğimi elimden geldiğince onunla aynı tempoda yemeye çalıştım. Sofradan kalktığında direk olarak odasına gidecek olursa odasının yerini kendim de görebilirdim. Masadan herkes birlikte kalkarken dört kişi basamakları tırmanmaya başladık. Tam odamın olduğu kata gelmiştik ki Mjesečev bu akşam birlikte takılmak isteyip istemediğimi sordu ve kaş ve göz arasında Otrov da o da gözden kayboldu. Umutsuzca Mjesečev' e başımı salladım ve onu odama davet ettim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELEZ İKİZLER LANETİ
FantasiŞeytan ve tanrının elçisi dünyaya yıllar önce 12 çocuk yolladı. Yalniz iki tanesi kendi yaradılışına karşı geldi ve iki çocuk yaptı. Çift yumurta ikizi bir erkek ve bir kız çocuk. O çocuklar çok uzun yaşamadı ve kendi aileleri tarafından kurhan edil...